Opposed Çeviri Türkçe
1,775 parallel translation
OR YOU GONNA TALK TO THIS WILD CHILD? SHE SEEMS OPPOSED TO DIALOGUE.
Oturup yemek mi yiyeceksin yoksa bu akılsız çocukla konuşacak mısın?
And, people would talk about potential infinity as opposed to actual infinity.
Ve insanlar, potansiyel sonsuzluk hakkında gerçek sonsuzluğun zıddı gibi konuşacaklardı.
No matter how isolated he became, the more he was opposed, the more he struggled.
Ne kadar izole edilmiş olursa olsun, daha fazla karşı çıkıldıkça, daha fazla mücadele etti.
Just as Cantor had revolutionary ideas in mathematics and was opposed, so Boltzmann, his contemporary, had revolutionary ideas in physics, and was equally opposed.
Cantor'un matematikte nasıl devrimci fikirleri ve karşıtları varsa, çağdaşı Boltzmann'ın da fizikte devrimci fikirleri, ve aynı şekilde karşıtları vardı.
Would you be opposed to just the slightest touch of base?
Hafif bir makyaja itirazınız olur mu?
As opposed to being for sale, so to speak.
Satılık olmaktan daha kötüdür bu.
- As opposed to a lover? - Hmm.
Ya bir sevgiliyse cezbetmek istediği?
If you can't see the value of a home as opposed to a house maybe I'm not your guy.
Bir eve kıyasla bir yuvanın değerini göremiyorsan belki de adamın ben değilim.
I am diametrically opposed to that.
Buna bütünüyle karşıyım!
It affects substantia alba, the brain's white matter, as opposed to gray matter.
Substantia albayı etkiler, beynin gri maddesini değil ak maddesini etkiler.
The First Brethren Court, whose decision I would have opposed.
İlk Kardeşler Konseyi'nin kararına ben kesin karşı çıkardım.
- As opposed to?
- Neye karşılık olarak?
If he had a big thing for me, he'd fucking call me as opposed to disappearing for six months.
Eğer benden hoşlansaydı altı ay ortadan kaybolmak yerine beni arardı.
As opposed to - - shut the fuck up.
Bu karşı koyuyor.. - Kes sesini.
So you're not opposed to the alliance but the relatives.
Yani, bu evliliğe karşı koyamadın ama görüşme yaptın.
But even if he were guilty and his customers were defrauded, isn't it better that Mr Minton, as a resident of Los Angeles, receive the money, thereby keeping it in the community, as opposed to some gypsies or travelling Mexicans, who would have taken the money out of the community?
Ancak suçlu olmuş olsaydı ve müşterilerini dolandırmış olsaydı bile, Bay Minton'ın bir Los Angeles sakini olarak, parayı alması ve bu topluluk içinde tutması, bazı çingenelerin ya da gezgin Meksikalıların, parayı alıp bu toplumun dışına götürmesinden iyi değil midir?
Some scientists are amazed that in the media and in front of Congress we hear about people who "I believe in" or "I don't believe in" global warming as if this were somehow some object of religion, as opposed to based in evidence.
Bilim adamları küresel ısınmaya "inanıyorum" ya da "inanmıyorum" gibi... sanki delillere dayalı değilmiş de inanç unsuruymuşçasına beyanatlar verilen bazı medya ve kongreler karşısına hayrete düşüyorlar..
He killed everyone who opposed him.
Ona karşı çıkan herkesi öldürerek.
How do you like the South as opposed to Michigan?
Michigan'la kıyaslarsan, Güney'in nesi hoşuna gitti?
Do you remember when you used to actually help me as opposed to making my life misery?
Hayatımı eziyete çevirmenin aksine gerçekten bana yardım ettiğin günleri hatırlıyor musun?
Knowing that those trousers are in fashion, is the religion defending our integrity... or is it simply opposed to fashion?
Bu pantolonların moda olduğu bilinirken sorum şöyle : Din bizim fiziksel bütünlüğümüze mi yoksa sadece modaya mı karşı?
The doctor's certificate means that, as opposed to Hobie, you're the lucky camper who gets to sit on his ass in a caravan for two weeks and do fuck all.
O rapor seni sadece iki hafta boyunca bir karavanda kıç büyütecek şanslı bir kampçı yapacak.
At least I can say "water" as opposed to "water."
En azından, suya "votır" değil de "wou'tı" diyebiliyorum.
I also was morally opposed to Helvetica, because I viewed the big corporations that were slathered in Helvetica as sponsors of the Vietnam War.
Ayrıca Helvetica'ya ahlaken de karşıydım çünkü Helvetica ile donatılmış büyük şirketleri, Vietnam Savaşı'nın sponsorları olarak görüyordum.
I mean, I wouldn't have believed that those things actually could be right or wrong as opposed to someone's tastes.
Aslında ben, birilerinin zevkinin aksine, bu şeylerin doğru ya da yanlış olabileceğine inanmazdım.
We must vote. All that are opposed, raise your hand.
tamam o zaman oylama yapmaliyiz.Bu kelimeye karsi olanlar el kaldirsin
So he would obviously be opposed to the organizing of a council, also mean't to lead the Jaffa.
Bu durumda Jaffa'ya önderlik edecek bir konseyin organize edilmesine karşı olacağı son derece açık.
Feared by all those who opposed you.
Sana karşı olan herkesin korktuğu.
Well, at least I feel something... as opposed to you.
En azından ben bir şeyler hissediyorum.
- As opposed to irrefutable fact?
- İnkar edilemez gerçeklerin tersini yani?
The commanders of the army also they were opposed to the decision of Bremer.
ordu kumandanları Bremer'in hakimiyetine karşı çıktı.
As opposed to this lovely creature.
Bu güzel yaratığın aksine.
Oh, you mean a success, as opposed to an abject failure.
Yani tam bir başarısızlık yerine başarıdan mı bahsediyorsun?
If that makes any sense. I mean, science says that my DNA could be closer to that of a black person in Kenya, as opposed to, I don't know, the white person sitting next to me.
Faydası olur mu bilmem ama bilim der ki, benim DNA'm Kenya'daki siyah birine daha yakın olabilir, yanımda oturan bir beyazın aksine.
- Opposed?
- Kabul etmeyenler.
"Pick over another carcass"? As opposed to mine?
"Başka bir leşin peşine gidin." Benim ki dışında mı?
Yeah, as opposed to how smart he actually is.
Gerçek zekasına oranla.
If your father is this opposed to our relationship,
O kötü bir çocuk. Jodie Foster gibi.
I'm opposed to arresting the seven men, if you want to do that, then you take responsibility for it.
Yollarımızı ayıralım. Yani, Ryuzaki amacın sadece Kira'nın kim olduğunu anlamak mı?
Light will be joining us! No, it's not like that... I'm opposed to this investigation.
Evet, Misa-san Light-kun için en mükemmel ve değerli kadın.
I'd appreciate a little discretion as opposed to a surprise office visit.
Ben de sürpriz ofis ziyaretleri konusunda... Biraz sağduyu beklemiştim.
As opposed to you, whatever you are?
Sen hangi tarafsan karşı tarafı mı?
As opposed to?
Yani?
As opposed to the real Switzerland.
gercek Isvicre.
They were opposed.
Aykırıdırlar.
They were opposed.
Farklıdırlar.
Made it easy for him to recommend that she be kept here, as opposed to awaiting trial in prison.
Hapishanede mahkemeyi beklemesindense burada tutulmasını tavsiye etmesini kolaylaştırdı.
The industry is well-regulated, as opposed to picking a hooker up off the street.
Bu endüsri, caddeden bir kadın almanın aksine, çok iyi kontrol ediliyor.
As opposed to one of those "I really, really like you" sort of murders?
"Senden gerçekten hoşlanıyorum" cinsi cinayetlerin aksi olarak mı?
As opposed to "procedural memory," in the cortex, which controls learning skills :
Korteksteki... yazı yazmak, bisiklete binmek... ok atmak...
Would you say he sounds sincere when talking to her as opposed to talking about their crimes?
Yani sanki kıza karşı daha içten gibi?