Napkin Çeviri Türkçe
1,017 parallel translation
Folded her napkin?
Peçetesini katladı mı?
The room's a wreck, but her napkin is folded.
Oda harap oldu ama peçetesi katlı.
Folded her napkin...
Peçetesini katlamış.
My Helen folded her napkin?
Helen'ım peçetesini katlamış.
She folded her napkin, Cap'n.
Peçetesini katlamış Yüzbaşı.
Helen did fold her napkin.
Helen peçetesini katlamış.
What is so extraordinary about folding'a napkin?
Bir peçete katlamanın nesi bu kadar olağanüstü olabilir?
She did fold her napkin.
Peçetesini katladı.
- It's a napkin.
- Sadece peçete.
and a woman who arrives a minute too late, at the garden wall, breathless, with a little bundle of belongings hastily twisted into a bright new napkin.
Ve bir dakika geç kalmış bir kadın, duvarın yanında nefes nefese elinde eşyalarını yeni koyduğu bohçasıyla bekliyordu.
He dropped his napkin again.
Yine peçetesini düşürdü.
The napkin!
Peçete!
The napkin you gave Gillette.
Gillette'e verdiğin peçete.
And for a big finale, a napkin.
Ve büyük final : peçete.
His gift is under his napkin.
Hediye peçetenin altında.
One sanitary napkin.
Bir adet ped.
Don't forget your napkin.
Peçeteni unutma.
- Pass me that napkin.
- Aslında... - Peçeteyi versene.
The napkin, please, brother.
Peçete, lütfen, kardeşim.
Antoine, your napkin.
Antoine, peçeten.
You didn't use the napkin.
Peçeteyi kullanmadın.
You'd look good in a paper napkin... but that wouldn't get me any answers.
Sana peçete bile yakışır, ama sorularımı cevaplamaz bu. Üzgünüm.
Give me your napkin.
Peçeteni ver.
You have my napkin. - I'm sorry.
- Peçetem kaldı.
Raoul, can you get the napkin rings from the drawer?
Raoul, çekmeceden peçete halkalarını getirebilir misin?
There is no napkin.
Peçete yok
The napkin should not be fastened at the neck.
Peçete asla boyna bağlanmamalı.
Men who wear a mustache are obliged to manipulate a napkin in a vigorous manner... Miss Edwina? ... which would be unpardonable in a lady.
Bıyığı olan erkeklerin peçeteyi daha kuvvetli kullanmaları gerekir ki bu Bayanlarda hoş karşılanmaz.
Now, we will all demonstrate the proper use of a napkin.
Şimdi hep birlikte peçetenin nasıl kullanıldığını görelim.
Can we have a napkin, please?
- Bir peçete lütfen.
- The place for the napkin is on the lap. - This one's brown.
Peçete kucakta durur.
All right, swish your thumb in the red dish, take a napkin... wipe your finger off and remain standing there.
Kırmızı tabağın içinde parmağını yıka, bir mendil al... parmağını sil ve orada bekle.
- My goodness, there goes my napkin.
- Aman tanrım, peçetem düştü.
My napkin, I lost it.
Peçetem yok.
- What's under that napkin?
- Peçetenin altında ne var?
Huh? Want another napkin?
- Peçete istiyor musun?
If, for instance, he wiped the table with a napkin the enemy was strong in Diamonds.
Örneğin eğer masayı bir bezle silerse... rakipte bol karo var demekti.
Let's get you a napkin.
Size bir mendil getireyim.
The napkin was found on top of his shoulder...
Peçete omuzunun üstünde bulundu...
The napkin was found on top of his shoulders, and this.38 caliber revolver was found next to the body.
Peçete omuzlarının üstünde bulunmuş, ve bu38 kalibrelik toplu tabanca cesedin yanındaymış.
This is the napkin the killer used to keep the prints off the gun, and also mask any traces of nitrate.
Bu parmak izlerinin tabancaya çıkmaması ve de nitrat izlerini maskelemek için katilin kullandığı peçete.
And what about the napkin?
Peki, ya peçete konusu?
Just a napkin from the kitchen.
sadece mutfaktan gelen bir peçete.
TILL I SLIDE A NAPKIN UNDER YOUR PLATE.
Tabağının altına bir peçete koyana kadar bekle.
Napkin?
Peçete?
Yeah, another one, Sam, but hold the napkin.
Bir tane daha istiyorum, Sam ama peçete kalsın.
Read a napkin.
Birer peçete okuyun.
Play it safe. Drape a napkin over your head.
Temkinli davran ve kafanı peçeteyle kapat.
Your napkin.
Peçeten.
I need a napkin. - What for?
- Peçete gerekiyor.
Here you are with your napkin.
- Evet, haklısın.