Outlast Çeviri Türkçe
94 parallel translation
At times the illusion of love may outlast the image of a dingy room but awaken we must.
Yeri gelir sevginin o sanrısı, pis bir odanın görüntüsünden daha uzun sürebilir ama bunun farkına varmamız gerekir.
Then, I'll outlast him.
O zaman yaşarım.
No, I have got just one chance, only one, to outlast the times.
Hayır, tarihe geçmek için tek bir şansım var.
I've lived my whole life on foot and yet you outlast me.
Ben hayatım boyunca yürüdüm ve sen beni geçiyorsun.
I'll outlast him.
Daha dayanıklıyım.
And they respect all the tricks..... that panicky people use to outwit and outlast their panic.
Panikleyen insanların paniklerini atlatıp dayanmak için kullandığı numaralara da saygı duyarlar.
Of the prison they told us would outlast us all...
Dayanır dedikleri o kodes duvarını...
We'll outlast the bastard.
Dinsizin hakkından imansız gelir.
Outlast a dozen horses.
Bir düzine atı öldürür.
It soon became evident that an image could outlast what it represented and, by implication showed how others saw it.
Yakın zamanda kanıtlandı ki, bir resmin uzun ömürlü olması, ne anlattığına ve başkalarının onu nasıl gördüğüne bağlıdır.
I might even outlast you, Captain, red-meat eater that you obviously are.
O konuda senden bile iyiyim. Ve komiserim, sen orada istediğin kadar kırmızı et ye.
I can even outlast young men.
Hâlâ genç erkeklerle kıyaslanabilir durumda.
Your ship will never outlast this part.
Geminizin ömrü bu parçadan fazla olamaz.
And I'm going to outlast you.
Ve sizden daha uzun yaşarım.
I can outlast him anytime.
Onu her zaman yenerim.
If you're looking to engage me in an endurance test believe me, I can outlast you.
Beni dayanıklık testine tabi tutmak istiyorsan, inan bana, hiçbir mahsuru yok.
We can outlast you at this spot.
Buradan öteye geçmenize izin veremeyiz.
She'll probably outlast us all.
Herhalde hepimizi gömer.
Your mom could outlast her.
Annen daha dayanıklıdır.
But even a great man can outlast his time.
Ama büyük adamların bile belli bir süresi vardır.
I've never had one outlast me before.
Benden daha uzun süre dayanabilen biriyle hiç karşılaşmamıştım.
I got it. And I can outlast anyone in this goddamn town!
Bu kasabada herkesle iddiaya girebilirim.
His patience may outlast your Prowler's fuel.
Onun sabrı, Avcı geminin yakıtından daha uzun sürebilir.
He says the film of these engagements will outlast us all.
Söylediğine göre bu film çok uzun ömürlü olacakmış.
Victory will outlast us, this is not victory.
Zafer uzun ömürlüdür, bu zafer değil.
Within these walls we will outlast them.
Bu duvarların ardındayken onlara dayanırız.
We have to outlast them.
Onlardan daha çok yaşamalıyız.
Dig in, work together, outlast them.
Mevzileneceğiz! Birlikte çalışacağız! Onları alt edeceğiz!
Teeth outlast everything.
Diş her şeyden daha uzun ömürlüdür.
He knows he can outlast the wind.
Rüzgardan dayanıklı olduğunu bilir.
Somehow, the wine began to outlast the day... and that was more than anyone could have asked for.
Bir şekilde, şarap güne daha uzun dayanmaya başlamıştı ve bu herhangi birinin isteyeceğinden çok daha fazlaydı.
You outlast the cocksucker.
Dayanacağız.
Your suit, for example, will outlast your bones by decades.
Örneğin senin giysin kemiklerinden on yıllarca daha uzun süre dayanır.
To my ingrate fucking sister Etta... who will outlast me... I am writing my fucking will.
Benden daha uzun yaşayacak... nankör kız kardeşim Etta'ya... vasiyetimi yazıyorum.
We try to outlast it.
Anlatmaya çalıştık.
I can outlast those tramps any day of the week.
O şırfıntılara haftanın bir günü dayanabilirim.
I can outlast her.
Ondan daha uzun süre dayanırım.
As you gaze upon me, sir, recall that some unions of convenience may outlast those conceived in passion.
Bana öyle bakarken unutmayınki gereksinimden doğan birliktelikler, tutku birlikteliklerinden daha uzun süreli olurlar.
We will outlast them.
Onlardan daha dayanıklı olmalıyız.
Yes, if the Russians believe the united states is sending air cover and tanks, that could give the Hungarians just the amount of time they need to hold out- - outlast the Russians, maybe.
Evet Ruslar Birleşik Devletlerin hava desteği ve tank, göndereceğine inanırsa bu Macarlara ihtiyaçları olan zamanı kazandırır- - Rusları püskürtürler belki.
We have to have the same patience and determination as these insurgents, or they'll simply outlast us.
O asiler kadar sabırlı ve kararlı olmalıyız. Yoksa bizi silerler.
Outwit, outplay, outlast?
"Kurnaz ol, puan topla, sona kal."
If we can just outlast him, we'll get to the truth.
Ona biraz daha dayanabilirsek gerçeği öğreneceğiz.
The only way to win is to outlast the bastards.
Kazanmanın tek yolu, o pisliklerden çok dayanmak.
We've got to hope that if we outlast the dangers we'll be rewarded by wonders beyond imagination
Eğer tehlikelerden sıyrılabilirsek, hayal gücümüzün ötesindeki şeylerle.. ... ödüllendirileceğimizi umut etmeliyiz.
The TV reality star used every asset she possessed to outwit, outplay and outlast the competition on her quest for the million bucks.
Televizyonun gerçek yıldızı sahip olduğu her varlığı yarışmada kazanmak ve sona kalmak, milyon doları almak için kullanıyor.
This ship was built to outlast our children's children.
Bu gemi torunlarımızı bile görecek şekilde dizayn edildi.
it's still gonna outlast everybody's.
Yine de herkese yetecektir.
One last time Odysseus must outwit, outlast and outplay his enemies to survive.
Son bir kez, Odesa zekâsını kullanmalı, biraz daha dayanmalı ve hayatta kalmak için düşmanlarından daha iyi oynamalıdır.
He can't outlast you.
Senin dayanman lazım.
Only difference is, I'll outlast you.
Tek fark senden daha uzun süre dayanacağım.