One's Çeviri Türkçe
213,609 parallel translation
Let's take this one step at a time.
Adım adım gitmemiz en iyisi olacak.
Everybody loves a baby, But not one single prayer for a husky teen Who's stuck head-first in a well
Herkes bebekleri sever ama yarım saat bir kuyuda tepe üstü sıkışan iri yarı bir ergen için dua edecek bir kişi bulamazsın.
It's lonely one step down from the top.
Zirveden bir adım aşağısı yalnızlıktır.
Number one, her bozo fiancé's gonna be there.
İlk olarak, mankafa nişanlısı da orada olacak.
My friend's having a party at her yoga studio. It's their one-year anniversary.
Arkadaşımın yoga stüdyosunda yıl dönümü partisi var, mutlaka gel.
And at one point, he crossed the line.
Bir keresinde sınırı aşmış.
Well, they were, like, shooting late one night, right?
- Gece geç vakitlerde çekim yapıyorlarmış.
She's a feisty one. " And I almost punched him in his face.
Yumruk atmamak için kendimi zor tuttum.
And then one night he's, like, banging on my hotel room door for, like, ten minutes.
Bir gece oteldeki odamın kapısına on dakika boyunca vurdu.
I mean, one path will lead you to some delicious paella, juicy lobster, from the island of Formentera, right?
Bir seçenek seni Formentera Adası'nın ıstakozuyla yapılmış paella'ya götürecek. - Değil mi?
She's been with one dude.
Sadece tek bir adamla oldu.
There's no one there.
Orada kimse yok.
The problem with meteors like the one that exploded over Russia? We just don't even know they're there until it's too late.
Rusya üzerinde patlayan gibi meteorlarla ilgili esas sorun çok geç olana kadar orada olduklarını dahi bilmememiz.
Maybe. Maybe? Well, except for the guy who got here late, the one without the shoes.
Belki, belki ama tabii şu geç gelen ve ayakkabısı olmayan hariç.
No one's ever done it.
- Hiç kimse başaramadı.
No one's done it yet.
- Hiç kimse henüz başaramadı.
We had one non-combat related death in Germany.
Almanya'da yaşanan savaş dışı bir ölüm vakası var.
Honey, now is not the time. You are the one who's always telling me
Tatlım, şu an zamanı değil.
Uh, one makes nothing of it, unless one's eavesdropping, apparently.
Başkası gizlice dinlemediği sürece birisi böyle bir şey yapmaz bence.
Harris will trot you out to deliver his lies, the masses will believe you, and no one will be prepared for what's coming except for me and the people on this list.
- Harris yığınla yalanlar söyleyip sana yutturacak. Ben ve listedeki 160 kişi hariç olacaklara kimse hazırlıklı olamayacak.
It gives one a worldly perspective.
Farklı bir bakış açısı kazandırıyor.
I didn't miss the sting of his belt one bit.
Kemerinin acısını hiç özlemiyorum.
There must be a limit to the mistakes one person can make.
İnsanın yapabileceği hataların bir sınırı olsa gerek.
Uh-oh... there's one.
İşte bir tane.
I-I've just got to operate on the larynx Of one of the world's greatest pop singers,
Dünyanın en büyük pop şarkıcılarından birinin gırtlağını ameliyat edeceğim.
If you are going to be King one day, you need to understand that books are just as important as swords or plowshares.
Eğer bir gün kral olacaksan anlamalısın ki kitaplar en az kılıçlar ya da sabanlar kadar önemlidir.
No, I guess it must be hard for you now that your mommy's dead, knowing she's the only one who ever really loved you.
Herhalde artık annen öldüğüne göre sana ağır geliyordur. Seni gerçekten tek sevenin o olduğunu biliyorsun çünkü.
The one with Blood's files.
- Blood'un dosyaları olan.
Seems his personal lab is still being paid for by one of Blood's holding companies.
Onun kişisel laboratuvarının masrafları, hala Blood'un holding şirketleri tarafından ödeniyor gibi gözüküyor.
All except one and that's little Anne, for she crept under the frying pan.
"Sadece biri dışında o da küçük Ann. Çünkü o bir tavanın altında saklanmıştı."
No one thinks she's strange at all.
Kimse garip olduğunu düşünmüyordu.
It's exciting to learn about all the places one might go.
Gidebileceğin yerleri öğrenmek heyecan verici.
No one's supposed to know.
Kimsenin bilmemesi gerekiyor.
Am I the only one who thinks she's out of her mind?
Aklını kaçırdığını düşünen tek kişi ben miyim?
A grown-up tea is one of my highest ideals of earthly bliss!
Yetişkinler gibi çay içmek dünyevi zevkler içinde ilk sırada.
There's only one more dose.
Sadece bir doz kaldı.
I might be one, but not the other.
Kocamış olabilirim, ama diğerinden değilim.
I'm a proponent for making one's own way in the world.
İnsanın hayatta kendi kararlarını vermesini savunurum.
I know for a fact that when one is under stress, it's hard to hear what's being said.
Çünkü insan stresliyken söylenenleri anlaması kolay olmaz.
There's only so much one has room for.
Yanımda çok fazla şey getiremedim.
There's no one to compete with.
Rekabet edeceğim hiç kimse yok.
She- - she's the one who lives here.
Burada yaşayan o. Bu...
That's one of the things I wanna get his take on.
Akıl almak istediğim şeylerden biri de o.
No one's getting fired.
- Kimse kovulmayacak.
There was one thing. Sorry. This one's definitely vanilla.
Kusura bakmayın, bu seferki vanilyalı cidden.
Uh, no one's allowed in here except the patient.
- Hasta dışında kimse burada duramaz.
But while I'm staring at it, would one of you guys mind Taking out this trash at some point?
Yalnız gözüme çarptı da, bir ara çöpü çıkartır mısınız?
Hope it's not that one over there.
Umarım şuradaki değildir.
Oh, FYI, one of the toilets is overflowing.
Bu arada tuvaletlerden biri taşmış.
You're also the one who overplayed his hand.
Ama durumu yanlış değerlendirip fazla ileri gittin.
One more thing, that's what I needed.
Bir şey daha, ihtiyacım olan şey buydu.