Jazzed Çeviri Türkçe
147 parallel translation
You took that gun of yours and jazzed up the town.
Silahını çektin ve kasabayı hareketlendirdin.
He's as jazzed with himself as Max Meier.
En az Max Meier kadar kendini beğenmiş biri.
( Music ) But we jazzed it up and we broke it down ( Music )
( Music ) Biz caz yaparız ve onu bozarız ( Music )
- Any girl that did that to me, I would not be too jazzed to hold on to, Blane.
- Bunu bir kız bana yapsa, onu tutmak için çok uğraşmazdım.
Nobody will care because everybody will be jazzed at our discovery it won't make a difference.
Kimse bunu takmaz... çünkü keşfimiz herkesi çok heyecanlandıracak. Hiç fark etmez.
Lieutenant Moss, I haven't been this jazzed since the Golden Globes.
Teğmen Moss, Altın Küre'den beri böyle bir rol istiyordum.
This wedding's got me so jazzed I could pee in my pants.
Bu düğün için çok sevinçliyim Ben olsaydım altıma yapardım.
You're all jazzed up in new stuff.
Kendine yeni kıyafetleri almayı biliyorsun ama.
I'm really jazzed about this.
Gerçekten heyecanlandırıyor beni.
- Now I'm jazzed.
- Şimdi heyecanlanmaya başladım.
You know, I haven't been in here since they jazzed up the place.
Burayı yenilediklerinden beridir gelmiyorum.
Forgive me for just barrelling ahead, but damn it, I'm jazzed!
Hızımı bağışla ama yerimde duramıyorum.
Well, no. I don't mean sad. But I mean, you know, it just gets me all jazzed up, you know.
Yok yani, üzüntü demeyelim de, gaza geliyorum işte.
I get all jazzed up about something, and I go way too far with it.
Birşeye kendimi öylesine kaptırıyorum ki, o şey bile benden uzaklara kaçıveriyor.
And so, jazzed on java...
Java yı deneyin...
Boy, your mom is going to be jazzed we fixed that sink.
Aman, annen musluğu tamir ettiğimiz için sevinecek.
I hope you don't mind but I kind of already jazzed it up a little.
Umarım sakıncası yoktur ama ben çoktan bir şeyler kaydettim.
I get so fucking jazzed at these seminars... because I am what I believe.
Gerçekten bu seminerlerde o kadar çok heyecanlanıyorum ki. Çünkü, ben inançlarımın adamıyım.
I'm just jazzed about being on the show, man.
Şovda bulunduğum için şaşkınım sadece.
The engine got the fire call, the guys were all so jazzed, I told the wife...
İtfaiyeciler yangın alarmı alınca, çok heyecanlandı. Karısına onu...
You notice how jazzed up he gets every time we go at it and how tired he looks when we don't?
Biz kavga ederken nasıl allanıp pullanıyor ve etmediğimizde ne kadar yorgun gözüküyor farketmedin mi?
- That's why they jazzed it up.
- İşte bu yüzden işe biraz hareket kattılar.
So they finally jazzed it up.
Ah, demek sonunda hareketlendirdiler.
You jazzed me on this.
Beni sen gaza getirdin.
Then, of course, those experiences and that history... got chewed up in the commercial machine, got jazzed up... made titillating, cartooned for the sale rack.
Sonra, tabi ki, bu tecrübeler ve bu tarih... ticari mekanizmaya sakız oldu ruh verdi... gıdıkladı, satış işkencesi için resme döküldü.
Why are your people so jazzed about getting you home?
Neden bu insanların seni eve götürmekte bu kadar kararlı?
Roz, are you still as jazzed as I am?
Sen de hâlâ enerjik misin Roz?
I am so. so jazzed about all this.
Bütün bunlardan kafam şişti.
I am so jazzed!
Çok eğlendim!
I'm also jazzed.
Ayrıca zırvalıyorum.
I just don't feel jazzed about it... and I've kind of had it.
Kendimde o şevki hissetmiyorum ve artık istemiyorum.
I'm buzzed on the sugar and jazzed with the purchases.
Şekerle alçaktan uçarken alışverişle yükselmek istedim.
I'm just really jazzed about this whole three-percent thing.
Yüzde üçlük dilime sevindim.
Yeah, really, really jazzed.
Evet, çok ama çok sevindik.
You all are jazzed up... because this piece of shit that we killed Shepps, was white.
Böyle davranmanızın nedeni öldürdüğümüz Sheps denen o adamın beyaz olması.
I can't tell you how jazzed I am.
Çok heyecanlıyım.
When you get off, you're all sort of jazzed up.
Çıkınca biraz kafayı sıyırmış çıkıyorsun.
- Score! I know! I'm completely jazzed.
- Çok sevinçliyim.
I'm completely jazzed, too.
"Ben de çok sevinçliyim."
No, I didn't get that one, because I seemed too jazzed about my dead dad.
Hayır, onu alamadım. Çünkü ölen babam konusunda çok yapmacık durdum.
I don't know about you, but I'm completely jazzed about this.
Sizi bilmem, ama ben çok sevinçliyim.
Don't you think I wish I was one of those people who gets all jazzed about the wheelchair Olympics?
Sence o insanlardan biri olmayı istemiyor muyum? Hani şu engelli olimpiyatlarına katılanlar falan.
- I got to go find my wife. I'm so jazzed right now.
Ben karımı bulmalıyım.
You're jazzed. I'll tell him it's a go?
Olduğunu haber vereyim.
I'm telling you, Mickey... when we're ready to show Meredith this painting... she's gonna be so jazzed about it... she's gonna snap it up for £ 500,000 minimum... just to swipe it from under my nose.
İnan bana, Mickey Meredith'e resmi göstermek için hazır olduğumuzda o kadar tatmin olacak ki sadece benim elimden almak için en az beş yüz bin ödemeye razı olacak.
What are you so jazzed about?
Neden bu kadar sevindin?
Jazzed.
Çok heyecan verici.
He comes to you all jazzed up for his big date rape that night- - you hook him up.
O gece tecavüzüne renk katmak için sana geldi ve birkaç tane aşırdı.
I thought you were jazzed about it.
Senin erken davranacağını sanıyordum.
- I'm so jazzed.
- Çok sevindim.
I might have jazzed it up a little.
Biraz süslemiş olabilirim