Lookout Çeviri Türkçe
1,374 parallel translation
Should've kept a better lookout.
Daha iyi bir gözcü tutmalıydık.
I thought YOU was on the lookout.
Senin farkında olduğunu düşündüm.
- Then why do we need a lookout?
- O hâlde niye gözcü gerek?
A cop, he was a lookout.
Nöbetçi polis.
So you were... you were on lookout that night, mister...
Öyleyse- - o gece nöbette miydiniz, Bay...
All I had to do was be the lookout.
Yapmam gereken tek şey etrafa göz kulak olmaktı.
Then I'll just keep a lookout for ladies in distress, as it were.
O zaman zor durumda olan kızlar arayayım.
Go stand on the lookout.
Bizim gözetimimizde olduğunu unutma.
They'll keep a lookout and we'll get up a search party come morning.
Herkes arayacak. - Sabaha bir arama ekibi kuracağız.
Police are on the lookout for the car stolen by the fugitive...
Polis, her yerde kaçağın çaldığı arabayı arıyor.
- Weren't you on lookout today?
- Bugün gözcü değil miydin sen?
- At the lookout point?
- Gözetleme noktasının mı?
Tell you what, I'll take a peek around first chance I get, and if we bump into each other, I'll clue her that you're on the lookout.
Bak ne diyeceğim. İIk fırsatta etrafa bir göz atacağım. Karşılaşırsak, onu aradığını söylerim ona.
Serves you right for taking zees on lookout again.
Hak ettin. Bir daha nöbetteyken uyumazsın artık.
I need you to be on the lookout for a yacht... T-45.
Sizden T-45 modelinde yata bakmanızı istiyorum.
- And we paid him for the lookout.
- Gördüğü için para verdiğimiz?
Look, if we do put you back on... you have to start as lookout, man.
Seni tekrar işe alırsak, gözetleme işinden başlarsın. Aynen gözetlemeden başlayacaksın.
- So why are you dropping the lookout?
- Öyleyse neden gönderiyorsun onları?
Tweek, stay by the door and keep a lookout.
Tweek, sen kapıyı gözet.
Give me a lookout!
Bir göz at bakalım!
You were supposed to be the lookout.
Hesapta gözcülük yapacaktın.
Oh, uh, I'm on the lookout for danger.
Oh, uh, Bir tehlike var mi ona bakiyorum. Tehlike?
I'm always on the lookout for new blood.
Hep yeni eleman ararım ben.
All vehicles in the Johannesburg area... be on the lookout for a yellow 1983 Porsche Targa. License number...
... Johannesburg'da... 1983 model sarı bir Porsche.
Lookout : deck there!
Güverte göründü!
You people are supposed to be on the lookout for a hearse.
Sizlerin bir cenaze aracını arıyor olmanız gerekiyor!
A lookout.
Senin için gözcülük edecek biri.
Lookout One, confirm explosion of mines.
Gözcü Bir, mayın infilaklarını teyit edin.
Just be on the lookout.
Sadece uyanık olmak.
I like to say that I am the last honest politician... but I can't find any people who will be honest for me. And that is why I'm always on the lookout for people like you.
Dürüst siyasetçilerin sonuncusu olduğumu söylemeyi severim ama bana karşı dürüst olacak birilerini bulamıyorum bu yüzden de hep senin gibilerin arayışı içindeyim.
Why do I have to be the lookout?
Niye nöbeti ben tutuyorum?
Oh, I'm sorry, Raymond. I'm the lookout.
Kusura bakma Raymond, ben nöbet tutuyorum.
If you see any unattached girls who you think would go for a very available, needy, self-delusional guy, send'em Young Chui's way. I'll keep a lookout.
- Çok ilgiye muhtaç bir çocukla çıkmayı kabul edecek bir kız görürsen, Young Chui'ye gönder.
Seth, you're on lookout.
Seth, gözetlemede kal.
Pick up a flyer and be on the lookout for him.
Bir ilan alın ve gözünüz onu arasın.
Keep a lookout.
Etrafa bak.
Polar bears. They too are on the lookout for pups.
Kutup ayıları da fok yavruları peşinde.
- But you're on the lookout now.
- Ama şu an tetiktesin.
YOU MUST BE SOMEBODY WHO IS ALWAYS ON THE LOOKOUT FOR A NEW WAY TO FUCK UP.
Hata yapmak için devamlı yeni yollar arayan biri olmalısın.
Yeah, actually, I'd like to put word out to be on the lookout for similar victims coming in.
Evet, aslında benzer kurban vakalarının olabileceğini söylemek istiyorum.
You know what I mean. Just keep a lookout.
Ne demek istediğimi biliyorsun.
All units, all units... be on the lookout for a blue BMW...
Tüm birimlerin dikkatine. Mavi bir BMW için tetikte olun.
Be on the lookout for a blue BMW.
Mavi bir BMW aranıyor.
Keep a lookout!
Dışarıya bir gözcü koyun!
All units, be on the lookout for a blue Volvo wagon... license Adam-Baker-Mary 543.
Bütün ekipler, bir mavi Volvo aile tipi araç için alarma geçin plakası Adam'ın "A" sı, Baker'ın "B" si, Mary'nin "M" si 543.
Susan's Lee and Grant can keep a sharp lookout down the street.
- Suzan burda caddeye bakacak.
Don't play Mother Virtue or some feminist or whatever, with your notepad, on the lookout for symptoms to lock me up and avenge any alleged wrongs done to you.
Anne erdemiyle yaklaşmayın bana ya da feminist şeylerle falan notlarınızı alıp, belirtileri irdeleyerek beni içeri tıkıp, sözüm ona size yapılan yanlışların intikamını alın.
I'm always on the lookout for such shaves
Ben her zaman bu tür tehlikeler için dikkatliyim.
Keep a lookout.
Sen etrafı kolla.
- Bullshit, he's a lookout.
- Bok, o bir gözcü.
You be the lookout.
Sen gözcü ol.