Limit Çeviri Türkçe
4,108 parallel translation
I'm sorry, uh, - two's my limit on mouths to feed. - Okay.
Üzgünüm ama iki boğazı anca doyuruyorum.
Calm down, I'm going the speed limit.
Sakin ol. Hız limitine uyuyorum.
But there's a limit to everything.
Ama her şeyin bir sınırı vardır.
High surface temperatures limit their above-ground activity to just a few hours a day.
Üst yüzey sıcaklık sınırları günde sadece birkaç saatliğine yukarıda aktivite yapılabilecek seviyelerde oluyor.
One is my limit.
Bir tane sınırım.
Well, Mr. Judge, the alligator got no limit, and the raccoon ain't got no limit, so why should Christmas have a limit?
Sayın yargıç, timsahın limiti yoktur rakunun da... Christmas'ın niye limiti olsun ki?
I think the fact that Zeus is immortal... means there's no limit to how long he can hold a grudge.
Zeus'un ölümsüz olduğunu düşünürsek... kininin ne kadar süreyle besleneceğinin de bir sınırı olmadığı anlaşılır.
And that is why I, for one, believe that if the Indy 500 isn't going to put a limit on speed, then it shouldn't put a limit on spirit!
Bu yüzden ben şuna inanıyorum ki Indy 500 kimsenin hızına sınır koymuyorsa o zaman kimsenin ruhuna da sınır koymamalı.
What if he was wrong about the five call limit?
Peki ya beş arama limiti konusunda yanılıyorsa?
There ¤ s a limit for everything!
Her şeyin bir sınırı var!
Left So say we all the limit this morning.
Bu sabah hepimiz son raddeye geldik artık.
I mean, the odds are nanoscale but he's gonna hit all the rights keys on a row on any given day, but over the stretch of eternity across time, without any limit every event has some actual mathematical probability of really happening.
Olasılıklar nano boyutlarda olacaktır ancak zaman içinde, limitsiz olarak sonsuzluk boyunca her hangi bir gün doğru tuşlara sırasıyla basacaktır. Matematiksel olarak her olayın gerçekleşme olasılığı vardır.
I will limit myself to talking about three lovers.
Müziğin üç sesi olduğu için, ben de sadece üç sevgilimden bahsedeceğim.
Your blood alcohol was four times the limit.
Alkol oranınız sınırın dört katı.
I'm not driving too fast. I'm following the fucking speed limit.
Hızlı sürmüyorum ki hız limitine uyuyorum.
The sky's the limit.
Sınır yok.
Isn't there a time limit?
Burada bir zaman limiti yok mu?
Because of the credit card.
Kredi kartı limit uyarısını diyorsun.
- There is a speed limit.
- Hız sınırı var.
You supply the target, we'll assess the risk. Five mil limit.
Siz hedefi belirleyin, riski biz değerlendiririz. 5 mil sınır var.
We agreed a five mil limit, like before.
Beş milyon sınırında anlaşmıştık. Eskiden olduğu gibi.
You must be over the limit, Tom.
Sınırı geçmiş olmalısın, Tom.
Why the time limit?
Neden zaman sınırı var?
This is the limit, Dad!
Bu sınır artık baba!
Isn't the speed limit outside town areas 110?
Şehir dışında hız limiti 110 değil mi?
Since we are right by the exit sign, I step on the gas from 50, the urban speed limit, to 110, the freeway speed limit.
Köyden çıkış işaretini görüyoruz,... meskûn mahalde hız limiti 50 km'dir,... 110 km. hıza otoyollarda izin verilir.
So I sometimes need my madness to reach past that limit.
Bu sebeple bazen çılgınlığım bu kısıtlamanın üstesinden geliyor.
There is a limit to what I can share with a prostitute.
Bir hayat kadınıyla paylaşabileceklerimin de bir sınırı var.
The next two days, you will be pushed to your limit!
Önümüzdeki iki gün, sınırlarınızı zorlayacaksınız!
You know, is there a limit to growth?
Sizce, büyümenin bir limiti var mı?
Certainly, there's a limit, but I don't know that we found it.
Elbette ki bir sınırı var, ancak bunu tespit edebilmiş değiliz.
Why limit yourself?
Neden kendini kısıtlıyorsun?
That's the limit of my investigative abilities.
Ama bu benim yapacağım bir şey değil.
This isn't politically correct to say, but there's a limit to... I am a man. - How much we can help people.
Bunu söylemenin doğru olmadığını biliyorum ama ona daha ne kadar yardım edebiliriz bilmiyorum.
There's a 15-minute limit.
15 dakikalık bir sınırı var.
"The law sets the limit, the judiciary system punishes whoever exceeds it, but Justice remains aloof, waiting for a new victim."
"Sınırları kanunlar belirler, jüri sistemi bu sınırları ihlal edenleri cezalandırır, Ama Adalet hepsinden uzakta yeni bir kurbanı bekler."
I think it's slightly more important to be able to limit the spread of an epidemic than know how to conduct yourself in a threesome.
Bence bir salgının yayılmasını önleyebilmek üçlü ilişkide ne yapacağını bilmekten biraz daha önemli.
Well, there my knowledge finds its limit.
Burada benim bildiklerimin sonuna geliyoruz.
Soon his heart comes to it's limit.
- Yakında kalbi son noktaya gelecek.
Hey, those bastards had a height cutoff.
Piçler yüksek limit koydular.
You know, there's a limit as to how much fish and rice a kid can eat.
Bir çocuğun yiyebileceği balık ve pirinç sınırı kadar.
We will limit her contact with people, and keep her powers hidden from everyone.
İnsanlarla temasını sınırlayıp güçlerini herkesten saklarız.
Shawn, we legally can't remove the traffic lights and speed limit signs.
Shawn, yasal olarak trafik ışıklarını ve hız limiti levhalarını kaldıramayız.
That is correct, and there will be a speed limit.
Bu doğru, bir hız limiti olacak.
I've had two already, that's my limit.
2 tane içtim zaten, limitim bu kadar.
Keep the Sabbath. Limit your kids'screen time.
- Çocuklarına televizyon sınırlaması koy.
Why limit myself to my family?
Neden kendimi ailemle kısıtlayayım.
Lower education... they limit culture... censor information... they censor any means of individual expression.
Eğitimden kısarak kültürü kısıtlayarak, bilgi edinmeyi yasaklayarak. Bireylerin her söylemini yasaklayarak.
They limit information... they limit ideas and knowledge.
Bilgileri, fikirleri ve ilmi kısıtlarlar.
They lower education... limit culture... they censor any means... of self expression.
Eğitimden kısarak, kültürü kısıtlayarak. Bireylerin her söylemini yasaklayarak.
but philosophy isn't morality and even logic has it's limit so let me explain this to you.
Sana şöyle anlatayım.