Knotted Çeviri Türkçe
123 parallel translation
It's as if I had a string somewhere under my left rib. Tightly and inextricably knotted to a similar string situated... in a corresponding corner of your little frame.
Sanki sol kaburgamın altından çıkan... ve senin küçük bedeninin karşılık gelen noktasına... sımsıkı ve ayrılmaz şekilde bağlanmış bir ip var.
Knotted so tight... it had to be cut loose with a knife.
Düğüm o kadar sıkıydı ki bıçakla kesilmek zorunda kaldı.
Why, if they have a fire, the only escape would be to come out of the window on a knotted rope.
Bir yangın olsa, tek kaçış yolu düğümlü bir iple pencereden aşağıya salınmak.
Ugh! You should see the abscess... the limbs knotted in frenzy.
Çıbanları ve cinnetle düğümlenen eklemleri görmelisin.
Then three weeks ago today, the first girl was found by her cleaning woman in her pajamas dead, strangled, with a brand new nylon stocking knotted around her throat.
Sonra üç gün önce bu gün, ilk kız temizlikçi kadın tarafından pijamaları içinde ölü, yepyeni bir naylon çorap boğazına dolanmış olarak ölü bulundu.
- It's knotted so tightly.
- Çok sıkı düğümlenmiş.
It's childish to let that get you all knotted up.
Bu çocukça izin seni tamamen toparlayı verir.
I put a dishcloth on and it's knotted. Open it for me.
Ben elimde ıslak bir bulaşık bezi var ve bunu düğümlemişim.
They was knotted real tight.
Çok sıkı düğüm yapılmış.
A rope can be knotted together or be replaced.
Bir ipe ilmek atılabilir yada yenisiyle değiştirilebilir.
Knotted up like a Chinese puzzle.
Çin bulmacası gibi çetrefilli.
Why do you have all those things knotted together?
Neden şunları birbirine düğümledin?
- Get knotted, Guthrie!
- Zırvalama, Guthrie.
I found the bed curtains knotted together and hanging out of the window.
Pencereden çıkmak için perdeleri birbirine düğümlenmiş buldum.
The beast stops at swindon, chabrol stops at nothing I'm having treatment, and la fontaine can get knotted.
Chabrol hiçbir yerde durmuyor, ben tedavi görüyorum ve La Fontaine karışık olabiliyor.
Get knotted.
Defol başımdan.
Found under the roots of a knotted oak and included as a Rimspoke resident.
Budaklı bir meşenin altında bulununca Rimspoke'nin malikânesindeki yerini almıştır.
They're all crooked and knotted around my body.
Vücudumun her yerine kıvrılıp düğümlendiler.
You get those holes leaking, I'm going to whomp you with a knotted plow-line.
Yeniden kanamaya baslarsan, yarana isirgan otu sürerim.
Flaxen, waxen knotted, polka-dotted
Sararmış, belki karışmış, puanlı
- Your back is really knotted up.
- Biliyorum, çok gergin.
And sometimes the air tether gets knotted and a man suffocates.
Bazen de hava borusu tıkanıyor, birileri boğuluveriyor.
I was knotted up all over.
Bütün bağırsaklarım düğümlendi.
I know that at one point, my feet about to crack open, my stomach knotted by hunger and diarrhea, my back feeling like a mirror made of nerves shattered in a million pieces by my flack jacket pack, and extra mortars and machine-gun ammo... my hands a mass of hamburger from thorn cuts,
Biliyorum ki bir noktada, ayak tabanlarım çatladı, "midem açlıktan düğüm olmuş ve ishalim," "duygularım ayna gibi yansıyor, sinirler paramparça,"
I'm keeping my knotted bowels.
Düğümlenen bağırsaklarımı satmıyorum.
How much trouble can she get into double - knotted to a telephone pole in front of the Pussycat Theatre?
Striptiz klübünün önündeki telefon kulübesine iki kere bağlanmışken başına ne kadar kötü bir şey gelebilir ki?
Yes. I can picture him now- - rugged good looks, sweater knotted about his shoulders... curly locks shining in the sun like spun gold!
Şu an onu kafamda canlandırabiliyorum- -... delici bakışlar, omuzlarına bağladığı süeter altın renginde güneş ışığı gibi bukleli saçlar!
There goes me knotted pine!
Düğümlü çamdan yapılmıştı!
But that I am forbid to tell the secrets of my prison-house I could a tale unfold whose lightest word would harrow up thy soul, freeze thy young blood make thy two eyes like stars start from their spheres thy knotted and combined locks to part and each particular hair to stand on end like quills upon the fretful porcupine.
Açıklamam yasak olmasaydı eğer, yaşadığım zindanın sırlarını öyle şeyler anlatırdım ki sana, tek kelimesi aklını başından alır kaynayan kanını donduruverirdi. Gözlerin iki şaşkın yıldız gibi... fırlardı yuvalarından. O bukle bukle saçların ayrılıp birbirinden diken kıllarına dönerdi ürkmüş bir yaban kirpisinin.
Tightly knotted to you... in a similar fashion.
Bir bağ varmış gibi geliyor.
Loop's knotted, right?
Parmaklarının arasını kullan, Tamam?
It's the left heart. A system of very fine veins, thousands of them... all in one large, knotted structure.
Damarlardan oluşan bir sistem, binlercesi örülerek kocaman bir düğüm oluşturmuş.
If he sees a knotted rope, he's gotta untie it.
Bağlanmış bir ip görürse çözer. Bu onun doğasında vardır.
" I told him to get knotted.
" Ona defolmasını söyledim.
I'm gonna feed you, on account of your hands is knotted up... and you can't hold these here utensils.
Ellerin çok kötü durumda olduğu için çatal bıçak kullanamazsın. O yüzden yemeğini ben yedireceğim.
- Her hairs all knotted.
- Saçları hep karmaşık.
Normally, the malleus is shaped like a hammer- - a long, smooth handle connecting to a blunt head- - but Brian's malleus is knotted, both of them- - birth defect.
Normalde çekiç kemiği, çekiç şeklindedir. Uzun, düz bir sap, küt bir başlığa bağlıdır. Ama Brian'ın iki çekiç kemiği de doğuştan budaklıydı.
You're all knotted up
Kafan çok karışık.
Knotted in front, one end down, other end thrown over the shoulder.
Önden düğümlü, bir ucu önde, diğeri omuza atılmış.
What you're feeling right now, the rage and frustration all knotted together, binding everything from your head to your digestive tract, that's my life with you.
- Şu anda hissettiğin öfke var ya? Başından sindirim sistemine kadar için düğüm düğüm oluyor ya? İşte, sen de beni öyle yapıyorsun.
What you're feeling right now, rage and frustration all knotted together binding everything from your head to your digestive tract, that's my life with you.
Şu anda hissettiğin öfke ve hayal kırıklığının birleşip benliğini birbirine katmasını zaten sen hep bana hissettiriyordun.
"Music has charms to soothe the savage breast, to soften rocks or bend a knotted oak."
"Müzik en vahşi yüreği sakinleştirir, kayaları yumuşatır veya düğümlü bir ağacı açar."
Knotted up back here.
Şurası iyice düğümlenmiş.
We got a carry-on suitcase in the front, fresh blood on the back seat... and a knotted stocking on the front seat.
Ön tarafta çanta, arka koltukta taze kan ve ön koltukla çorap bulduk.
Jessica Weaver, strangled with a... knotted stocking.
İşte. Jessica Weaver çorapla boğulmuş.
The knotted stocking was never mentioned in any newspaper.
Gazetelerde çoraptan hiç bahsedilmedi.
She left a knotted stocking in the back of Linda's car... - so that we'd put it together. - I don't believe it.
Çorabı Linda'nın arabasında bıraktı ki bizde parçaları birleştirecektik.
I feel it. You're knotted like a pretzel.
Tanrım, kasların düğüm düğüm olmuş.
And a peculiarly knotted string.
Ve tuhaf düğümlenmiş ipler.
Your little hands is all knotted up...
Ellerinin derisi kırış kırış olmuş.
The threads are all knotted.
Bütün ipler düğümlenmiş.