Obliges Çeviri Türkçe
43 parallel translation
- Humanity obliges me to say your confession condemns you to hang.
Söylemem gerekir ki ; sizi ölüm cezası bekliyor.
The appearance of events that we have not created, of events that others have in fact created against us, now obliges us to be aware of the passage of time... and its results, to assess the transformation of our own desires into events.
Bizim neden olmadığımız olayların, aslında başkalarının bizim aleyhimizde gerçekleştirdiği olayların görünümü, artık zamanın geçişinin ve sonuçlarının farkında olmamızı ve arzularımızın olaylara dönüşümünü değerlendirmemizi gerektiriyor.
Which law then obliges you to... commit a vulgar action that is not gallant.
Hukuk sizi, centilmenliğe sığmayan... kaba hareketlerde bulunmaya mecbur eder.
Valeria, by which obliges me to make these papers?
Valeria, neden bana böyle muamele ediyorsun?
What obliges producers to participate... in the construction of the world... is also what separates them from it.
Üreticileri dünyanin insasina katilmaya mecbur birakan sey ayni zamanda onlari dünyadan dislar.
If the workers attack the machines it is not for pleasure or for casual... amusement it is because an imperious necessity... obliges them to do so. Emile Pouget, Sabotage
Eger isçiler makinelere saldiriyorsa, bunun nedeni zevk veya kapris degil, acil ihtiyaçlarin onlari buna mecbur etmesidir. " ( Emile Pouget, Sabotaj )
Curiosity obliges me to say nothing.
Merakım, beni bir şeyler söylemeye mecbur ediyor.
We know that the sentence of death is required but who obliges us to pronounce it tomorrow morning?
İdam edilmesi gerektiğini biliyorum fakat kararı yarın sabah vermeye zorlayan biri mi var?
But it's speed that's attracted crowd around the scene, and Gerald Lowen, number 3, obliges.
Kalabalık hız görmek istiyor ve Gerald Lowen,... 3 numaralı yarışmacı onları kırmıyor.
Power obliges us, David.
Güç bize sorumluk getirir, David.
He obliges you with some pictures.
O da bu fotoğraflarla lütuf gösterisi yaptı.
The law obliges you to surrender sidearms to the proper authorities.
Yasa gereği silahlarınızı yetkililere teslim etmeniz gerek.
Obviously, it obliges me to please my boyfriend.
Nişanlım beni ne zaman zorlarsa.
Son, our oath obliges us.
- Evlat, yeminimiz bizi zorunlu kıIıyor.
The defence of peace and progress in Spain, and of the rights of Spaniards, as desired by all sectors of society, obliges the Government to take urgent measures which will put an end to these outbreaks.
Özgürlüğün ve İspanyolların haklarının savunulması, ve İspanyadaki gelişmeler, toplumun tüm kesiminin arzu ettiğigibi, hükümeti, isyanları sona erdirmek için acil önlemler alması konusunda zorladı.
" Losing family obliges us to find our family.
" Aileyi yitirmek bizi ailemizi bulmaya zorlar.
Trusted friend obliges and now trusted friend gets his head handed to him on a platter.
Güvendiği dost, tabii kabul eder. Ve şimdi o güvenilen dostun kellesi ona gümüş bir tepside sunulmaktadır.
the fruits of our labor and obliges us to buy them back from him!
Ve onlardan geri almamız için bizi mecbur bırakıyorlar!
- Work What kind of work obliges you to use an automatic?
- Ne tür bir iş seni otomatikleştirir?
As soon as they hatch, they tap the beak of their mother to ask for food and, sure enough, she obliges,
Yumurtadan çıkınca annelerinin gagasına vurup yiyecek istiyorlar ve kesinlikle istediklerini alıyorlar,
Sir, this unexpected visit obliges us to take a decision concerning the possible marriage of your sister,
Efendimiz, bu beklenmedik ziyaret bizi bir karar almaya mecbur bırakıyor. Kız kardeşiniz Prenses Maria ve Galler Prensi arasındaki muhtemel evlilik için bir karar verilmeli.
It means my nobility obliges me to recognise the virtue of an exceptional commoner.
Asaletim istisnai bir alt tabakanın gücünü kabul etmemi gerektirir.
It obliges us to think about victory.
Korku yüzünden sadece zaferi düşleriz.
His work obliges him to move around.
İşi gereği çok dolaşır.
If anything, it obliges me to bend over backwards to see that he is brought to justice.
Bilakis, adalete teslim olduğunu görmek için üzerime düşeni yapmam hususunda beni zorluyor.
The ceaseless epic struggle to dominate... the destiny of man obliges his noble cares to continually purge the world... of those who are evil-doers.
İnsanoğlunun kaderini belirleyen destansı mücadele kötü emel sahiplerini dünyadan silmek adına durmaksızın devam etmek zorunda.
I'm lost. This contract obliges me to deliver the novel by the end of the month.
Bu kontrat beni romanımı ayın sonunda bitirip teslim etmeye zorunlu kılıyor.
He obliges.
Erkek yardımcı oluyor.
No. I think our gift obliges us to help other people.
Bence yeteneğimiz bizi diğer insanlara yardım etmek zorunda bırakıyor.
Learn how to cut links with life... before death obliges you there.
Senin ölmeden önce hayatla bağlarını... koparmanı zorunda bırakır.
Our country is in an emergency, cooperation between the right and left obliges me to make unusual decisions.
Ülkemiz zor durumda sağ ve sol arasındaki işbirliği beni sıra dışı kararlar vermek zorunda bırakıyor.
Accepting it obliges the Medicis to join us here on Holy Saturday.
Bunu kabul etmem, Mediciler'i Kutsal Cuma'da buraya gelmeye mecbur bıraktı.
If it wasn't murder, why did you not declare your crime to the first person that you met afterwards, as the law obliges?
Madem cinayet değildi niçin yasanın da emrettiği üzere karşına çıkan ilk kişiye durumunu açıklamadın?
My father's new wife wishes him to leave me not a thing and he obliges her.
Babamın yeni karısı bana hiçbir şey bırakmasını istemiyor babam da onu dinliyor.
A boy obliges. He frees himself - scarpers.
Kapıyı kendi açmış ve oradan sıvışmış.
You best be the motherfucker that obliges by keeping your ass on that fuckin'couch while I walk out of here with her right now,'cause you won't be breathing, otherwise.
Sana kızımla buradan giderken onları mahkum eden bir orospu çocuğu olmaya devam etmeni öneririm. Çünkü diğer türlü nefes alıyor olmazsın.
Is it true that you stated before me and your brother that if the court obliges you to divorce, you will?
Önceden bana ve kardeşine, mahkeme boşanmaya hükmederse... -... boşanacağını söylemedin mi?
Your refusal obliges him to use the force.
Onu ret etmen, zor kullanmasını gerektirecek.
Obliges've done..
Bıktım artık!
Well, then you have to reacquaint yourself with the patient bill of rights, which obliges you to provide any and all requested care in a timely fashion when the integrity of my health and body is threatened, doing so with courtesy and respect...
O halde, hastalarının haklarıyla kendini yeniden tanıtmak zorundasın. Bu seni, zamanında vücudum ve bedenimin bütünlüğü tehdit oluşturduğunda istenen tüm bakımı yapmanı sağlar. Nezaket ve saygı ile...
Advertisers tell Chumhum they want to reach people of a certain age, gender, ethnic background, and Chumhum obliges.
Reklamcılar Chumhum'a ulaşmak istedikleri insanların yaş, cinsiyet, etnik geçmişlerini,... ve Chumhum mecburiyetini söyler.
You'll go where you're put and be thankful my oath obliges me to treat saint and sinner alike.
Seni koyduğum yerde kalacaksın ve yeminime şükredeceksin. Beni aziz ve günahkarlara eşit davranmaya zorluyorsun.
My duty obliges me to ask you a few plain questions.
Çok fazla ilkeli davrandı. İşleri son raddeye dayanmış olabilir.