Labels Çeviri Türkçe
711 parallel translation
Why, I hope I've brought enough labels for your luggage.
Umarım bavullarınıza yeterli etiket getirmişimdir.
There was no marks or labels in it, so I had my tailor make one exactly like it.
Üzerinde markası ve ya etiketi yoktu bu yüzden terzimden aynısından bir tane yapmasını istedim.
All these labels.
Bütün bu etiketler.
Bought in Washington, been banged about a good deal, all labels removed.
Washington'dan satın alınmış, çok sayıda çarpma izi var, bütün işaretler kaldırılmış.
I want something for 1, 001 nights with plenty of room here for labels from Italy and Baghdad, Samarkand.
Ben 1.001 gecelik olanını istiyorum. İtalya ve Bağdat'tan yapışkanlara yer olan bir tane.
All I did was take the labels out of the coat and the hatband out of the hat.
Sadece ceketin etiketini ve şapkanın isim kurdelesini çıkardım.
Why do you cut the labels off?
Niye etiketlerini kesiyorsun?
I don't like labels.
Etiketlerden hoşlanmam.
- You can read labels.
- Etiketini okuyabilirsin.
- Oh, get a load of these labels.
Şu markalara bak.
I did find that the clothes of Mr. Burns... the American, all had French labels in them.
Ama Amerikalı bay Burns'ün bütün kıyafetlerinde Fransız etiket vardı.
"I'll never so much as look at the labels on a bottle."
"Bir daha şişelerin etiketlerine bakmaktan fazlasını yapmayacağım."
- Keep on trying other labels, I guess.
- Başka şirketleri deneyeceğiz herhalde.
What about labels?
- Etiket mi?
WELL, I GOT SO DESPERATE THAT I FOUND MYSELF TRYING TO READ THE LABELS ON THE CONDIMENT BOTTLES ON THE TABLE.
Öyle çaresizleşiyorum ki, kendimi masadaki şişelerin üstündeki etiketleri okurken buluyorum.
Assault, forgery, snatching, they've all got labels that sound real fancy.
Saldırı, sahtecilik, kapkaç, bunların hepsine karşılık hayali görünen yaftalar vardır.
There's the bottles... and there's the labels.
Şişeler ve etiketler var.
You put the wine inside. You put the labels outside.
Şarabı içine koyar, etiketi dışına yapıştırırsın.
No labels.
Etiket filân yok.
Labels, labels!
Etiketler!
It's working with the Americans that's given you this obsession with labels and brand names.
Amerikalılar'la çalışmak sende etiketler ve markalar konusunda takıntı yaratmış.
Name, position, occupation... - such labels would no longer matter.
İsim, sosyal konum, meslek gibi etiketlerin ne olduğu artık farketmez.
I peel labels.
Etiketi soyarım.
We all peel labels, sweetie.
Hepimiz etiketleri sıyırırız, şekerim.
I don't think she likes labels.
Böyle yaftalardan hoşlandığını sanmam.
Labels do not make arguments.
Etiketler fikir beyan etmez.
Don't put your labels on me, Eddy.
Bana sakın yafta yapıştırma.
If you looked - Bergdorf-Goodman labels.
Eğer bakarsanız, Bergdorf-Goodman etiketini görebilirsiniz.
I find the sewing of the labels isn't up to Bergdorf's usual standard.
Etiketlerin Bergdorf'un standartlarında olmadığını gördüm.
I've forgotten to put the labels on any of the things.
Hediyelerin üzerine etiket koymayı unuttuk.
But before we go, let us show you these labels to put on the things.
Gitmeden önce, paketlere koymak için yazdığımız etiketlere bir bakın.
I don't want to see no labels except proper luggage labels in me own walk of life.
Etiket filan görmek istemiyorum. Kendi yaşam yolumdaki bavul etiketleri dışında.
- Please let Bobbie show you the labels.
- İzin verin Bobbie etiketleri okusun.
All peace-Ioving Christians getting ready to go to church this morning, and here I am, yours truly, yeah, Super Soul, bantering the stream of unconsciousness and peddling his labels for the sake of good music to all you listeners out there.
Huzur peşindeki tüm Hristiyanlar bu sabah kiliseye gitmeye hazırlanıyor. Ve burada bendeniz, Super Soul, siz tüm dinleyenlere iyi müzik sunmak adına bilinçsizliğin akışıyla şakalaşıyor ve basit yaftaları pazarlıyorum.
The children brought imprisoned masks of gas to the shoulder and labels they.
Çocukların omuzlarında gaz maskeleri asılıydı.
I'm sure the Marino Brothers will let you lick the labels of their new carbonated rose.
Eminim Marino Kardeşler yeni sodalı içeceklerinin etiketlerini yalamana izin vereceklerdir.
I came back and I switched the labels. - The son of a bitch cat just left...
Bu nedenle başka markadan birkaç kutu aldım, anlarsınız, ve geri döndüm ve kutuların etrafındaki etiketleri değiş tokuş ettim, ama...
All those are just labels.
Τüm bunlar isimden ibaret.
During the two years of 1893 and 1894, sometimes alone sometimes with the help of Adolf Paul, biographer of Strindberg Edvard Munch lists, labels, checks, crates and dispatches upwards of 50 or 60 canvases to each of nearly a dozen major exhibitions :
1893 ve 1894'te iki sene boyunca, bazen yalnız bazen Strindberg'ün biyografi yazarı Adolf Paul'un yardımıyla Edvard Munch 10'a yakın başlıca serginin her birine 50 veya 60'ın üzerinde tablo listeledi, etiketledi, denetledi, istifledi ve yolladı.
We'll send t-shirts to a factory, where they're ironed, put on our labels and packed.
Çok miktarda nakitimiz var ve onları burada harcamayı düşünüyoruz. Paramızı harcayacak yer arıyoruz.
I've had some new labels made up and I wanted your opinion.
Bazı etiketler yaptım ve fikirlerini öğrenmek istiyorum.
They're not butterflies, they are labels.
Onlar kelebek değil, onlar etiket.
No labels.
Hiç etiket yok.
The labels have been cut out.
Etiketleri sökülmüş.
We'll replace the labels with tattoos.
Etiket yerine artık dövme kullanacağız.
I bet Harold was reluctant to take the labels off, eh?
Harold üzerindeki etiketleri çıkartmaya nasıl izin verdi?
But we don't like labels.
Etiketlemeyi sevmeyiz.
Speaking of labels, that's a marvelous outfit you have on.
Etiketten söz etmişken, üzerinizdeki kürk muhteşem.
Well, these don't have designer labels, but they'll keep you warm.
Şey, bunlar markalı değiller ama seni sıcak tutacaklardır.
I used to cook up "poisons," with labels on the bottles
İkisi de delinin teki.
Yeah. Harlan, can you do something about these labels?
Bu etiketlerle ilgili bir şey yapabilir misin, Harlan?