Lam Çeviri Türkçe
4,755 parallel translation
Well, if you were dead and you were sticking around, maybe there was a reason, maybe there was something you had to do.
Peki ölmüş olsan ve buradan ayrılamıyor olsan belki de bir nedenden ötürü belki de tamamlaman gereken bir şey yüzünden.
I've blocked most of it out.
Çoğunu hatılamıyorum.
lam shocked, sir. I never...
- Şok oldum efendim, bunun olacağını...
lam sorry to have to say this, sir, but you are being ludicrous.
Bunu söylemek zorunda olduğum için üzgünüm efendim ama saçmalıyorsunuz.
lam just gonna hurt you.
Sana zarar vereceğim o kadar.
Based on our review, he not only fits the defector's profile of the traitor, but he had access, opportunity, and motive.
Görüşümüze göre sadece sığınmacının tanımladığı hain profilini karşılamıyor. Ayrıca erişimi, fırsatları ve gerekçeleri vardı.
The spell can't be performed until the full moon reaches its apex, and, of course, I need the stones, which will be here soon enough.
Dolunay gerekli açıya gelmeden evvel bu büyü yapılamıyor. Ayrıca yakın zamanda gelecek olan şu taşlara da ihtiyacım var.
We're sorry, but your call cannot be connected at this time.
Aradığınız numaraya ulaşılamıyor.
Hey, I'm not judging.
- Yargılamıyorum.
Morty, I'm not disparaging the differently abled.
- Morty, kimseyi aşağılamıyorum.
I don't judge other people for it.
Ben bu yüzden başkalarını yargılamıyorum.
Oh, come on, boss, lam...
Hadi ama, patron, ben...
My wife has always understood my duty's to Florence, as hers is to our children.
Karım, onun çocuklarına olduğu gibi benim de Floransa'ya karşı olan vazifemi hep anlayışla karşılamıştır.
I'm not judging.
Yargılamıyorum.
Well, that's great, except... and no judgment, but...
İyi o zaman, harika olmuş, bir de.. yargılamıyorum, ama...
He took it as an insult.
Bunu bir aşağılama olarak algılamış.
Well, as you can see, I am being very well-served.
* Well, as you can see, lam being very well-served.
Hey, no judgment.
Yargılamıyorum.
Oh, sugar, I would hug you, but I can't.
Tatlım. Sana sarılmak isterdim ama sarılamıyorum.
I can't seem to override the manual operator.
Manuel operatörü de geçersiz kılamıyorum.
I'm not judging you.
Seni yargılamıyorum.
I don't judge you.
Seni yargılamıyorum.
Yes. Yes, lam.
Evet.
lam... I am here now.
Şu an buradayım.
Doctor, I can assure you, lam at peace with this situation now.
Doktor, sizi temin ederim ki bu durumla şu anda barışığım.
I think there may be a couple dozen satisfied ladies out there who would say that lam every bit a real man as your Gable.
Tam olarak senin Gable'ın kadar erkek olduğumu söyleyebilecek birkaç düzine tatmin olmuş kadının var olduğunu düşünüyorum.
There has been no direct contact with the President's security detail since the shooting started.
Saldırı başladığından beri, Başkanın güvenlik detaylarına direk ulaşılamıyor.
Doesn't she have need of you?
İhtiyaçlarını karşılamıyor mu?
he answered her door in his boxers.
Kapıda onu korumalarıyla karşılamış.
I'm not, I'm just impressed.
Yargılamıyorum, sadece etkilendim.
By the time they begin looking for us, we'll be half way to Delphi.
Onlar bizi aramaya başladıklarında Delphi yolunu yarılamış oluruz.
lam looking for a cool pair for my mum.
Annem için güzel bir ayakkabı bakacağım.
lam blooming.
... çiçek gibi açmamı sağlıyor. ~
Soft, sublime, The scent is your's - lam blooming.
~ Parfümünün hafif ama harika kokusu çiçek gibi açmamı sağlıyor. ~
Sour, sweet, The words are your's - lam chirping.
~ Sözlerin hem tatlı hem ekşi cıvıl cıvıl oluyorum. ~
lam from the girl's side.
Ben kızın tarafındayım.
When you didn't give us any guarantee why should we give you any... lam from the girl's side, don't you forget...
Siz bize garanti vermemişken biz size niye verelim? Ben kızın tarafındayım unutmayın.
I'm sorry, Mr. Cross, uh, have we ever met before?
Affedersiniz ama daha önceden karşılamış mıydık Anderson Bey?
lam looking your way, Mr. Archer.
Sözüm sana Bay Archer. - Dur.
No judgment.
Seni yargılamıyorum.
I mean, that's not one of the great things, but I'm with you.
O harika bir şey değil ama yargılamıyorum.
Wouldn't pay for the equipment, soap,
Malzemelerin fiyatını bile karşılamıyor, Soap.
- Government won't pay for it.
- Hükümet karşılamıyor.
The light was not twisted by the magnet.
Işık mıknatısla kırılamıyordu.
When he saw her yesterday, seems he took it personally.
Dün Skye'ı gördüğünde, oldukça kişisel algılamış gözüküyordu.
lam going to treat both of you this Friday.
Bakın, bu Cuma günü size ben ısmarlayacağım.
- You're not capable lam well! I just can't
Yapamam...
Well, lam redeploying to my rooms.
Ben de kendi odalarıma konuşlanıyorum.
Well, lam redeploying to my rooms.
Tanrım neden bu kadar kızdı ki?
Seriously, lam not your servant.
Kes...
Oh.
"Bağlantı şu an yapılamıyor"