Ovens Çeviri Türkçe
242 parallel translation
The mass executions take place in the gas chambers constructed here with carbon monoxide and in the cremation ovens
Burada, inşa edilen gaz odalarında karbon monoksit gazıyla ve fırınlarda kitle katliamları gerçekleştiriliyor.
To the ovens!
Fırınlara!
But the ovens can handle thousands of bodies a day.
Ancak fırınlar günde binlerce vücudu yakıyordu.
- The ovens? - Yeah.
- Onları gördün mü?
The ovens.
Fırınlara.
Before the installation of the ovens, what happened to the bodies?
Benim öğrenmek istediğim fırınlara konulmadan öncesi.
The ovens at Buchenwald, evidence of last-minute efforts to dispose of bodies.
Buchenwald'daki fırınlar son anda kaçmaya çalışan insanları kanıtlıyor.
The stoves were manufactured by a well-known company which also specialised in baking ovens.
Fırınlar aynı zamanda pasta fırını imal eden....... meşhur bir firma tarafından üretilmiş.
Pushing sweet old ladies into hot ovens.
Tatlı ihtiyar bir bayanı sıcak fırının içine atıyorlar.
You can also find, at your convenience, heights, ropes, ovens, even plastic bags.
Ayrıca, kolaylıkla uçurumlar halatlar, fırınlar, hatta plastik torba bile bulabilirsin.
To the ovens.
- Evet. - Kaynar kazana atıyorsun.
The furnaces always remind me of the ovens used for the baking our daily bread.
Ocaklar bana daima günlük ekmeğimizi pişiren fırınları anımsatır.
We have a new man at the ovens, Mr. Dvorak.
Fırında yeni bir adama sahibiz, bay Dvorak.
I'd like to burn all Germans in these ovens, he said once.
Bir keresinde, bütün Almanları bu fırınlarda yakmaktan mutluluk duyacağını söylemişti.
The heat of the ovens made her giddy.
Fırınların harareti onu sersemletiyormuş güya.
Throw him in the ovens!
Onu fırına atın.
Into the ovens with this ingrate!
Bu nankör herifi fırına atın!
But the ovens are hot, and we must keep the home fires burning.
Ama fırınlar sıcak ve bizler evlerimizin ateşini... yanık tutmak zorundayız.
We took them up by lifts to the ovens.
Onları araçlarla fırınlara taşıdık.
Near the ovens upstairs, there was a man who removed gold teeth and false teeth.
Fırınların yakınında, üst katta, altın dişlerle takma dişleri söken biri vardı.
Only 170 miles away, the ovens of Auschwitz were busier than ever.
270 km. ötedeki Auschwitz'de ise fırınlar, her zamankinden daha fazla mesai harcıyordu.
There where not enough ovens to do the job, so the bodies were burned in the open air.
İşlerini bitirmek için fırınlar yetmediğinden, cesetleri açık havada da yakmışlar.
I'm savin'for one of those new microwave ovens I've been readin'about.
Hakkında okuduğum mikrodalga fırınlardan birini sipariş ettim.
The owner will take with him two ovens and various wooden partitions which had been set up for his pupils.
Rembrandt, öğrencileri için hazırlanmış olan iki adet fırınla değişik ahşap parçaları yanında götürecektir.
- Microwaves. - Great, little ovens... it's simple.
- Mikrodalgayla.
I bet if you looked in all the dirty ovens in the world, even ones at the bottom of swamps, you wouldn't find one this dirty.
Bahse girerim ki, dünyadaki tüm kirli fırınlara baksan hatta bataklığın dibinde olanlara baksan dahi, bunun kadar kirlisini göremezsin.
Microwave ovens to dry the product, and in the back, a computer to do the accounting.
Malı kurutmak için mikrodalga fırınlar, ve arkada, muhasebe için bir bilgisayar.
Just like the faggots the Nazis shoved in the ovens!
Tıpkı nazilerin fırınlara soktuğu homolar gibi!
There were two huge ovens, [Sighs] And afterward, the bodies were thrown into these ovens, and the flames reached to the sky.
İki büyük fırın vardı ve sonrasında, cesetler o fırınlara atılıyordu ve alevler gökyüzüne ulaşıyordu.
They kept on chasing us, and then I made out the shapes of the first two ovens.
Bizi kovalamaya devam ettiler ve sonra ilk iki fırının detaylarını anladım.
Between the ovens, some Jewish prisoners were working.
Fırınların arasında, bazı Yahudi esirler çalışıyorlardı.
When we undressed some of them, the order was given to feed the ovens.
Bazılarını soyduğumuzda, fırınları beslemek için emir geldi.
So the ovens were fed, but we were so inexperienced that we left the fans on too long.
Böylece, fırınlar beslendi, ama o kadar acemiydik ki fanları çok uzun süre açık bıraktık.
The ovens were out of action.
Fırınlar çalışmıyordu.
Each crematorium had 15 ovens, a big undressing room, around 3,000 square feet, and a big gas chamber where up to 3,000 people at once could be gassed.
Her krematoryumda on beş fırın vardı. Üç yüz metre kare büyüklüğünde büyük bir soyunma odası, ve üç bin insanın aynı anda gazla öldürülebildiği büyük bir gaz odası vardı.
When there were a lot of trains, a lot of people, the old ovens were put back into service.
Bir sürü tren, bir sürü insan olduğu zamanlarda eski fırınlar devreye sokuluyordu.
These 2 men worked at the ovens. They were experienced.
Bu iki kişi fırınlarda çalışmıştı.
The ovens were full, and the people lay on the ground.
Fırınlar dolup taşmıştı ve insanlar yerlere uzanmıştı.
and when they were thrown into the ovens, they were all conscious. Alive. They could feel the fire burn them.
... fırınlara atıldıkları vakit ise hepsinin bilinci yerindeydi.
When the ovens were completed, the logs put in and the gasoline poured on and lighted,
Fırınların inşası bittiğinde,... içine kütükler atılıp üzerlerine petrol döküldü ve yakıldı,
and when the first gas van arrived, then we knew why the ovens were built.
... ilk gaz arabası gelince de fırınları niye inşa ettiğimizi öğrenmiş olduk.
Elevators hoisted bodies to the ovens
KREMATORYUM MAKETİ ASANSÖRLER CESETLERİ FIRINLARA TAŞIYORDU
He informed me that Crematorium II was also being prepared. That the ovens were ready there, too.
Krematoryum 2'nin de hazır olduğu bilgisini verdi.
We won't be undersold on microwaves, videorecorders, ovens...
Bizden daha ucuza satanını bulamazsınız, mikrodalgaları, videoları, fırınları...
Microwave ovens, pocket calculators Walkmans, digital watches and miniature television sets.
Mikrodalga fırınlar, mini hesap makineleri... walkmenler, dijital saatler... mini televizyonlar.
Serves you jolly well right if it is, talking about gas ovens.
Şunun gibi.
- The ovens on fire!
- Ne?
Sir, I put meat loaf in the ovens.
- Kirk burada.
When we built the ovens, I wondered what they were for.
Fırınları inşa ettiğimizde, ne için kullanılacaklarını merak etmiştim.
Crematorium II and III had 15 ovens each.
2. ve 3. krematoryumun her birinde 15 fırın vardı.
Crematorium IV and V had 8 ovens each.
4. ve 5.'de ise 8'er fırın vardı.