English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ L ] / Life's so simple

Life's so simple Çeviri Türkçe

18 parallel translation
So Johnnie's settled down to the simple rural life.
Demek Johnnie basit kır hatayı yaşamaya başladı.
Love, desire, ambition, faith- - without them, life's so simple, believe me.
Aşk, arzu, tutku, inanç - - Onlar olmadan, hayat çok daha basit, inan bana.
Before I met you, I thought life was so simple... but now, I realize it's not simple.
Seni tanımadan önce hayatın basit olduğunu düşünürdüm. Ama şimdi bakıyorum da, hayat hiç de öyle kolay değilmiş.
Farewell, my friends who tread the paths of glory who, day and night, are greeted by success Jenny, singing : my artist friends, i tell a simple story and i abide at a humble address but then, i need so little from existence i've got my life, a crust of bread to eat my eyes are dry, i gaze into the distance
Elveda dostlarım zafer yollarında yürüyen gece gündüz başarıyla onurlanan sanatçı dostlarım, bu küçük bir hikaye mütevazı bir yerdeyken ve hayattan pek az şey beklerken yiyecek bir kuru ekmeğim varken gözlerim kupkuru, uzaklara baktım ve bir özgürlük şarkısı söyledim caddelerde gözlerim kupkuru, uzaklara baktım ve bir özgürlük şarkısı söyledim caddelerde.
Life can get so damn complicated when you think it's simple.
Hayatın basit olduğunu düşündüğünde lanet bir karışıklığın içine sürüklenebiliyor.
But Geoffrey overcame these terrible disabilities... with that simple resilience and sunny optimism... that so warmed all of us who knew him, spending the rest of his life in the service... of the poor and disabled of this parish.
Ama Geoffrey, o basit esnekliği ve... onu tanıyan herkesi ısıtan optimistliğiyle... hayatını kalan kısmını bu cemaatteki... fakir ve sakatlara harcayarak... bu korkunç sakatlığı yendi.
It was remarkable how the simple, modest elements of Harold's life so often taken for granted would become the catalyst for an entirely new life.
Harold'ın hayatının yalın ve gösterişsiz unsurlarının yepyeni bir yaşamın tetikleyicisi konumuna geldiğinin apaçık göstergesi olmaları son derece enteresandı.
I've been leading a simple life. It's so difficult.
Ben öylece yaşayıp gidiyordum işte.
To me, it's really... it's so simple, that life should be lived on the edge of life.
Bana göre, gerçekten... Hayat yaşamın kıyısında yaşanmalıydı.
He's a guy whose life is so simple that he doesn't need... He satisfies... with a bottle of Coca-Cola.
Bu adamın o kadar basit bir hayatı var ki bir şişe Coca Cola mutlu olmasına yetiyor.
So while families like yours are at some pharmacy, stocking up on supplies... mom's buying 2-in-1 shampoos, kids are begging for candy... suddenly, without warning, everyone's life is changed with one simple boom.
Sizin gibi aileler eczanelerde eczanelerde erzak stoklarken anneler ikisi bir arada şampuanlar alıp çocuklar şeker diye tuttururken, bir anda uyarı olmaksızın herkesin hayatı basit bir patlamayla değişiyor.
It's so simple when it's someone else's life, isn't it?
Başkasını hayatı hakkında atıp tutmak çok kolay, değil mi?
Your life is so simple that you don't even have a man to drink coffee with.
Hayatın o kadar sıradan ki, kahve içecek adam bile bulamıyorsun.
So interior life's simple and comfortable?
İç bölgede rahat bir hayat mı?
If you're living in a cave eating nettles, it's not so difficult to keep life simple.
Mağarada yaşayıp, hayvanları avlıyorsan, hayatını basitleştirmek zor değildir.
My life has been really complicated lately, so I--I just need something simple.
Son zamanlarda hayatım çok karışık. Basit bir şeye ihtiyacım var.
For end-of-life procedures for our less affluent citizens in the lower classes, the face of a deceased loved one can be peeled off, preserved, and stretched over the head of a simple animatronic robot, so they can still be a part of someone's life.
Alt tabakadaki ömrünü tamamlamış düşük gelirli vatandaşlarımız için vefat etmiş sevilen kişinin yüzü sıyrılır, korunur ve basit bir animatronik robotun kafasına giydirilir. Böylece hâlâ başka bir hayatın parçası olabilirler.
So, the burglar came into the house to steal something, but because I live a very simple life, he didn't find anything to steal.
Hırsız, bir şeyler çalabilmek için eve girmiş ama çok basit bir hayat sürdüğümden çalacak bir şey bulamamış.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]