Karabal Çeviri Türkçe
45 parallel translation
There are carp, tench and pike in the lake, for coarse fishing.
Gölde de iri balık olarak sazan, karabalık ve turna bulunur.
Karabal, do you read me? Please come in.
[TELSİZ] Karabal'dan sesimi duyan cevap versin.
Karabal, please come in, this is Falcon 1-8.
[TELSİZ] Karabal bağlıları, konuşan Şahin 1-8.
Karabal, do you read me?
[TELSİZ] Karabal, Karabal, sesimi duyan cevap versin.
Karabal, Karabal.
[TELSİZ] Karabal, Karabal.
Did you establish contact with Karabal?
Karabal'la irtibat kurdunuz mu?
Did you see Karabal hill?
[TELSİZ] Gördünüz mü Karabal Tepe'yi?
Falcon 1-8, what is the condition of Karabal?
[TELSİZ] Şahin 1-8, Karabal'ın durumu nedir?
Lieutenant what happened to Karabal?
[TELSİZ] Üsteğmenim, Karabal'a ne oldu?
Commander we've reached Mt.
Komutanım Karabal tepeye ulaştık.
Karabal.
Tamam.
Kaya 1, Karabal.
- Kaya 1, Karabal.
- Karabal here.
- Karabal dinlemede.
Everythings fine.
- Karabal her şey yolunda.
Ron is in Barbados snorkeling to the ever-elusive double back sablefish.
Ron, yakalanması zor olan çift sırt yüzgeçli karabalık avı için Barbados'ta tüplü dalışta.
Oh, you got to sell a lot of misoyaki butterfish to buy a place like this, huh?
Böyle bir yeri satın alabilmesi için çok fazla Misoyaki karabalığı satması lâzım.
s-sable?
Karabalık?
yeah. sable.
Evet. Karabalık.
He asked me to stop calling myself Blackfish.
Kendime Karabalık demeyi bırakmamı istedi.
I told him people had been calling me Blackfish for so long, they don't remember my real name.
Ben de ona, bana o kadar uzun zamandır Karabalık deniyor ki, insanlar gerçek adımı hatırlamıyor dedim.
The First Nations people and the old fishermen on the coast, they call them Blackfish.
İlk toplumlar ve bu kıyılardaki eski balıkçılar onlara karabalık dermiş.
- So who's seen Blackfish?
- Karabalık filmini kimler izledi?
Your great-uncle Brynden the Blackfish has gathered what remains of the Tully forces and retaken Riverrun.
Büyük dayın Brynden. Karabalık. Tully kuvvetlerinden kalanları toplayıp Nehirova'yı geri aldı.
My uncle the Blackfish has reformed it and retaken Riverrun.
Dayım Karabalık yeniden kurup Nehirova'yı tekrar almış.
The Blackfish is a legend.
Karabalık efsanedir.
We can send the Blackfish a raven.
Karabalık'a bir kuzgun gönderebiliriz.
You let the Blackfish take it from you.
Karabalık'ın onu sizden almasına izin verdiniz.
You did lose the Blackfish after the Red Wedding.
Kızıl Düğün'den sonra Karabalık'ı elinizden kaçırdınız.
We've got 10 times as many men as the damn Blackfish.
Lanet Karabalık'ın 10 katı adamımız var.
I'm being sent to deal with the Blackfish.
Karabalık'la anlaşma yapmaya gönderiliyorum.
Come out and fight us, Blackfish.
Dışarı çık ve bizimle savaş, Karabalık.
The next time the Blackfish looks out from those ramparts, he'll see an army at his gates, not whatever this is.
Karabalık surlardan tekrar baktığında kapısında bir ordu görecek, bu anlamsız şeyi değil.
Get word to the Blackfish.
Karabalık'a haber gönderin.
Blackfish.
Karabalık.
I've come for the Blackfish.
- Karabalık'a geldim.
Let me try to persuade the Blackfish to give up the castle.
Kaleden ayrılması için Karabalık'ı ikna etmeye çalışmama izin ver.
Have you ever met the Blackfish?
Karabalık'la tanıştın mı sen hiç?
Should I fail to persuade the Blackfish to surrender and if you attack the castle, honor compels me to fight for Sansa's kin.
Karabalık'ı teslim olmaya ikna edemezsem ve kaleye saldırırsan şerefim beni Sansa'nın soyu için savaşmaya mecbur bırakıyor.
The Blackfish is an old man.
- Karabalık yaşlı bir adam.
Find the Blackfish.
Karabalık'ı bulun.
We found the Blackfish, my lord.
Karabalık'ı bulduk lordum.
The Blackfish can't help us.
Karabalık da yardım edemiyor.
So the famous Blackfish killed by foot soldiers, eh?
Meşhur Karabalık'ı birkaç piyade öldürdü demek?
So she's not actually related?
- Aslında karabalığınız yok mu?
* i'd go sailing * it's far you got that good sable today?
Güzel karabalıktan var mı?