English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ K ] / Kano

Kano Çeviri Türkçe

472 parallel translation
Listen, a canoe full of natives from this island was blown to sea.
Dinleyin, adadaki yerlileri taşıyan bir kano sulara gömülmüş.
It would be a grave error to leave behind the implements for building another canoe, wouldn't it?
Arkamızda kano yapmak için gerekli malzemeyi bırakmak da... büyük bir hata olurdu, değil mi?
Want spears, canoe, food.
Mızrak, kano, yiyecek.
- Get spears, canoes, everything?
- Mızrak, kano tamam mı?
Tell chief give now spears, meat, canoes.
Şefe mızrak, et ve kano vermesini söyle.
You get a canoe later, and I'll paddle you.
İkimiz için bir kano yap, içinde gider geliriz.
Maybe a canoe or a bicycle.
Belki kano ya da bisikleti vardır. Aynen öyle efendim.
- Or a canoe.
- Ya da kano.
- A canoe might be bought.
- Bir kano alınabilir.
It's your canoe.
Kano senin.
It's my canoe.
Kano benim.
This ain't no canoe.
Bu kano değil.
Can't you get me a canoe, or a truck, or roller skates to get out of here?
Bana, buradan gidebilmek için, bir kano, kamyon ya da paten filan bulamaz mısınız?
There the Makuas will give us canoes and paddle boys where we'll proceed downriver till we reach Kenya station.
Varınca Kenya durağına ulaşana kadar nehirden aşağıya gidebilmek için Makualar bize kano ve kürekçi çocuklar verecekler.
Get into your next outfit. The canoe.
Bir sonraki kostümü giy, kano için olanı.
We'll keep one canoe out ahead as point at all times.
Her zaman bir öncü kano her yeri gözleyecek şekilde ilerde olacak.
- He has gone away without saying anything.
- Hiçbir şey demeden gitti. - Kano'ya sordun mu?
I was afraid of Mr. Kano.
Bay Kano'dan korktum.
I take canoe, I sail, I swim...
Ben kano almak, yüzmek...
"Paintings by the great artists Kano and Sesshu."
"Ünlü ressamlar Kano ile Sesshu'nun resimleri."
Outriggers, catamarans, I can handle'em all.
Kano, katamaran, hepsini kullanırım.
And this is how the first man explored it :
İlk insanlar da bu ormanı kayın kabuğundan bir kano ile keşfetmişler.
Pop.
Bir kano dolusu kürkü var gibi, baba.
This is a car, not a canoe!
Bu bir araba, kano değil.
Because we saw one canoe does not mean invaders have come.
Bir kano görmüş olmamız istilacıların geldiği anlamına gelmez.
Maybe there was nothing more than a big canoe.
Belki de büyük bir kano dışında hiç bir şey yoktur.
Produced by KANO OTSUKA and JIRO TOMODA
Yapımcı : KANO OTSUKA ve JIRO TOMODA
Followed by Michinobu Kano from Iyo province
Gemiler Lyo ilinin ileri gelenlerinden Kawanano Michinobu'ya ait.
All in all, quite a canoe.
Altı-üstü, tam bir kano gibi.
Worthless.
Son çizdiğim kano da hazır.
I'd like to see the kayak.
Kano falan görmek istemiyorum.
But I'll reserve my kayak for you.
Merak etmeyin, kano projemi size sakladım.
I don't want the kayak.
Kano beni ilgilendirmiyor!
It's a canoe.
Bir tür kano.
I had a canoe at Arundel.
Arundel'de kano kullanırdım.
That's a nice little canoe.
Çok hoş, küçük bir kano, Wonka.
- Look, isn't that a canoe?
- Baksana, ilerideki kano değil mi?
I see a ship with sails in a tall tree and from the stern hangs a canoe.
Bir yelkenli görüyorum yüksek bir ağaçta kıç tarafında bir kano asılı.
What the hell do you know about canoeing'?
Siz kano işinden ne anlarsınız?
Canoe trip?
Kano ha?
You recognize that piece of canoe?
Bu kano parçasını tanıdınız mı?
You tell me how a canoe can drift upriver.
Söylesene, bir kano nasıl olur da akıntıya karşı sürüklenir?
Get me a canoe.
Bir kano bul.
Do you think it's easy to run when you're holding a banana the size of a canoe?
Kano boylarında bir muzla koşmanın kolay olduğunu mu sanıyorsun?
- Kano?
- Kano?
- Kano. What's the time factor?
- Kano, zaman faktörü nedir?
Kano. We need a link up through our computer programmer to Voyager One.
Kano, bilgisayar programlayıcımız aracılığıyla Voyager 1'le bir bağlantı yap.
There's a kayak there.
Orada bir kano daha var.
Little canoe trip.
Kano gezisi.
It is a canoe.
Bu bir kano.
- Kano!
- Kano!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]