Manger Çeviri Türkçe
199 parallel translation
Je suis... J'ai... Manger...
Ben... yemek.
Manger. - Mais venez donc, mon general.
- O halde gelin general.
She's an ill-mannered little dog in the manger.
Ne yardan ne de serden geçen şımarık bir kız.
A stocking for the child born in a manger.
Bir ahır yemliğinde doğan çocuğun çorabını.
You're going to see the Manger.
Manger'ı göreceksin.
The infant in the manger.
Hepsi tesadüf müydü?
Why, I understood this to be a dignified, quiet salle á manger, not a Hofbräuhaus.
Ben buranın ağırbaşlı, sessiz bir yer olduğunu düşünüyordum. Tımarhane değil.
West played dog in the manger, refused to give her a divorce.
West ne yer ne de yedirirdi, boşanmayı reddetti.
Yet God once spoke to me out of the darkness and a star led me to a village called Bethlehem where I found a newborn child in a manger.
Bir gün Tanrı benimle konuştu ve bir yıldız beni Beytüllahim denen bir köye götürdü. Bir yemlikte yeni doğmuş bir çocuk buldum.
And in the manger Jesus was born.
Ve ahırda ki yemlik de, İsa doğdu.
In a manger The moral
Angers'li bir göğsü
In the manger he is sleeping Come and greet your Lord
Ahırda O uyurken gelin ve selamlayın efendinizi
Ye shall find the babe wrapped in swaddling clothes, lying in a manger. "
Bebeği bir yemlikte kundağa sarılmış şekilde yatarken bulacaksınız.
Gifts in a manger.
Ahırda Noel hediyesi bulduk.
"By her, an elbow on the manger, my mother said to her softly :"
"Yemliğe yaslanmış annem ona sessizce şöyle dedi :"
Wax statuettes... crosses out of woven straw and a lot of velvet for the toy manger.
Balmumu heykelcikler... samandan yapılmış çizimler ve kadifeden yapılmış bir sürü oyuncak.
Look, you go into the salle a manger...
Salle à manger'ye girince...
- Fenwick's in the manger.
- Fenwick yemlikte.
- He's in the manger and he won't leave.
- Yemlikte ve ordan çıkmıyor.
He's punching out the wise men and knocks over the whole manger?
Bilge adamı yumrukluyordu ve tüm tüm yemliği dağıttı?
[Alf] WHY DIDN'T YOU JUST GET A MANGER?
Bir çadırda kalsak daha iyiydi.
They had mismatched manger scenes at incredibly low prices.
Birbirlerine uymayan yemlikleri çok ucuza veriyorlardı.
They went in haste and found Mary and Joseph - and the babe lying in a manger.
Melekler bunun üzerine telaşla Meryem ve Yusuf'u ve kundakta yatan bebeği bulurlar.
God strike me down, that's as good as a manger.
Tanrı beni aciz bıraktı, bu ahırdaki yemlik kadar iyidir.
The Lord Jesus was laid in a manger to bring salvation to the souls of those with no place of their own.
Aziz İsa bizim gibi evi olmayan insanları kurtuluşa erdirmek için geldi.
# In a manger for his bed
# Yatak niyetine bir yemliğin içinde
There's supposed to be a baby Jesus in the manger... but someone stole it.
Ahırda bir bebek İsa olması gerekiyordu... ama biri onu çaldı.
- You must have seen our manger.
- Bebek İsa heykelimizi görmüşsündür.
Zamboni driver plowed right into the manger. Six injured, I think.
Zamboni sürücüsü İsa'nın beşiğine çarpmış. 6 yaralı.
Behind the manger, that's Look Out Point.
Şunun arkasında, İzleme Noktası.
Okilly-dokilly. Ooh! I better go take down the manger scene.
Peki, ben en iyisi yemlik sahnesini aşağı alayım.
What in hell's manger is wrong with you?
Senin derdin ne?
- You're the only one who fits into the manger.
- Yemliğe uygun tek kişi sensin.
Okay, you grabbed her boobs and ya pulled her into the manger.
Tamam, onun göğüslerinden tuttun ve yemliğin içine çektin.
Difficult to say who smells the worst, the men or the beasts in the manger for'ard.
neyin daha kötü koktuğunu söylemek zor, tayfa mı yoksa İlerdeki yemlikteki yaratıkların mı.
I think someones pressuring the manger to keep quite.
Sanırım, birileri otel müdürüne susması için baskı yapmış.
The minute I got within ten feet of the hay for the manger scene, my allergies kicked in.
Samanlık sahnesinde, samana üç metre kala alerjim azdı.
I'm suggesting there was a reason she found it in that manger.
Onu bulması gerekiyordu, onun annesi olması kaçınılmazdı.
What were you thinking when you lifted him out of the manger? Well, first, that he was beautiful.
Onu oradan kaldırdığında ne düşünüyordun?
She's a single mother, goes to Emerson. Evidently she suffered some form of post-partum when she put him in the manger.
Görünüşe göre, onu yemliğe bıraktığında, doğum sonrası krizi yaşıyormuş.
If she were a fit parent, she wouldn't have dropped him in a manger.
Eğer o uygun bir anne olsaydı, onu oraya bırakmazdı.
Away in the manger, no crib for my bed!
İsraftan uzaklaş, hırsızlıktan kork,
Mother, if your explanation doesn't end with the phrase "born in a manger," I'm gonna be violently ill.
Anne cümleni "hayvan yemliğinde doğdun" la bitiremezsen kendimi kaybedeceğim.
That's because... Just the other day, I fired a manger who was giving Eun-suh a hard time.
Çünkü önceki gün, Eun-suh'u rahatsız eden bir yöneticiyi işten attım.
Well, it's, uh, prêt á manger.
Emrinize amade.
I'm a fund manger, not a loan shark.
Ben bir fon yöneticisiyim, tefeci değil.
Look, there's the manger for the Christmas pageant.
Bak canım, Noel piyesi için yemlik var şurada.
Um, there's the baby in the manger.
Yemlikte bir bebek var.
I call baby in the manger!
Yemlikteki bebek benim!
Mr. Hornblower never to have found that land without those works. Oh, that's rather dog in the manger.
- Bu çok küçük bir şey biliyorsun.
C'est qu'il veut manger!
Evet.