Ote Çeviri Türkçe
4,778 parallel translation
I'm more hungry than scared but...
Korkmaktan öte daha çok açım ama...
It has more to do with being your brother than being a profiler.
Ağabeyinin profilci olmasından öte bir şey var.
However, we picked up chatter that indicates Victor is sending his brother Anton to finalize a major arms deal with Dark Sun.
Öte yandan Victor'un kardeşi Anton'u büyük bir silah anlaşması yapması için Dark Sun'a gönderdiğine dair bir haber aldık.
But if it's the only way I can carve out time on my schedule for us to be together... Date night it is.
Öte yandan, yoğun programım arasında birbirimize zaman ayırmamızın tek yolu buysa randevu gecesi bizim kabulümüz.
For everything, but mainly for the study.
Her şeyden öte çalışma için.
This amateur is beyond hopeless and I'm wasting my time.
Şu amatör şey umutsuzdan da öte ve zamanımı boşa harcıyorum.
The valuation was low.
Öte yandan kalite puanı çok düşük, 3,4.
I don't know if you have any brilliant ideas, but if you do, it's time to hear them, because otherwise... I'm gonna surrender.
Parlak bir fikrin var mı bilmiyorum ama varsa söylemenin tam sırası çünkü öte yandan teslim olacağım.
It's more than that. It's...
Olay bundan öte.
Hell yeah. More than friends.
- Aynen öyle, arkadaştan öte akrabayız.
So it is more than friendship.
Demek ki dostluktan daha da öte.
Heather, his teammate, was unhappy with his unwillingness to walk the fire.
Öte yandan takım arkadaşı Heather, ateşte yürümek istemediği için ona kızgındı.
Okay, on one hand, your behavior is despicable on the other, the elusive mother-daughter combo, up top.
Tamam, bu durum... Bir açıdan bakarsak çok rezil bir davranış. Ama öte yandan çok zor bir anne kız kombosu.
But then again, I am always The last person to know these things When it comes to my mom.
Ama öte yandan, konu annem olduğunda, bu tür şeyleri en son öğrenen kişi her zaman ben oluyorum.
I'm thinking blunt force trauma. However, I'm not gonna be able to make a confirmed determination on either of these theories until my post is complete.
Öte yandan tam bir otopsi yapmadan kesin ölüm nedenini söylemem mümkün değil.
It is not too much to ask, is it, when your handing to me but one night of pleasure might in return hand you your freedom?
Sorulacak çok şey yok, değil mi? Bana kendini, bir gecelik zevkten öte teslim ettiğinde bu sana özgürlüğünü kazandırabilir.
"Life is short" is more than a theory to me.
"Hayat kısadır" lafı artık benim için basit bir sözden çok daha öte.
It's just a job, nothing more.
İşten öte bir şey yok.
I think this mission was more - than just about Cosi.
Bence görevleri sadece Cosi'den daha öte bir şeydi.
Oh, I'd say he's more than fine.
Bence iyiden de öte.
There's a lot of argument on the other side that there is not one single piece of cultural evidence that the Incas ever bound the heads.
Öte yandan, İncalar'ın kafalarını bağladıklarını gösteren ; kültürel kanıtların desteklediği argümanların var olmadığını söyleyen arkeologlar da vardır.
However, I was able to confirm that the C.O.D.- - that's cause of death- - was indeed a shotgun wound.
Öte yandan ölüm sebebini teyit etmeyi başardım ve bu da kesinlikle kurşun yarası.
Sicker than you know.
Hastadan da öte.
'I'm honoured to have worked at his side'and I consider this investigation to be little more'than a fishing expedition and a witch-hunt.
Onun yanında çalışmaktan gurur duyuyorum ve bu soruşturmanın, beyhude bir arayıştan çok daha öte bir şey olduğunu göz önünde bulunduruyorum.
More than that. He relishes it.
Anlamaktan da öte, çok istekli.
Your chambers are more than appropriate.
Sizin odanız uygundan daha da öte.
You are not only his wife but above all... his business partner.
Sen onun yalnızca karısı değil, her şeyden öte iş ortağıydın.
On the other hand, she thought he was an unpretentious software genius.
Öte yandan, O'na göre George Michael gösterişsiz bir yazılım dahisiydi.
Of all things, think about your child
Hepsinden öte çocuğunu düşün.
Good help does more than fold shirts and wash dishes.
İyi bir yardımcı olmak, elbise katlamak ve bulaşık yıkamaktan çok daha öte bir şeydir.
This is more than friends with benefits.
Yaşadığımız durum seks arkadaşlığından daha öte.
But I gotta feel like I'm more than just a buddy, especially after last night.
Ancak bana, normal bir arkadaştan daha öte olduğumu hissettirmelisin. Özellikle de dün geceden sonra.
I think we both understand that what's at stake here has moved beyond simply defending the country.
Sanırım ikimizde burada tehlikede olanın ülkenin savunmasından daha öte bir şey olduğunu biliyoruz.
And more than that, you're kind.
Ve hepsinden öte çok kibarsın.
This is more than a wedding gift.
Bu düğün hediyesinden öte bir şey.
He's no orphan, he means more than a brother.
O bir yetim değil, o benim için kardeşten öte.
Bros before hoes. - Pals at the Dal...
herşeyden öte kardeşler.
On top of all that, my fingers are so pruney,
Hepsinden öte, parmaklarım o kadar kaygan oldu ki,
More than just similar.
Benzerlikten öte.
You, however, have terrific shoes and purse coordination.
Öte yandan senin de muazzam bir ayakkabı-çanta koordinasyonun var.
Small-town glad-hander peering over the fence, eager to stick his finger in a new piece of pie.
Küçük kasabalı, çitin öte tarafına sarkmış elini yeni bir turtaya sokmaya istekli biri.
More of a curiosity, really.
Meraktan öte bir şey.
It's nonsense, but the Vagrants in the woods believe it.
Saçmalıktan öte bir şey değil, ama ormandaki evsizler bunlara inanıyor.
I on the other hand am a hunter.
Öte yandan ben bir avcıyım.
- It's more than the accident.
- Bu kazadan da öte bir durum.
[Jerry Petersen] A lot of our hills are incredibly steep, some of them are past vertical, and when you tell somebody that you're going up a hill with a motorcycle that's past vertical, they're going, "No, that's not happening." Well, it is.
Tepelerimizin bir çoğu oldukça sarp, bazıları dikten öte, ve ne zaman birine motosikletle geriye doğru eğik bir yamaca doğru motosiklet sürdüğünüzü söylediğinizde "hayır, bu olmayacak" diyor ama bu doğru.
I simply don't understand how people have the time to be so involved in the lives of so many people, and I can't imagine how their interest in those people can be anything but superficial.
Basitçe insanların diğer insanların hayatlarına bu kadar basit ve derinden karışmalarına anlam veremedim, ve bu insanlarle ilgilerinin yüzeyselden öte hiç bir anlamı olmadığını düşünüyorum.
It became more than a motorcycle.
Motosikletten öte bir şey olmuştu.
More than good enough.
Yeterlide de öte.
I'm more than okay.
Memnun olmaktan da öte.
You couldn't exist more.
Daha da öte var olmazdın.