Make a deal Çeviri Türkçe
3,584 parallel translation
Did you make a deal with him?
Onunla bir anlaşma mı yaptın?
I'll be talking to these other individuals, prepared to make a deal in exchange for their cooperation in revealing the details of this scheme to rig the election and subvert the will of the American people.
O insanlarla da konuşacağım ve Amerikan halkının iradesini yok sayan bu seçim hilesinin ayrıntılarını anlatmayı kabul etmeleri durumunda onlara bir anlaşma önereceğim ama bu filikada yalnızca bir kişiye yer var.
If Batouala proves CIA involvement, he can kick the American oil companies out of his country and make a deal with the Russians.
Eğer Batouala işin içinde CIA'in parmağı olduğunu kanıtlarsa, Amerikan petrol şirketlerini ülkesinden def edip Ruslarla tatlı bir anlaşma yapabilir.
Says he wants to make a deal.
Anlaşma yapmak istediğini söyledi.
- Sarah, you can't make a deal.
Sarah, onlarla anlaşma yapamazsın.
What would I need to make a deal?
Neden bir anlaşma yapayım ki?
You were foolish enough to make a deal with Katerina Petrova.
Sen Katerina Petrova ile bir anlaşma yapacak kadar aptaldın.
You want to just make a deal with this guy?
Bu adamla anlaşma mı yapmak istiyorsun?
Let's make a deal.
Anlaşalım.
We're narrowing it down, but in the meantime, we're willing to make a deal.
Yaklaşıyoruz. Aynı zamanda bir anlaşma yapmaya da hazırız.
Needless to say, I want to make a deal.
Anlaşma yapmak istiyorum.
Who? The answer to that question depends entirely on whether or not you're willing to make a deal.
Bu sorunun cevabı, tamamen senin anlaşma yapmak isteyip istemediğine bağlı.
Maybe we can make a deal before this gets truly bollocksed.
Belki işler iyice kötüye gitmeden anlaşabiliriz.
I--I can't make a deal without you.
Sen olmadan bir anlaşma yapamam.
But I think we can make a deal.
Ama sanırım bir anlaşma yapabiliriz.
He still thinks he can make a deal.
Hala bir anlaşma yapabileceğini düşünüyor.
We were about to make a deal with Ghetts to testify against him.
Tanıklık yapması için Ghetts ile anlaşma yapmak üzereydik.
You were gonna make a deal with a man who killed a police officer's wife and baby?
- Doğru. - Polis memurunun ailesini öldüren biriyle anlaşma mı yapacaktınız?
Or, we could play a little game called "Let's Make A Deal."
Ya da, adına "bir anlaşma yapalım" dediğimiz küçük bir oyun oynayabiliriz.
Okay, it takes two to make a deal.
Tamam. İki taraf da tamam demezse anlaşma olmazmış.
I'll make a deal with you.
Ne dersin?
Did you make a deal with them, you stupid donkey?
Onlarla anlaşma mı yaptın, eşek herif?
We make a deal.
Bir anlaşma yaparız.
Never tell a Turk how to make a deal.
Bir Türk'e nasıl iş yapacağını asla söyleme.
- I didn't make a deal.
- Bir anlaşma yapmadım ben.
I'm prepared to make a deal.
Ben anlaşma yapmaya hazırım.
- Boom. You want to make a deal with me?
Benimle mi anlaşmak istiyorsun?
We'll make a fair deal for you. But you have to play straight with us, okay?
Seninle adil bir anlaşma yapacağız ama bize karşı dürüst olacaksın, tamam mı?
And now he is to sign this deal with Burgundy which will make me look a fool to France which is precisely what she wanted!
Şimdi de Burgundy'yle antlaşma imzalıyor. Bu da beni Fransa'ya bir aptal gibi gösterecek. Ki bu da, tam da o kadının istediği şey!
Look, I don't know why you want this locker, but I'll make you a deal. 21!
Bak, bu depoyu neden istediğini bilmiyorum ama anlaşabiliriz. 21!
I'll make you a deal.
Anlaşalım.
Young likes to make a big deal out of that.
Young büyük bir anlaşma yaptığı için seviniyor.
Don't try to make a big deal out of what's been decided already.
Kesinleşmemiş şeyler için fikir yürütüp durma.
There's no need to make a big deal out of this.
Abartılacak bir şey yok bunda, hayatım.
I want to make a deal.
Bir anlaşma yapmak istiyorum.
I mean, we're gonna make the one-hour drive to Elgin, we're gonna hand Baylor his war medal in person, like he deserves, and then, we'll make sure that he wasn't screwed by Stephanides on the bar deal.
Buradan bir saat uzaktaki Elgin'e gidiyoruz ; Baylor'a hak ettiği gibi madalyayı elden teslim ediyoruz ve Stephanidies'in dolandırmadığından emin oluyoruz.
They're just gonna get worried and-and make a bigger deal of it than it is.
Endişeye kapılıp durumu büyütecekler.
This is the one thing - The one thing I asked from you is not to make a big deal of this, and you couldn't even do that. Honey, you need to stay calm.
Senden sadece ama sadece bunu abartmamanı istemiştim ama sen bunu bile yapamadın.
Throw the deal to the oil side of Ewing Energies and make a lot of new friends that can help you be all that you can be.
Ewing Enerjileri'nin petrol bölümüyle anlaş her şeye ulaşmanda yardımcı olacak bir sürü yeni arkadaş edin.
Don't make such a big deal out of it.
Şu olayı büyütmesene.
I thought you weren't trying to make a big deal out of your wedding?
Zannediyordum ki, düğününe çok fazla iş çıkartmak istemiyorsun?
Remember the last time you wanted to make a deal?
Anlaşma istediğin son seferi hatırlıyor musun?
If you can make this disappear, then you got a deal.
Eğer bu işi halledersen bir anlaşman olacak.
Hey, let's not make a big deal out of this the second time, okay?
Bunu ikinci seferinde önemli bir şey hâline getirmeyelim, tamam mı?
Make it a scotch and a lobster, you got yourself a deal.
Viski ve istakoz ismarlarsan gelirim.
Um, I don't want to make a big deal about this, especially with Mariana and Jesus, but between you and me, Callie was in juvie for a little while.
Olayı fazla büyütmek falan istemiyorum hele de Mariana ve Jesus için ama aramızda kalsın, Callie kısa bir süre ıslah evindeymiş.
You didn't have to make it into a big deal.
Ama bu aceleye gerek yoktu.
Thanks, Sofie, but we didn't want to make a big deal, it's a soft opening.
Sağ ol Sophie ama biz öyle büyük bir şey istemiyoruz. - Ön açılış bu.
I'll make it a condition of our deal.
Anlaşmamıza böyle bir şart koyarım. Tuhaf.
Why don't we make a deal, Detective?
Bir anlaşma yapalım.
You'd make some sort of a deal with him?
Onunla bir anlaşma falan mı yapacaksın?
make a wish 235
make a difference 25
make a statement 17
make a hole 97
make a decision 55
make a choice 23
make an appointment 40
make an effort 64
make a fist 35
make a plan 19
make a difference 25
make a statement 17
make a hole 97
make a decision 55
make a choice 23
make an appointment 40
make an effort 64
make a fist 35
make a plan 19
make a sound 16
make a move 41
make a left 38
make a right 30
make a note 26
make a list 22
a deal is a deal 34
a deal's a deal 85
a deal 83
deal 1720
make a move 41
make a left 38
make a right 30
make a note 26
make a list 22
a deal is a deal 34
a deal's a deal 85
a deal 83
deal 1720
dealer 65
deals 32
dealers 22
dealing 46
deal with it 283
deal me in 31
dealer's choice 40
deal the cards 16
deal with this 26
deal's a deal 24
deals 32
dealers 22
dealing 46
deal with it 283
deal me in 31
dealer's choice 40
deal the cards 16
deal with this 26
deal's a deal 24