It wasn't you Çeviri Türkçe
8,771 parallel translation
Why does this guy want the title to my car? You said ten minutes, but it wasn't.
Bu herif neden arabamın ruhsatını istiyor?
It wasn't a gift from Daddy, if that's what you were thinking.
Babam hediye etmedi, eğer öyle düşünüyorsan.
I wouldn't ask you if it wasn't a fucking life-or-death thing.
Ölüm kalım meselesi olmasa istemezdim.
Philip, I wasn't going to tell you this until things calmed down, but I think it best that you know it now.
Philip, işler yatışana kadar söylemeyecektim ama şimdi bilmen daha iyi olacak.
It wasn't you, though, was it?
Sen degildin ama, degil mi?
Sorry for waking you. It wasn't you. It's being pregnant.
- Uyandıran sen değildin hamilelikti.
If it wasn't for you, I'd be dead.
Sen olmasaydın ölmüş olurdum.
If it wasn't you, then it was Jane or one of those other idiots.
Eğer sen değilsen, Jane yaptı. Ya da aptallardan bir diğeri.
Are you sure it wasn't her?
- O olmadığına emin misin?
I just wasn't sure if you'd be into it or, you know.
İster misin diye bilmediğim için...
How do I know it wasn't you who killed my father?
Babamı senin öldürmediğini nereden bileceğim?
If you wasn't my nephew, it would be a lot worse, I promise you that.
Eğer yeğenim olmasaydın çok daha kötüsü olurdu, buna emin ol.
who killed Kaleb? Do you think there's any chance, any possibility, that it wasn't a cop?
Katilin, küçük bir ihtimal de olsa polis olmama şansı var mı sence?
You know, if it wasn't me, it would've been somebody else.
Ben yapmasaydım, bir başkası yapacaktı.
If it wasn't for you, Jane, and your family,
Eğer sen ve ailen olmasaydınız, Jane,
I wasn't trying to sneak up on you. It's just
Seni takip etmek gibi bir amacım yoktu.
After we left it at the precinct, I wasn't sure you'd take my call.
Sadece merkezden ayrıldıktan sonra, aramalarımı gördüğünden emin olamadım.
Well, it never would've happened if it wasn't for you.
Sen olmasaydın asla olmazdı.
It's just that... I wasn't ready for it, and sometimes you mumble with your accent, and I never fully understand you.
Buna hazir degildim ve bazen aksaninla mirildaniyorsun ve seni hiç tam olarak anlayamiyorum.
Your hand was a lot steadier When you were jamming that needle into my neck, wasn't it?
Ellerin o igneyi bana saplarken hiç de titremiyordu degil mi?
None of you would even be in this position if it wasn't for me.
Bu pozisyonda ben olmasam hiç biriniz burada olmazdınız.
You gave me a look. I wasn't quite sure how to interpret it, I'm afraid.
Bana öyle bir bakış attınız ki, nasıl yorumlayacağımı bilemedim, korkarım.
Well, I suppose it wasn't that long ago I was a suffering... creature also, as you pointed out.
Sanırım acı çekeli çok uzun süre olmadı insan olarak, senin de dediğin gibi.
Hey! If it wasn't for her, you'd be sitting in jail right now.
Eğer o olmasaydı, şu an hapishanede oturuyor olurdun.
It wasn't my intention to embarrass you.
Niyetim seni utandırmak değildi.
Only, uh, it wasn't on bended knee with a ring in my pocket, if that's what you're imagining.
Sadece elimde bir yüzükle dizlerimin üzerine çökmüş bir vaziyette değil eğer düşündüğün buysa.
I know you said it wasn't about you.
Senin önemli olmadığını söylediğini biliyorum.
Do you know, it wasn't easy not being me, but knowing that it would ruin Regina's happiness... I mean, that made it worth every dull moment in her body.
Yani, benim için ben olmamak kolay değil ama Regina'nın mutluluğunu bozacağımı bilmek o aptal bedendeki her berbat dakikama değdi.
You know that I wouldn't be here if it wasn't important.
Önemli olmasa gelmeyeceğimi biliyorsun.
You know, it wasn't enough that she stole my father and my college money, now she wants to go after my crown, too.
Babamdan üniversite paramı çalması yetmezmiş gibi şimdi de tacımı elimden almak istiyor. - Hanna, dur, nereye gidiyorsun?
It wasn't easy getting you that interview.
Bu mülakatı ayarlamak kolay olmadı.
And it wasn't the way I want to see you look at me... ever.
Hiç bir zaman.
Unless you wanted the police to think it wasn't a robbery gone bad.
Polisin gasp olduğunu düşünmesini istemiyorsan koyarsın.
You aren't one of those "it wasn't me" type fellas, are you?
Sen ben yapmadım diyecek tiplerden değilsin, değil mi?
You know, I think that was my first funeral, and it wasn't, wasn't nice.
Benim ilk cenazemdi, hiç hoş değildi.
Well, then you started poking around, and... it just wasn't worth the heat.
Ama sonra sen bakınmaya başladın ve riske girmeye değmezdi.
I wasn't sure how you wanted to handle it.
Nasıl el atmak istersiniz bilemedim.
Not that I'm making excuses, you understand, but it wasn't exactly the best time to have temptation appear before me in a red dress.
Bahane aradığımdan değil, anlarsın ya ama kırmızı elbiseyle karşımda böylesine çekici durmak için doğru zaman sayılmazdı.
It was you, wasn't it?
Sendin, değil mi? Yahudi düğünü...
It's like it wasn't even human, if you know what I mean, and this is being reported across a 20-mile radius.
İnsana hiç benzemiyordu dediğimi anladın ve 30 kilometrelik bir alanda aynı şey rapor edildi.
Look, i'm telling you it wasn't them, all right?
Ciddiyim, onlar değil, tamam mı?
I know it wasn't you.
Senden olmadığını biliyorum.
I swear it wasn't there. - What do you think happened? - I think Nick stole it and then put it back.
Eski dairemizde başına gelen şeyi atlatman zaman alacak, bunu biliyorsun.
I knew it wasn't just because of those peanut butter cookies that you love.
Tek sebebin o çok sevdiğin fıstıklı kurabiyeler olmadığını biliyordum.
He'll tell you that it wasn't me.
Ben olmadığımı söyleyecektir.
It wasn't John Alden who ran you through but me.
Seni mahveden John Alden değildi, ama bendim.
Yeah, but I was in the car, and you were - - you said she protected you. So maybe it wasn't her.
Evet ama ben arabadaydım ve sen onun seni koruduğunu söyledin.
You want me to tell you that it wasn't your fault?
Senin hatan olmadığını söylememi ister misin? Söyleyemem.
If anyone asks, it wasn't me you came to see.
Birileri sorarsa görmeye geldiğiniz ben değildim.
Commander Kim, it was you who sent Mikhail to engineering during the repair, wasn't it?
Komutan Kim, tamir esnasında Mikhail'i makine odasına gönderen sizdiniz değil mi?
That's all you wanted, wasn't it?
Tek istediğin buydu değil mi?
it wasn't your fault 315
it wasn't meant to be 40
it wasn't me 977
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't a date 37
it wasn't meant to be 40
it wasn't me 977
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't a date 37