Lens Çeviri Türkçe
1,568 parallel translation
I've got contacts. I don't need them.
- Lens var, gözlük lazım değil.
She had these eyes like a... Well, maybe they were contacts, but... maybe like yellow eyes, you know?
Gözleri belki de lens falandı sarı gibiydiler.
No, no, uh, to get a closer look at the assault, Erin used a camcorder with a 200-to-one zoom lens.
Hayır saldırıyı daha iyi görebilmek için, Erin 200 zom objektifli kamera kullanmış.
Contact lenses breast implants... the contact lenses are generic mail-order so there's no serial numbers
Kontak lens, göğüs silikonu... Kontak lensler postayla alınabilecek kadar genel bir şey yani seri numarası yoktur.
Everybody, eyes right to the lens.
Millet, doğruca lense bakın.
He intermediary between Homer and Bart, creating a gravitational lens which has absorbed light reflected by Ray.
Bu anormallik Homer ve Bart'ın arasına girdi ve Tamirci Ray'ın yansıttığı ışığı emen yerçekimsel bir lens oluşturdu.
Did it occur to you that he might be wearing contacts?
Lens kullanabilirmiş gibi gelmiyor mu sana da?
I couldn't even find the lens.
Ben merceği bile bulamadım.
At this point, it appears the area that attached itself is acting like a lens and the world of the living is being visible from the soul society, which is in a different dimension.
Şimdi bu yapışma, Soul Society'nin gökyüzünde görünen gerçek dünya şehri, bir tür mercek olacak.
Cameraman Martyn Colbeck remembers that occasion and the magnificence of the spectacle that he saw through the lens.
Kameraman Martyn Colbeck o olayı ve objektiften gördüğü manzaranın görkemini hatırlıyor.
Right in the lens.
Tam da yerinde.
Retinal testing to detect the presence of contacts or dyes.
Boya ya da lens olduğunu tesbit etmek için retinal test.
Left the lens cap on.
Lens kapağını çıkartmamışım.
The video camera, with a wide-angle lens.
Geniş açılı mercekli video kamera.
With the right lens, it looks like you could just reach out and touch it.
Hepinizi! Bickford Shmeckler, yardımına ihtiyacımız var.
But maybe with some hairstyle around it, and prescription lens.
Saç modelimi değiştirebilirim ve gözlük yerine lens takarım.
My father is a lens grinder there.
Babam orada mercek bileyiciliği yapıyor.
- There's just some glass work.
- Sadece biraz lens işi var.
You see, I can't wear contacts.
Kontak lens takamıyorum işte.
It acts like a lens filter giving you ability to see images at different wavelengths
O aynen bir lens gibi senin başka dalga boylarını görebilmeni sağlıyor.
Oh, I just took a video of the inside of my ear using a penlight and a macro lens.
Işıklı kalem ve makro lensle kulağımın içini çektim.
My milky lens has popped out.
Kahrolası lenslerim yerinden çıktı.
Bloody lens.
Kahrolası lensler.
Yes, that's right, cry. Cry like Sauron when he lost his contact lens.
Evet, doğru, ağla.Göz lenslerini kaybeden Sauron gibi ağla.
Just look right in the lens.
Sadece objektife bakın.
It has a lens.
Merceği var.
Tiny discs are sprayed onto the lens of the headlamps in the form of a liquid adhesive.
İnce diskler halinde lambanın üzerine, sıvı formda bir yapışkan püskürtülerek yapıştırılıyor.
I'm wearing contact lenses.
Lens takıyorum.
I'm wearing contact lenses now.
Artık lens takıyorum.
"Split lens?" The interviewer in the background, focusing on Mandela...
"Ayrık objektifler mi?" Röportajı yapan kişi arka plandayken, kamera Mandela'ya odaklanıyordu...
It's a contact lens.
Kontak lens.
Either way, this will have plenty of DNA from his tear ducts.
Kontak lens gözyaşı kanallarından gelen bol miktarda DNA örneği içerir. Laboratuvara götür.
Valera. Status on the contact lens?
Kontak lensten bir şey çıktı mı?
He was probably sticking his lens where it doesn't belong.
Objektifini kendisinin olmayan bir yere sokmuştur sanırım.
Is this an eyeglass lens?
Gözlük camı mı bu?
Three minutes, your face, and a lens.
Üç dakika, senin yüzün, ve bir objektif.
Listen, while you've still got your pants on, let me go grab my contacts case.
Donun hâlâ ayağındayken lens kutumu alayım.
It works better if you remove the lens cap.
Objektifin kapağını çıkarınca daha iyi oluyor.
He was using that lens for something else besides taking pictures. Now, what?
Lensi fotoğraf çekmek dışında bir şey için kullanmış.
Man : [Speaking Chinese] But through his camera lens, through his eyes, it will appear beautiful.
Ama onun objektifinden, onun gözüyle güzel bir şeyler çıkacaktır.
I have a hair or something stuck on my lens.
Lensimin altına bir saç veya ona benzer bir şey girdi.
- Contact lenses?
Kontak lens.
You looked straight at the lens again.
Yine kameraya baktın. Tanrım.
When squozen with considerable pressure... the hard and marble-like lens can jettison back into their own eyes, blinding them.
Büyük bir basınçla sıkıldığında sert ve bilyeye benzeyen lens, sıvılarını göze doğru boşaltıp gözü kör edebilir.
And she wears cosmetic contacts.
Renkli lens takar.
Why she was anxious about being seen With her son in public. Why she dyes her hair and wears colored contacts.
Saçını niye boyadığını, renkli lens taktığını.
And there's no evidence of grant jordan being a contact wearer.
Grant Jordan'ın lens taktığına dair kanıt yok.
You wear contacts, veronica?
- Lens kullanıyor musun, Veronica?
We found a blue contact near grant jordan's body.
- Grant Jordan'ın cesedinin yanında mavi bir lens bulduk.
Now if the prescription were to match yours... all right, I was with grant in the swim gym.
Yani lens sana uyarsa... Evet, havuzda Grant'le birlikte oldum.
The contact we found in the swim gym filter was the same prescription as veronica's - grant's former housemaid.
Havuz filtresinde bulduğumuz lens, Grant'in eski hizmetçisi Veronica'nınkine uyuyor.