Melon Çeviri Türkçe
892 parallel translation
I make the melon balls.
Kavun topları yapıyorum.
Well, Jason, why don't you just take that pretty face of yours and your melon baller and get out? You're fired!
Jason, güzel yüzünü ve kavun toplarını alıp git.
She may not like my melon balls, but she definitely likes my... You get the point.
Kavun toplarımı sevmeyebilir ama diğer...
Otero told me I don't look good in a derby. What do you think?
Otero melon şapkanın bana yakışmadığını söyledi.
But personally, I don't like derbies.
Ama şahsımca, melon şapkalardan haz etmem.
It's called "Man With Derby."
İsmi de "Melon şapkalı adam."
Now, tomorrow you put on your nicest derby and you go and call on your customers... and tell'em you've separated from your wife... because of her connection with those two terrible wretches.
Yarın en güzel melon şapkanı giyip tüm müşterilerini ziyaret edecek ve onlara karından ayrıldığını çünkü o iki serseriyle ilişkisi olduğunu söyleyeceksin.
- Oh, and watch that derby of his.
- Oh birde melon şapkasına dikkat edersin.
This melon isn't ripe yet.
Kavun daha kesilmemiş.
I'll bet 2-to-1 on the derby.
Melon şapkaya 1'e 2 veriyorum.
Melon, grapefruit, orange juice?
Kavun, greyfurt, portakal suyu?
Wouldn't you like to see Mr. O'Doul's face when he finds the melon's full of gold?
Kavunun içindeki altınları görünce yüzünün alacağı şekli görmek isterdim.
But the long contagion of the derby had arrived.
Ama melon şapka yayılmaya başlamıştı.
Or perhaps you should see me in my black bowler.
Belki beni siyah melon şapkamla görmelisin.
I bought a black bowler two weeks before the war.
Savaştan iki hafta önce bir siyah melon şapka almıştım.
What, a little man about so high in a bowler hat?
Melon şapkalı, şu boyda küçük bir adam falan mı?
It's a plain men's raincoat and a derby.
Düz bir erkek ceketi ve melon bir şapka.
Who's the man with the derby?
Melon şapkalı adam kim?
Not more melon!
Bir kavun daha.
Well, you bring me back a nice cold melon, will you, Doc?
Gelirken bana soğuk bir kavun getirirsin olur mu doktor?
Melon first.
Önce karpuz.
You may remove the melon, Elvira.
Karpuzu kaldırabilirsin Elvira.
I'd be an exile in a bowler hat, sipping tea, and carrying a rolled umbrella... talking with the other exiles about how much we could do if we were only there.
Melon şapka ile sürgün edilip, çay koyup, şemsiye tutan diğer sürgünler ile orada olsaydık neler yapardık diye konuşuyor olurdum.
Melon!
Kavun!
Can you select a melon for me?
Benim için kavun seçebilir misin?
Cinzia is getting melon and prosciutto - That's ham.
Cinzia kavun ve prosciutto alıyor - salam demek.
And a piece of melon?
Ve bir dilim kavun?
Let's see if we have a black bowler.
Bakalım siyah melon var mı. Siyah melon.
There's a brown derby that goes with it.
Endişelenme. Ona uygun bir de kahverengi melon şapka var.
To begin, we'll have paper-thin slices of prosciutto ham wrapped carefully around well-ripened sections of Persian melon.
Önce, çok ince kesilmiş jambon dilimlerine sarılmış çok olgun İran kavunu dilimleri alacağız.
Now, while awaiting the paper-thin slices of prosciutto, so skilfully wrapped around perfect sections of ripened Persian melon...
Ve şimdi de çok ince kesilmiş jambon dilimlerine sarılmış, olgun İran kavununu beklereken...
We'll start with the melon, then gigot d'agneau boulangère.
Kavunla başlayalım, sonra da patatesli kuzu budu.
Haven't I told you you're gonna get your melon opened?
Sana, karpuzu yardırırsın dememiş miydim?
"Damned apple!" No... "Damned melon!"
'Kahrolası elma! 'Hayır...'Kahrolası karpuz! '
- The password is "Damned melon"?
- Parola'Kahrolası karpuz'muydu?
- Damned melon.
- Kahrolası karpuz.
Damned melon!
Kahrolası karpuz!
Damned melon.
Kahrolası karpuz.
Damned melon...
Kahrolası karpuz...
But the other one gave the password too. "Damned melon".
Ama öteki de parolayı söyledi. 'Kahrolası karpuz'.
You may hate bowlers, Félix, but you still have to wear one.
Melon şapkaları sevmiyor olabilirsin ama yine de takmak zorundasın.
And, Evangelos, I want melon.
Evangelos, kavun da istiyorum.
I like nice melon.
Küçük kavunları severim.
Go over to Uncle Possum's melon patch and bring me a nice, ripe melon.
Possum amcanın bostanından bana güzel bir kavun getirir misin?
Well, now, here's my melon.
Kavunum geldi işte.
With a melon?
Kavunla mı?
... one of the men, in a bowler hat, opened the door...
İçlerinden biri, melon şapkalı olan kapıyı açtı.
- Give me some melon.
- O karpuzdan biraz da bana ver! - Hayır!
- Let's buy a melon.
- Karpuz alalım mı?
- Have you ever tasted honeydew melon?
- Hiç ballı kavunun tadına baktın mı?
Sweet little melon, oh, Mama I brought up everything out of the rain, brother.
Her şeyi yağmurun altından alıp getirdim, kardeşim!