English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ L ] / Lifeline

Lifeline Çeviri Türkçe

368 parallel translation
Uh, the, uh - the Lifeline.
Ah, şey, ııı... Hayat Yolları.
America's lifeline is the sea.
1840'lar. Amerika'nın kaderi denizlerde.
Here, storm-riding men and frail schooners... the salvage masters of Key West... stand guard beside America's lifeline.
Burada, iki direkli yelkenlilerin fırtınaya binen adamları... Key West'in kurtarma uzmanları Amerika'nın denizlerdeki geleceğine bekçilik ediyorlar.
If the girl is there, signal with your lifeline.
Eğer o kız aşağıdaysa, hayat kordonunu iki kısa bir uzun şekile çek.
All hands to the lifeline!
Herkes yaşam hortumuna! Pompayı çalıştırmaya devam et.
Did you get him up? - No, his lifeline parted.
Hayır, onun hortumu karıştı.
You propose to go on... without the Athenian fleet, without support, with a lifeline that stretches back more than a thousand leagues into Macedonia.
Sen devam etmeyi öneriyorsun, Atina donanması olmadan, destek olmadan Makedonya'ya kadar 5 bin kilometreden fazla gerilen bir cankurtaran halatıyla.
You're my lifeline to truth, and... Well...
Beni gerçek hayata sen bağlıyorsun... ve...
If you're seaman enough to nip down that lifeline, you can go.
Bu ipten aşağı inecek kadar iyi denizciysen gidebilirsin.
- Mr. Kraler and Miep they're our lifeline.
- Bay Kraler ve Miep bizi hayata bağlıyorlar.
"Lifeline."
"Cankurtaran halatı."
~ Throw out the lifeline ~
Fırlat cankurtaran halatını
A blind man's cane is his lifeline.
Kör bir adamın sopası onu hayata tutunduran aletidir.
You want me to bet my lifeline for ten ryo?
Siz benim hayatıma 10 ryo mu değer mi biçiyorsunuz?
Lifeline of the service. Dial 999.
Hayati durumlar için hat 999u çevir.
A nice lifeline.
Hey, güzel bir hayat çizgin var.
- You have a long lifeline.
- Hayat çizgin uzun.
The Overlord lifeline was restored.
İkmâl düzeni yeniden sağlandı.
That time ring is your lifeline.
Hayatın bu zaman yüzüğüne bağlı.
You're my lifeline into the light.
Sen benim can simidimsin.
Lifeline
Cankurtaran Halatı
I want to see your lifeline, your future.
Hayat çizgine bakmak istiyorum. Geleceğine.
Lord Jesus help me, but I sent him forward during the storm without a lifeline,
Kutsal İsa yardımcım olsun, fakat fırtına sırasında onu öne yolladım, hiçbir halat olmadan
That is our lifeline to a place beyond that vermin on machines.
Söz konusu olan, o arabalı serserilerden uzakta bir yerde süreceğimiz yaşam.
- He came through on the lifeline.
- Özel hattan aradı.
Lifeline is taped automatically, sir.
Özel hat otomatik olarak kaydediyor, efendim.
... and I've rigged a lifeline.
... ve can halatı da tamam.
They're testing the lifeline to see if it's secure.
Can halatının emniyetli olup olmadığını test ediyorlar.
There's an island shape on your lifeline
Hayat çizginde bir ada var!
There's an island shape on your lifeline and something's wrong with your heart
"Hayat çizginde bir ada var" "Ölümün Kalple ilgili olacak"
tv is my lifeline.
Tv benim yaşama nedenim.
His ships are our lifeline to the United States.
Gemileri Amerika'yla aramızdaki tek ticari rota.
- Something very soon is cutting through... your lifeline.
- Ya değilse? - Çok yakında bir şey senin hayat çizgini kesecek.
Someone with a long lifeline.
Hem de uzun zamandır yaşayan biri.
The Children's Lifeline.
Çocukların ihtiyacı. Bir otobüsümüz var.
You and I both know we can throw these people a lifeline.
İkimiz de biliyoruz ki bu insanlara bir yardım eli uzatabiliriz.
A long lifeline.
Uzun bir hayat çizgisi.
"She's my lifeline."
"Beni hayata bağlayan tek şey."
It's our only lifeline to home.
Anavatanla tek bağlantımız o.
Of course, women have always been a vital link... in the lifeline that supplies combat units.
Elbette savaş ünitelerinin sağlık ve malzeme bölümlerinde kadınların hayati bir önemi olmuştur.
You have a very long lifeline.
Çok uzun bir hayat çizgin var.
The Children's Lifeline.
çocukların ihtiyacı.
The waters were closing over my head and just as my lungs were about to burst my cousin threw me a lifeline.
Dibe batıyordum ve nefessiz kalacaktım ama kuzenim bana bir halat attı.
000 feet under water... ... with no lifeline to the surface... ... is about the most dangerous environment on the planet.
Denizin 300 m derininde yapay atmosferde yüzeyle bağlantı yok evrendeki en tehlikeli ortam.
That's her lifeline.
Bütün hayatı oydu.
Lifeline secure!
Halat güvenli!
- That was our lifeline to civilization.
- Bu bizim medeniyete ulaşma umudumuzdu.
Brenda was my cash lifeline.
- Görüşürüz. Brenda benim nakit çeşmemdi.
- Well, if I'm drowning in the ocean, yes, throw me a lifeline but... don't let our roles become etched in stone.
- Okyanusta boğuluyor olsam tamam... Bana bir halat atarsın. Ama rollerimizin daimi olarak taşa kazınmasına izin verme.
You have a terrific lifeline!
Çok güzel bir hayat çizgin var.
Keep them pumps working! A lifeline has carried away.
Hortun uzaklaştı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]