Muttering Çeviri Türkçe
406 parallel translation
[Muttering]
[Mırıldanma]
Yes, this muttering of werewolves.
Evet, şu kurtadam söylentileri.
For a while there, she kept muttering something about...
Bir ara sürekli şeyle ilgili mırıldanıyordu...
What was all the muttering and conferring about?
Tüm bu fısıldaşmalar ve görüşmeler ne hakkındaydı?
- ( MUTTERING ) - Lemme go!
Bırak beni!
They were mine. ( PEOPLE MUTTERING )
Sayın Yargıç, benim psikoloji alanında mastır derecem var.
( DOCTOR MUTTERING )
...
( MUTTERING )
...
What're you muttering about?
Sen ne homurdanıyorsun?
The only thing missing was you muttering to yourself to really wrap up that phony staging.
Eksik olan tek şey olup biteni nasıl kendi lehine çevireceğini duymayışımdı.
" the muttering retreats of restless nights...
Tek gecelik, ucuz otellerde ;
What are you muttering?
Ne mırıldanıyorsun?
- What are you muttering?
Ne mırıldanıyorsun?
What are you muttering about, Weaver?
Ne fısıldaşıyorsunuz Weaver?
just muttering to myself.
Sadece kendi kendime mırıldanıyorum.
What are you muttering about?
Ne fısıldıyorsun?
Always muttering to himself...
Sürekli kendi kendine söyleniyorsun...
What was she muttering?
Ne sayıklıyordu?
No! [Grunting, Muttering]
Hayır!
It makes no difference, it's like having sex with canned meat. - What you muttering about?
Ne mırıldanıyorsun sen öyle?
- ( laughter ) I can picture in my mind's eye now Mr Morrison himself muttering those words.
Bay Morrison'ın bu sözleri söylediğini, şimdi bile gözümde canlandırabiliyorum.
It'll all be taken care of. ( MUTTERING INDISTINCTLY ) We'll find it.
Hey, Bay B., onu yeni bir şişe doldursanıza!
Most is tedious stuff of Laureen Hobbs and two fatigue jackets muttering mutilated Marxism.
Görüntülerin çoğunda Laureen Hobbs ve Sakat Marksizm görüşünü benimsemiş iki hastalıklı adam var.
You're used to the kind with shopping bags walking through Central Park... with the surgical masks on, muttering.
Ellerinde alışveriş çantalarıyla ve yüzlerindeki cerrahi maskelerle mırıldanarak Central Park'ta yürürler.
But he's delirious muttering about this giant bee.
- Ama dev arı var diye... - sayıklayıp duruyor.
You sprawled out on the sofa, suffering from malnutrition... muttering my name.
Seni kanepeye pineklemiş, zafiyet geçiriyor... ve adımı sayıklıyorken bulmayı.
What are you muttering there between your teeth?
- Neler geveliyorsun sen?
What are you muttering about there?
- Ne diyorsun?
Everyone goes around muttering :
Herkesin dilinde şu laf var :
[Muttering in Hebrew]
[Muttering in Hebrew]
[Muttering] Breakfast with an M-60 machine gun.
Kahvaltıda M-60 makineli bir tüfek.
[Muttering] Oh, geez.
Oh, yok artık!
Oh, i'll turn it down. [Muttering]
Oh, kısacağım.
All right! Get down. [Muttering]
Oldu tamamdır!
[Muttering] I took him his breakfast, You'd better be leaving soon.
- Kahvaltısını vermiştim - - Çıksanız iyi olur.
You? [Muttering]
Seni -
[Muttering]
- Olamaz.
( Muttering ) Hello, everybody, goddamn it.
Selam herkese, amına koyayım!
[Muttering] I WANNA GO- -
Ben gidip...
[Malcom muttering]
Yeter artık Malcolm.
Those men he was muttering about - Hudson and Tremont.
- Sözünü ettiği şu adamlar - Hudson ve Tremont.
[Muttering] What seems to be the trouble, fozzie?
Sorun nedir, Fozzie?
[Muttering] 46, 32, 15.
[Muttering] 46, 32, 15.
Well she was muttering something like that when I found her upstairs yesterday.
Dün onu üst katta bulduğumda bir şeyler fısıldıyordu.
( MUTTERING ) Breath of autumn...
Vahşi batı rüzgarları...
What is she muttering about?
Ne geveliyor?
The more I try to understand, the more my brain is muttering and truth is getting away.
Anlamak için kendimi ne kadar zorlasam da, kafamdaki fırtına o kadar büyük, gerçekler de bir o kadar uzak oldu.
( ALL MUTTERING )
Kumar, haydi kumar.
- Tree. [Muttering]
- Üç.
[Muttering ] [ Laughing]
Hayır. Tamam, belki biraz.
( muttering )
- Tamam.