Kas Çeviri Türkçe
25,634 parallel translation
♪ Spring is all the brighter After rip storms have blown ♪
İlkbahar en aydınlığıdır Kasıp kavuran fırtınaların ardından
I didn't do it on purpose.
Kasıtlı yapmadım.
Well, he's strutting'around like he is.
Öyleymiş gibi kasıla kasıla dolanıyor.
Now, Mr. Cecil, I don't want you to worry if you feel a few twinges in your groin where I stitched you, okay?
Dikiş atıldıktan sonra kasıklarınızda sancı hissederseniz sakın endişelenmeyin Bay Cecil.
Um, uh, we... we try to induce contractions.
- Kasılmaları sağlamayı deneriz. - Evet, güzel.
It contracts.
- Kasılır.
You throw overhand ; you use the strongest muscles
Omuz üstünden, kolundaki en güçlü kası kullanarak fırlatıyorsun.
October 5, November 14.
- 5 Ekim, 14 Kasım.
Let's turn to the events of November.
Kasım'da yaşananlara dönelim.
- W-we? We... we... we as in...
Hepimizden kasıt yoksa...
Ever since these contractions started, I feel like the Hindenburg.
Bu kasılmalar başladığından beri Hindenburg gibi hissediyorum.
You're having contractions?
Kasılmaların mı var?
He wouldn't purposely tank a winner.
Kazanmak için kasıtlı olarak şike yapmazdı.
Well, I'm sure it's not intentional.
Bunun kasıtlı olmadığından eminim.
An inability to relax the muscle?
Kas gevşemesi yetersizliği mi?
More like 72 hours of thunder, lightning, and humidity.
Daha çok 72 saatlik kasırga, şimşek ve rutubet gibi.
WE HAVE VIDEO FOOTAGE OF YOU OUTSIDE OF HER CELL YESTERDAY, AND IT LOOKS TO ME LIKE YOU PURPOSELY BLOCKED HER VIEW OF THE CAMERA.
Elimizde dün hücresinin önünde olduğuna dair görüntü var ve kasıtlı olarak kameranın önünde duruyorsun gibi.
SHE COULD BE PURPOSELY FUELING THAT.
Antonia da kasıtlı olarak bunu ateşliyor olabilir.
As you know, there's been no sign of muscle deterioration.
Gördüğünüz gibi, kas bozulmasına dair bir işaret yok.
Thousands of dollars worth of damages. Not to mention a bus driver
Binlerce dolarlık zarar var kasıtsız adam öldürmeden alacağım..
" While grand romantic gestures take the audience by surprise... they are truly the culmination of hard and studious
Büyük romantik hareketler seyircileri şaşırtsa da... bunun gerçek nedeni güçlü ve kasıtlı...
Well, again, unintended consequences.
Yine kasıtsız sonuçlar.
Management wishes to inform you that you are under federal investigation for the re-sale of items left in storage units by victims of Hurricane Katrina.
Yönetim, Katrina Kasırgası kurbanlarının depolama birimlerini yeniden satışa çıkardığın için federal soruşturma altında olduğunu bildirmemi istedi.
I'll get Lucy to wash your hair.
Lucy saçını yıkasın.
Such things are unconscious habits.
Kasıtsız yapılan alışkanlıklar ne garip şeyler.
And what happened last night, I do not believe it was intended.
Dün gece yaşanan olayların ise kasıtlı bir şekilde gerçekleştiğine inanmıyorum.
You see, there was an incident with Hurricane Katrina.
Katrina Kasırgası'yla ilgili bir problem olmuştu.
Your conscience can relax... if not your sphincter.
Vicdanın rahatlayabilir göt kasın rahatlamasa bile.
This guy's got a violent record.
Bu adamın sabıkasında bir sürü şiddet suçu var.
Just last week I massaged that fucking groin muscle you tweaked.
Daha geçen hafta burktuğun o kasına masaj yaptım.
The lymphatic system, unlike the cardiovascular system, has no pumping capability ; it relies on muscular contraction.
Lenflerin, kardiyovasküler sistemin aksine pompalama yeteneği yoktur ; kas hareketlerine dayanır.
You have to adjust your sense of touch to build new muscle memory.
Yeni kas hafızası oluşturmak için dokunuşumu ayarlamam gerek.
Your emotional response is the result of intentional design.
Duygusal tepkilerin, kasıtlı bir tasarımın ürünü
♪ And the cat's in the cradle And the silver spoon ♪
Ve kedi beşikte Ve gümüş kaşık...
You intended for Dad's eyebrow and my forearm to be the same length?
Babamın kaşının ön kolum kadar olmasını mı istedin?
Red and rashy.
Kıpkırmızı ve kaşınıyor.
With their watery orange juice, scratchy towels and really stinky croissants.
O portakal suyuna su katan, havluları kaşındıran, kruvasanları kokan yerde.
"By the pricking of my thumbs, something wicked this way comes."
Ellerimdeki kaşıntıya bakılırsa uğursuz bir şey geliyor bu yana.
Umbrellas, furniture springs, buggy whips, toys, collar stays, springs in early typewriters, curtain pulls, dog collars, back scratchers, bicycle spokes, hairpins, toothpicks, flag poles...
Şemsiyeler, mobilya yayları, at arabası kamçıları, oyuncaklar, yaka balenleri, ilk daktilo yayları, perde çekecekleri, köpek tasmaları, sırt kaşıma aletleri, bisiklet telleri, saç tokaları, kürdanlar, bayrak direkleri...
There are no spoons in here.
- Kaşık yok burada!
- November 26th.
- 26 Kasım.
One teaspoon should do the trick.
Bir çay kaşığı gereken etkiyi yaratacaktır.
- How many soup dishes are left?
- Kaç kaşık yemeği kaldı?
Ooh, you just walked right into that one.
Oo, sen kaşındın.
One eyebrow up :
Bir kaş kalkıyorsa ;
They're not clean and pure.
- Hiçbiri sütten çıkma ak kaşık değil.
So we just stand around with our thumbs up our asses?
Burada götümüzü kaşıyarak duracak mıyız?
I have an itch right there.
Şuram kaşındı. Acaba...
- I don't know, eyebrows.
Bilmiyorum tek kaş.
So itchy!
çok kaşıngan!
- It's itchy.
- Kaşındırıyor.