It won't do you any good Çeviri Türkçe
124 parallel translation
But I'm afraid it won't do you any good.
Ama korkarım bunun sana pek faydası olmayacak.
All right, if you want to, but it won't do you any good.
Ama bir işe yaramayacak. - Ricky, lütfen.
And it won't do you two any good to hide behind Cutter's generosity.
Cutter'ın büyüklüğünün arkasına gizlenmek size fayda sağlamayacak.
Well, it won't do you any good, but whatever you say, ma'am.
Size bir faydası olmaz ama, nasıl isterseniz, bayan.
Here it is, but it won't do you any good in that backseat. Gimme that wheel.
İşte burada ama arka tarafta pek bir işine yaramaz.
- It won't do you any good.
- Bir işe yaramaz.
Hide out, I mean. It won't do you any good.
Yani saklanma, bu senin için iyi olmaz.
It won't do you any good, dear.
Hayır, işe yaramaz yavrum.
It won't do you any good to hurt her, so use your head.
Kıza zarar verirsen dediklerini yapmam, aklını kullan.
It won't do you any good to deny it.
Onu yadsımanızın size bir yararı olmaz.
- It won't do you any good.
- Boşuna uğraşmayın.
It won't do you any good, Larry.
İyi bir şey olmayacak Larry.
Go ahead, but it won't do you any good.
Tamam, yapın, ama bunun size bir yararı dokunmayacak.
It won't do you any good.
İşe yaramayacak.
You must realize that you can have ideas that'll win the war four times over... but it still won't do anybody any good unless you can sell them.
Bize dört kat daha fazla savaş kazandıracak fikirlerin olabilir ama onları kabul ettiremedikten sonra kimseye bir faydası dokunmayacaktır.
But I'm warning you, it won't do you any good.
Ama uyarıyorum, bir şey değişmeyecek.
You can talk to me, but it won't do you any good.
- Evet, ama bir işe yaramayacaktır.
.'Cause if you are, it won't do you any good.
Öyleyse, pek bir işe yaramaz.
It won't do you any good to get yourself all wound up...
Hastalanırsan senin için iyi olmaz.
All right, get down and speak your piece, although it won't do you any good.
Pekala aşağı in ve kendi adına konuş. Tabi bu durumu pek değiştirmeyecek.
It won't do you any good.
Bir işe yaramaz.
Well, now that it won't do any good, maybe you'll talk to me.
Şey, herhangi bir yararıolmayacağına göre, belki benimle konuşursun.
And it won't do you any good to say you didn't know what was going to happen.
Ne olacağını bilmediğini söylemenin sana bir yararı olmaz.
It won't do you any good to come.
Gelmemin sana bir yararı olmaz.
But it won't do you any good.
Ama hiçbir işe yaramaz.
Because it won't do you any good, that's why.
Çünkü bunun sana bir yararı olmaz, nedeni bu.
It won't do you any good.
Sana bir faydası olmaz.
It won't do you any good to scream, Mrs Preston.
Çığlık atmanızın bir faydası olmaz, bayan Preston.
It won't do you any good.
Bunun size hiçbir faydası olmaz.
Bellyache and fight all you want, it won't do you any good.
Tek yaptığın kavga çıkarıp dırdır etmek.
3000 is a big sum We'll need to arrange it won't do any of us good if you wait here We'll meet you somewhere and pay you there
3000 çok fazla bunu efendimizle konuşmalıyız şimdilik burda beklemeyin ödeme yapacağımız zaman sizinle buluşuruz tamam mı?
It won't do you any good.
Bir işine yaramaz.
Master Shinnosuke, it won't do any good for you to go.
Efendi Shinnosuke, gitmenizin herhangi bir faydası olmaz.
Jean-Paul, don't scratch yourself, you'll tear your skin to shreds give up writing, Jean-Paul, it won't do any good.
Jean-Paul, kaşınma, lime lime edeceksin tenini yazmayı bırak, Jean-Paul, hiçbir faydası olmaz.
You'll be afraid and you'll call out, but it won't do any good.
Korkup bağıracaksın, ama bunun bir yararı olmayacak.
It won't do you any good.
Bunun sana yararı olmaz.
Go ahead, but it won't do you any good. - I'll say you lied.
Tamam, yapın, ama bunun size bir yararı dokunmayacak.
It won't do you any good.
Sana hiçbir yararı olmaz.
But it won't do you any good.
Ama sana faydası olmayacak.
It's eventually going to get on my nerves and it won't do you any good.
Hem sinirlerimi bozacaksın, hem de bir işine yaramayacak.
You can beat it out of me, but it won't do you any good.
Beni ortadan kaldırabilirsin, ama bu sana fayda getirmez.
It won't do you any good to ask at all.
İstemenin sana hiçbir surette yararı olmayacak.
It won't do you any good.
Bunun bir yararı yok.
It won't do you any good to stare, Yuli Kapitonovich.
Bakman işe yaramaz, Yuli Kapitonovich.
It won't do you any good.
İşe yaramaz.
Trying to muscle it around won't do you any good.
Zorlaman pek hayrına olmaz.
It won't do you any good, but if you really want to know...
Her şeye gücün yetmez... Ama bir yandan da bilmek istersin...
It won't do you any good to run, Bevvie.
Kaçman işe yaramaz bebek.
It won't do you any good, except maybe give both of us headaches. In which case, I may be forced to whack you again.
O zaman da sana tekrar vurmak zorunda kalabilirim.
When you do decide to try it, it won't be any good.
Bunu denemeye karar verdiğinde belki iyi olmayacak.
It won't do you any good.
Hesabına gelmiyor değil mi?