Mornings Çeviri Türkçe
909 parallel translation
We swam together most mornings.
Çoğu sabah beraber yüzerdik.
If you need anything, I'm at the Consul in the mornings.
Başın sıkışırsa unutma sabah çalışıyorum. Her sabah konsolosluktayım.
Pretty soon you'll start coming around here in the mornings.
Yakında sabahları gelmeye başlayacaksın.
It's nights like that that make beautiful mornings like this.
Öyle gecelerden böyle güzel sabahlar doğar.
You have a certain amount of cheek, walking in here on this of all mornings.
Özellikle bu sabah, buraya gelmen büyük cesaret.
Yeah, it kind of does somethin'to you... to see the sun come up mornings over the mountains.
Sabahları dağların ardından güneşin doğuşunu görmek insanı etkiliyor.
Remember those mornings we used to walk from office to office... wondering if we'd ever get a break?
Yazıhaneden yazıhaneye yürüdüğümüz o sabahları hatırlıyor musun? Bir şans elde edecek miyiz diye merak ederdik.
My, I wish you was as anxious to get going on school mornings as you is on Saturday.
Keşke okula gitmek için de Cumartesi dışarı çıkmak için olduğun kadar istekli olsan.
It'll make an awful long walk for your mornings.
Sabahları çok yürümek zorunda kalacaksın.
Sebastian usually rides there in the mornings.
Sebastian genellikle sabahları at biner.
I often suffer from it in the mornings.
Sabahları sık sık burnum akıyor da.
The mornings are still quite chilly all the same.
Bahar geldi. Gene de sabahlar hafif serin oluyor.
They did it at home, when I tended to them in the mornings.
Bizim evdekiler, yani sabahları onlara yem vermeye gittiğimde.
I go to school everyday now, but only in the mornings.
Her gün okula gidiyorum ama sadece sabahları.
I didn't mind the Saturday afternoons or even Sunday mornings every night after his office.
Cumartesi öğleden sonraları hatta pazar sabahları umursamadım ama artık her gece ofisinde.
Do you get up early in the mornings?
Sabahları kaçta kalkarsın?
Bless mornings.!
Gündüzleri kutsa.
I think of my last few mornings this week, of the cock's crow and my peaceful window.
Horozların ötüşü ve huzur dolu pencerem... sanırım bu hafta, son bir kaç sabahımı yaşıyorum.
Did you used to sing in the mornings, before me, I mean?
Toulouse? Sen sabahları şarkı söyler miydin, yani benden önce?
The woman you slip away to in the mornings. Yes, I've seen you.
sabahları bir kadın için ortadan kayboluyorsun, evet seni görüyorum.
We can fish in the mornings, get drunk in the afternoons and we can play cards at night.
Sabahları balık tutar, öğleden sonra kafaları çeker geceleri de kumar oynarız.
I've been standing here for five straight mornings and that bum there...
Tam beş gündür her sabah burada dikiliyorum ve o aptal herif...
Some mornings my face could scare you to death.
Bazı sabahlar yüzümü görsen korkudan ölürsün.
- That's mornings ; school's afternoon
- İş sabah, okul öğleden sonra.
Some mornings I even take the boy with me on my rounds.
Hatta bazı sabahlar çocuğu benimle birlikte gezintiye bile çıkarıyorum.
Why are mornings so rough?
Neden sabahlar böyle zor?
The mornings are stunning up here.
Burada gündüzler şaşırtıcı güzelliktedir.
Another of your picture-book mornings, ain't it?
Resimli kitap sabahlarınızdan biri, değil mi?
I knew families at home would be getting up on frosty mornings... driving their sons to a place of hurried good-bye.
Kasabada, ailelerin puslu sabahlara uyanıp oğullarına aceleyle veda edeceklerini biliyordum.
I have told you once and for all... I must have sleep in the mornings!
Size kaç defa söyledim sabahları uyumam gerek!
On mornings like this, yes.
Bazen, sabahları.
What I mean to say is, Jody, with Ben around... you can sleep late mornings.
Demek istediğim Jody, Ben etraftayken daha geç uyanabilirsin.
I shave nights and shower mornings.
Ben geceleri tıraş olur, sabahları yıkanırım.
My wife sounds happy these mornings.
Karım bu günlerde mutlu görünüyor.
Unfortunately, it was one of the few mornings Jean-Marc reported to work.
Ne yazık ki, Jean-Marc'ın işe uğradığı nadir sabahlardan biriydi.
No, Mr Lowery, but then she's always a bit late on Monday mornings.
Hayır ama Pazartesi sabahları hep biraz gecikir.
He never works mornings.
Simone sabahları hiç çalışmaz ki.
like on so many mornings... the memory of what you drank the night before.
pek çok sabah olduğu gibi... önceki gece ne içildiğinin hatırlanması.
More and more entering her room in the mornings I would find her awake and discover that she had not slept all the night.
Gitgide daha fazla, sabahları onun odasına girdiğimde onu uyanık ve tüm gece boyunca da uyumamış olarak bulmaya başladım.
This is one of those mornings I couldn't make it.
Bu sabah bir türlü kendime gelemedim.
Just as there are happy mornings
Nasıl mutlu sabahlar varsa,
I can get your breakfast in the mornings.
Sabahları kahvaltı hazırlayabilirim.
- Some mornings, I feel chirpy.
- Bazı sabahlar öyle oluyorum.
Only in the mornings, but everyone does after the first smoke.
Sadece sabah ilk sigaradan sonra.
And the mornings and the evenings pointed the way.
Ve sabahlar ve akşamlar yolu gösterdi.
During the second week, we intended to leave her overnight and to visit, and, if necessary, feed her in the mornings.
İkinci hafta süresince, onu aniden yalnız bırakmayı ve gerekirse onu ziyaret etmeyi ve sabahları beslemeyi planladık.
Yes, I always have a little walk in the mornings...
Evet, sabahları hep biraz yürüyüş yaparım...
And in the mornings I met the Algerian children and the mechanics from Simca.
Sabahları okula giderken Cezayirli işçilerin çocuklarıyla karşılaşıyordum. Bir de Simca'da çalışan işçilerle.
Now I'd live mornings in the right order, and associate them, as most people do, with the idea of awakening and beginning.
Artık sabahları olması gerektiği gibi karşılıyordum. Çoğu insanın da yaşadığı gibi uyanma ve başlangıç hislerini yaşıyordum.
I could certainly use a lift some mornings.
Bazen seninle gelebilirim.
Well, only in the mornings.
Sadece sabahları.