English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ L ] / Limping

Limping Çeviri Türkçe

304 parallel translation
You're limping.
Topallıyorsun.
Precisely three minutes later, these two witnesses heard a man limping up the stairs.
3 dakika sonra merdivenden topallayarak çıkan birini duymuşlar.
- Yes, Your Excellency. - Cairo. I rather like to think of myself as a vulture who flies ahead of the Stukas limping a little.
Bu aksaklığımla daha çok Stuka'ların önünde uçan akbaba gibi görmek isterim kendimi.
Don't come back to me limping and crying anymore.
Sürüne sürüne yanıma gelme sonra.
A perfect place to stash a limping car with a hot license number.
Tanınmasını istemediğin plakalı bir arabayı saklamak için mükemmel.
What are you limping about?
Sen niye topallıyorsun?
I've had a hard day with one dyspeptic old woman... one small boy's stomach-ache, a gashed foot and a limping horse.
Yorucu bir gündü, yaşlı bir kadın... karnı ağrıyan küçük bir çocuk ve iri yapılı bir atla ilgilendim.
You're lucky I saw you limping.
İyi ki topalladığını gördüm.
We knew nothing about him, except : he was limping
Onun hakkında hiçbir şey bilmiyorduk, gördüğümüz : o topallıyordu.
Seen her limping lately?
Ondan sonra topalladı mı?
Limping and swagger-sticking.
Topallama ve kamçı.
He is not only ugly, he is also old, scarred, and limping
Sadece iğrenç değil, yüzü yaralı bir topaldır.
By yourself, you couldn't catch a limping snail!
Kendi başına salyangoz bile yakalayamazsın!
- He was limping when he left.
- Kaçarken topallıyordu.
- He was limping when he got here.
- Buraya gelirken de topallıyordu.
I knew you when you were just barely limping.
Daha sen yeni yeni topallarken tanıyordum ben seni.
Why are you limping?
Neden topallıyorsun?
The new minister of the Businesses Foreigners, Shigemitsu, it enters on board limping stops to sign the declaration of surrender.
Teslimiyet belgesini imzalamak üzere gemiye çıkan yeni Japon Dışişleri Bakanı Shigemitsu topallıyor.
Paul Crewe is limping badly.
Paul Crewe kötü topallıyor.
He's limping off the field.
Sahayı topallayarak terk ediyor.
The German was limping.
Alman aksıyordu.
You're limping, Ben.
- Aksıyorsun Ben.
You're limping, Ben.
Sen aksıyorsun Ben.
We didn't beat you, but act like you're limping so it will look as if we did.
Fakat topallıyormuş gibi yap. " " Böylece biz yapmışız gibi görünsün " dediler.
Me, an old limping man, going around killing people.
Ben yaşlı ve topallayan bir adam olarak oradan oraya akıp adam öldürüyorum ha?
But you're not limping.
Ama topallamıyorsunuz.
And the limping robot you spotted.
Ve gördüğün topallayan robot.
I saw him limping.
Topalladığını ben gördüm.
- Oh, he was limping!
- Demek topallıyordu!
Who'll notice a limping robber with his picture in the newspapers?
Gazetelerde resmi olan, topallayan bir soyguncuyu kim fark eder ki?
Bapu, she is limping again.
Bapu, yine topallıyor.
Forgive me, I just noticed you're limping.
Bağışla beni ayağının aksadığını yeni farkettim.
Oxenby, limping as Edmund.
Oxenby, topal bir Edmund.
You come limping in with a cane.
Bastonla sekerek geldin.
Well, sometimes limping.
Bazan onun gibi topal taklidi yapardı.
He was limping when he ran off.
Kaçarken topallıyordu.
Do you notice I'm limping?
Topalladığım belli oluyor mu?
You'll be the biggest limping bitch in Harlem if you don't stop.
Harlem'in en şişko topal orospusu sen olacaksın.
Yeah, I noticed you limping, but don't worry cos we're not gonna land on land.
Topalladığını farkettim, ama dert etme toprağa ayak basmayacağız.
No. It's a new exercise- - power limping.
Hayır bu yeni bir egzersiz çeşidi.
Oh, the goofy, limping, word-mispronouncing sidekicks they could be.
Budala, aksak, kelimeleri yanlış telaffuz eden yardımcı oyuncular olabilirlerdi oysa.
" Sol-leks was limping, and Dub was suffering from a wrenched shoulder blade.
"Sol lek, aksıyor ve Dub, kürek kemiği ve sırtı müthiş acıyordu."
- Lucy, you're limping.
- Lucy, topallıyorsun.
What? I should've let her limp around? Vacuuming and limping?
Toplallayarak gezmesine izin mi verseydim?
'But if he can't turn their hearts... may he turn their ankles so we'll know them by their limping.'
Ama onların kalplerini döndüremezse bileklerini döndürebilir. Biz de onları aksamalarından tanırız.
A show comes into Boston... crippled, limping, struggling, gasping for air, trying to find its own life... and then, somewhere along the line, a miracle occurs.
Oyun Boston'a gelir... sakattır, aksıyordur, mücadele ediyordur, nefes almaya çalışıyordur, hayat bulmak istiyordur... ve sonra bir yerde bir mucize gerçekleşir.
I've got my trace horse limping.
Benim atlardan biri biraz topallıyor.
I saw you limping after the first quarter.
İlk devreden sonra topalladığını gördüm.
The Romanian coach and the limping gymnast?
Rumen antrenör ve topallayan jimnastikçisi mi?
She was limping'.
Çok topallıyordu.
Although temporarily limping, maybe because of a thorn in her foot... the female was confidently making her way into town.
Muhtemelen ayağına batmış bir diken yüzünden arada bir topallamasına rağmen, dişi, şehrin içine doğru emin adımlarla ilerliyordu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]