Limbo Çeviri Türkçe
501 parallel translation
Yes, And Thanks To His Inconvenient Collapse, Now My Future Is In Limbo.
Zamansızca fenalaşması yüzünden şimdi geleceğim sallantıda.
Oh, I Know You Don't Like The Limbo
Sallanmayı sevmediğini bilirim. Çalkalamayı da sevmezsin.
They stay in a region between both worlds, called limbo.
Dünyalar arasında Limbo denen bir yerde kalırlar.
" Elysium is the largest of the Limbo Islands.
Elysium, Limbo adaları'nın en büyüğüdür.
Limbo.
Zindanda.
Sail too far off course, and the black wind would blow them across the poison sea that lay to the west and over the edge of the world into limbo.
Çok uzaklara yelken açtıklarında, Karayel onları batıya doğru uzanan zehirli deniz boyunca dünyanın bir ucundan limbonun içine sürüklüyordu.
THAT YOU DID. RIGHT NOW YOU'RE IN A KIND OF A LIMBO, JOEY.
Hangisini tercih edersin, Joey?
I'm dead... or i'm knocked out... or i'm off in limbo someplace.
Ben öldüm ya da kendimden geçtim ya da arafta bir yerde kaldım.
And deep in this limbo, he received a message from the people of the world to come.
Ve bu derin belirsizlikte gelecek dünyanın insanlarından bir haber ulaştı.
I think it goes into limbo.
Sanırım, bilinmezliğe gider.
An enormous, empty Chinese limbo, wandering there, lost and crying.
Bir büyük ve boş Çin bilinmezliği.. orada dolaşıyor, kaybolmuş, ağlıyor.
Legally, that boy is in limbo.
Yasal olarak, o çocuk şu an hapiste.
Don't stand there quivering in limbo.
Orada dikilip durma. Elin ayağın titremesin.
You sent it into limbo.
Onu bir çıkmaza sürükledin.
The guy's name is Limbo.
Adamın adı Limbo.
- ( Knocking ) - Limbo?
Limbo?
- All right, let's get Limbo.
- Tamam. Limbo'yu yakalayalım.
( Limbo ) Get out!
Çık buradan!
Followed some philosophical considerations about the long stay of the soul in limbo and the possible return to life in a world with increased knowledge, millennia after burial.
Bazı felsefi düşüncelerin takibi olarak.. .. ruh uzun süre kalabiliyor.. ve dünyadaki olası bir hayata dönebiliyor.
In the peace of Limbo, they will welcome me.
Huzurlu Araf'ta beni karşılayacaklar.
And I'm not going to listen to any more of your cabalistic, quantum, frigging, dumb, limbo mumbo jumbo!
Senin uyduruk, zırva, uçuk, aptalca... kuantum ve safsata dolu saçmalıklarını daha fazla dinlemeyeceğim!
And now I walk the earth in limbo until the werewolf's curse is lifted.
Ve ben de kurt adamın soyu tükenene kadar yeryüzünde belirsizce dolaşacağım.
You've left my wife a widow and my children fatherless. And, I understand, I am to walk the earth in limbo - one of the living dead - .. until the wolf's bloodline is severed and the curse lifted.
Sen benim karımı dul ve çocuklarımı da yetim bıraktın ve dünyada belirsiz bir şekilde yürüyen YAŞAYAN BİR ÖLÜ olduğumu anladım ta ki kurtların soyu tükenip lanet kalkana kadar.
Get up off your seat and on your feet. lt's limbo time.
Gerinin, hazırlanın, yere sağlam basın limbo zamanı!
She's been in some kind of limbo?
O bir tür boşluk çerisinde öyle mi?
What about when I invited you to my nude limbo party?
Ya seni davet ettiğim çıplak limbo dans partisi?
We are sailing in limbo.
Biz, limboya gidiyoruz.
I can just as easily limbo down the aisle.
Doğrudan dünya evine girebilirim.
Doomed to wander through an eternal limbo... in which our souls will have absolutely no peace.
Ruhlarımızın sonsuza kadar huzur bulamayacağı limboya hapisle lanetleniriz.
Yeah, maybe he's late for the last flight back to limbo.
- Evet, belki de son limbo kapışmasına geç kalıyordur.
Limbo.
Limbo.
Limbo, stupid.
Cehennem salak şey.
Well, our virgin takes the amulet, reads the magic spell from the book, and, blamo, we blow a hole in Limbo.
Eh, bakiremiz muskayı alacak, kitaptan büyüyü okuyacak ve bam, cehenneme delik açacağız.
Where's Limbo?
Cehennem nerede?
We just went through some major shit, and where's the big Limbo thing?
Çok ciddi badireler atlattık peki nerede şu Cehennem zımbırtısı?
At show and tell, wise guy Donald introduced Miss La Della to the limbo.
Göster ve anlat ta, ukala Donald Bayan La Della'yı limbo yapmaya davet etti.
You should go to Jamaica and become a limbo dancer.
Jamaika'ya gidip, limbo dansçısı olman lazımmış.
Janie's mom got this broom, and we limboed.
Janie'nin annesi iki sandalyenin arasına süpürge sapını koydu ve limbo yaptık.
- Right. And our job now is to help my father come back from limbo land before he melts away and leaves us with a handful of nothing.
Bizim görevimiz, babam eriyip kaybolmadan ve bizi eli boş bırakmadan önce onu kaçıklar diyarından geri döndürmek.
Your dreams of finding your father let me find you and bring you to this place, this limbo between Heaven and Hell.
Babanı rüyanda görürken, sana ulaşmamı sağladın. ve de seni buraya getirmemi. Yer ve gök arasındaki bu yer.
Are you ready to limbo?
Limbo'ya hazır mısın?
I'm not going to be a cry-baby. I remember something about a limbo stick.
Limbo çubuğuyla ilgili bir şey hatırlıyorum.
There was a limbo stick.
Evet bir limbo çubuğu vardı.
He's in purgatory. In limbo. In hell.
O arafta, cehennemde.
I'm in the junkie limbo at the moment.
O an, cehennemin sınırındaki eroinmanım :
How could I be the center of attention... while you're doing the limbo in a sequin dress and a pushup bra?
Doldurulmuş sütyenin ve pullu elbisen dururken ben nasıl ilgi odağı olabilirdim ki?
That's why I was stuck here in limbo.
Bu nedenle böyle arada sıkışıp kaldım.
I told her I couldn't stand being in separation limbo any more, and unless she wanted the marriage to end,
Ona artık ayrı kalmaya dayanamadığımı söyledim. Boşanmak istemiyorsan, evlilik danışmanına gidelim, dedim.
I hope Dr Gottfreund doesn't aggravate his hernia when he goes underneath the limbo pole.
Umarım Doktor Gotfreund'un limbo dansı yaparken fıtığı azmaz.
Everybody limbo.
Hadi herkes limboya!
Limbo!
Limbo!