Opaque Çeviri Türkçe
89 parallel translation
Venus evidently was covered with an opaque layer thick clouds concealing the surface.
Venüs, belli ki opak bir katmanla kaplıydı yer kabuğunun üzerinde kalın bulutlar.
It's as if he blames you... for being the malicious messenger of the opaque reality... that we cannot predict.
Sanki önceden göremediğimiz donuk gerçekliğin melun elçisiymişsin gibi seni suçlar.
And an effluence of carbonaceous opaque material.
Karbon bir madde de ortalığı kaplayacak.
There is something about this game that fascinates you, perhaps even more than the game with the water under the bridges, or the imperfectly opaque twigs which drift slowly across the surface of your cornea.
Bu oyunda seni cezbeden bir şey var belki köprünün ayaklarındaki su oyunlarından tavanındaki labirentlerden ya da korneanda ağır ağır kayan mat çubuklardan da fazla.
You've always been... opaque to me.
Bana karşı asla şeffaf olmadın.
For the moment, you're all quite opaque.
Şu an, çok durgunsun.
The sac is opaque, gelatinous.
Kese saydam değil, pelte gibi.
You're being deliberately opaque...
Sam, kasten anlaşılmaz davranıyorsun...
In that case, I'll make my lies more opaque.
Bu durumda, kolay anlaşılmayacak yalanlar söyleyeyim.
Reality remained opaque and rarely were people what they appeared to be.
Gerçeklik anlaşılmadık şekilde kaldı, insanlar da nadiren göründükleri gibiydiler.
Opaque.
Anlaşılmaz oldun.
It's almost opaque. See?
Neredeyse ışık geçirmez.
Sheer, semi-sheer, or opaque?
Transparan mı, yarım transparan mı, yoksa opak mı?
It might be, but the label's obscured and the varnish is odd... it's slightly opaque.
Evet. Olabilir. Ama imza okunmuyor ve vernik çok tuhaf.
Sometimes she seems vacuous and opaque like an object.
Kimi zaman aptal gibi görünüyor, bir eşya gibi ruhsuz.
You can't see inside the sun with light, it's opaque.
Lşık geçirmez olduğu için Güneş'in içini ışıkla göremezsiniz. Ama ses vardı.
When the eyes of someone you love only light up when he looks at someone else, and he hardly sees you anymore, or his look becomes terrifyingly opaque, hard and ugly, so he can ignore you.
Sevdiğin birinin gözlerindeki ışık başka birini görüyorsa, artık seni zor görür,... ya da bakışları korkutucu, sert ve çirkin bir şekilde bulanıklaşır,... seni görmezden gelebilir.
Dying has become so indecent that it is disguised and sterilised... between clean and opaque hospital walls.
... ölüm, öylesine hayasız olmuştur ki, temiz ve donuk hastane duvarları arasına gizlenmiş ve sterilize edilmiştir.
While I talk, your eyes become opaque marbles.
Ben konuşurken gözlerin cansızlaşıyor.
Opaque marbles again,..
Gözlerimin yine donuklaşmasını mı?
Nice... cyanide's opaque to X rays.
Güzel... siyanür ışık geçirmezdi.
The water is as opaque as milky coffee.
Su, sütlü kahve kadar koyudur.
Which is a rather opaque but very impressive way of saying, that if history is a story. And it is.
Anlaşılmaz olmasından ziyade, etkileyici bir anlatımla ne diyorlardı ; "Tarih olan yerde öykü de vardır" gibisinden.
Practically opaque.
- Mat sayılır.
The architecture of slaughter is opaque, designed in the interest of denial, to insure that we will not see even if we wanted to look.
Mezbahaların mimarisi opak, inkar için dizayn edilmiş, bakmak istesek bile göremememiz için.
The darkness is maddening, opaque and dense.
Karanlık çıldırtıcı. Mat ve yoğun.
He's a bit... opaque.
biraz... mat.
Opaque?
Mat mı?
No, these radiographic shadows are too opaque for bone.
Hayır bu röntgen gölgeleri bunların kemik olması için fazla karanlık.
It's opaque.
Maske şeffaf değil.
Look, this is probably gonna make you a little uneasy, but when the canopy forms, it's perfectly opaque.
Bu seni biraz rahatsız edebilir, ama kubbe biçim aldığında, kesinlikle ışık geçirmeyecek.
These glasses of yours are completely opaque!
Bu gözlüğün hiç ışık geçirmiyor!
The right hemithorax is slightly opaque.
Sağdaki hemotoraks hâlen muğlak. Kan var.
A sweet seller receives three opaque boxes.
Bir şeker satıcısı üç tane ışık geçirmeyen kutu alır.
From the outside, it appears essentially opaque, like a big, orange ball.
Dışarıdan aslında donuk gözüküyor, büyük bir portakalı andırıyor.
You have to, somehow, get around this opaque atmosphere that's obscuring your view of the surface.
Yüzeyi görmemizi engelliyen "donuk" atmosferi, bir yolunu bulup atlatmamız gerekiyor.
- Something opaque, you mean?
- Daha mat mı diyorsun?
This is a little opaque.
Biraz da mat bu.
The data is remaining opaque, and that gives me an uneasy feeling.
Veri bulutlu kalıyor ve bana tedirgin bir his veriyor.
As we draw to within a couple of hundred thousand years of the Big Bang, the universe becomes opaque.
Büyük Patlamadan bir kaç yüz binlerce yıl Çizersek, evren ışık geçirme hali alır.
Water ain't exactly opaque.
Su da opak değil sonuçta.
Somewhere between 13 and 24 hours ago considering the rigor mortis and the opaque corneas.
ÖIü katıIığına ve korneanın matlığına bakıIırsa yaklaşık 13 ve ya 24 saat önce falan.
Give her a radio-opaque milkshake.
Ona ışınım geçirmeyen milkshake verin.
What are those opaque masses in her chest region?
Göğüs bölgesindeki saydamsız kütleler de neyin nesi?
Can you make us opaque contact lenses
Bize opak lensler yapabilir misin?
Now, this animal, because the atmosphere is relatively opaque, has to be able to travel long distances at minimal cost in order to find their prey. It's got long wings.
Şimdi bu hayvan atmosfer göreceli olarak karanlık olduğundan avını bulmak için en az enerji harcayarak maksimum yol almalı.
It's more opaque.
Daha çok matlaştı.
" Blindfold your dog with an opaque scarf
"Işık geçirmez bir bezle köpeğinizin gözünü bağlayın"
Tell you what, let's get an opaque bubble layer going.
Bak ne diyeceğim, opaque buble katmanı koyalım.
13, 01 : 26 : 58 : 00, completed in 1961. 00, 01 : 27 : 06 : 13, It reveals the city as a place where reality is opaque, 00, 01 : 27 : 09 : 00, where different social orders
Farklı sosyal yapıların birbiriyle iletişime geçmeden... bir arada var oldukları, gerçeğin belirsiz olduğu bir yer olarak... şehrin asıl yüzünü ortaya çıkardı.
If I could be as vague and opaque as Larry,
Larry kadar muğlak ve saydam olmayı becerebilseydim, yeni yardımcının bu yeni ölümlerin arkasındaki kişi olduğunu söylerdim,