Palestine Çeviri Türkçe
447 parallel translation
We can't advance in Palestine till the Arabs are behind us.
Filistin'de ilerleyemiyoruz Araplar arkamızda olmadığı sürece.
- Palestine.
- Ne çeşit fikirler?
Palestine as a refuge or Zionism as a movement for a Jewish state?
Hangisi? Bir sığınak olarak Filistin mi, yoksa Yahudi devleti için bir hareket olarak Siyonizm mi?
- "You sail tonight on the Palestine galley."
- "Bu gece Filistin kadırgasıyla yola çıkarsın."
Palestine.
Filistin'de.
He must be still in Palestine, with the other followers of the dead man.
Hala Filistin'de, ölen adamın müritleriyle beraber olmalı.
For your sake, i brought your tribune back from Palestine.
Senin hatırına, Tribününü Filistin'den geri getirdim.
His last letter was from a village in Palestine called Cana.
Son mektubu Filistin'in Celile denilen köyündendi.
South America, Palestine, Iraq and many other places.
Irak ve bir çok yerde mültecilerin hayatı hakkında global ilgiye yol açtı.
You see, the Jews, they charter a ship from Europe to get to Palestine. Then the British catch the ship and send the whole bunch here.
Yahudiler Filistin'e gitmek için Avrupa'dan gemiye biniyor sonra İngilizler hepsini yakalayıp buraya gönderiyor.
The Arabs don't want them in Palestine. The British don't want them here, either.
Araplar Filistin'de istemiyor onları, İngilizler de istemiyor ama getiriyorlar.
Even sorrier I was transferred from Palestine... before I got the chance to see you.
Sizi görme şansım olmadan Filistin'den atandığım için de üzgünüm.
Apparently the Palestine trip was too much.
Ve Filistin seyahati fazla geldi.
These Zionist organizations, or whatever they call them... send their own people over from Palestine to administer these camps.
Siyonist örgütler ve her ne diyorlarsa bu kampları yönetmek için adamlarını gönderiyorlar.
I'll see Palestine before you.
Filistin'i senden önce göreceğim.
We've heard good things about you in Palestine.
Filistin'de hakkınızda iyi şeyler duyduk, Bay Mandria.
We're going to take the same 611 off the island and land them in Palestine.
O 611 kişiyi olduğu gibi Filistin'e göndereceğiz.
The United Nations will vote on the Palestine issue... before the end of this session.
Birleşmiş Milletler mevcut oturumunu tamamlamadan Filistin meselesini oylayacak.
Between now and then we have to show the world... thousands of homeless European Jews... are not going to accept any solution that bars them from Palestine.
Bu arada onlara evlerinden sürülmüş binlerce Yahudi'nin çözümü kabul etmeyeceğini göstermemiz gerekiyor.
They'd like the Britons in Britain, the Jews in Palestine... and the Cypriots in Cyprus.
İngilizleri İngiltere'de, Yahudileri Filistin'de görmek istiyorlar.
Can this abortion make it to Palestine?
Filistin'e ulaşabilir mi?
So long as they don't end up in Palestine.
Böylece Filistin'e gitmelerine gerek olmazdı.
Maybe in Palestine.
Belki Filistin'de.
Remember, I've been in Palestine.
Unutmayın, Filistin'de bulundum.
She's probably heading for Palestine.
Doğruca Filistin'e gidiyor!
We're bound for Palestine with an American captain and crew... and a passenger manifest of 611 persons.
Amerikalı bir kaptan ve tayfayla Filistin'e gidiyoruz ve yolcu sayımız 611.
North Africa, Syria, Lebanon and Palestine.
Kuzey Afrika, Suriye, Lübnan, Filistin.
Kitty, we're going to Palestine.
Ve Kitty, Filistin'e gidiyoruz!
Karen, you don't know what it's like in Palestine.
Karen, Filistin'in nasıl olduğunu bilmiyorsun.
Then let me take you to Palestine.
O zaman seni Filistin'e ben götüreyim. Bir yolunu bulurum.
Tell him to let us go to Palestine.
Filistin'e gitmemize izin vermesini söyle.
You were picked by Haganah for this ship... so that your escape to Palestine would have some meaning to the world.
Haganah tarafından seçildiniz Filistin'e kaçabilmek ve dünyaya bir mesaj verebilmek için.
We are going to Palestine, or we're going to die right here.
Ya Filistin'e gideriz, ya da burada ölürüz!
Palestine is a British mandate imposed upon us... by the League of Nations... which makes us responsible for keeping peace in the area.
Filistin Britanya mandası altında ve konu Birleşmiş Milletler'de görüşülüyor. Bu da bizi bölgede barışı korumaktan sorumlu tutuyor.
I don't know much about the mandate. But I do know the Jews were promised a homeland in Palestine.
Bakın ben mandadan fazla anlamıyorum ama Yahudilere Filistin'de bir vatan sözü verildiğini biliyorum.
The evacuation of 2,000 British women and children from Palestine... was ordered today by the High Commissioner.
2000 İngiliz kadın ve çocuğun tahliyesi bu gün onaylandı.
The United Nations Commission on Palestine still has not submitted its report.
Birleşmiş Milletler Filistin Komisyonu raporunu hâlâ açıklamadı.
The UN Commission on Palestine has arrived at Flushing Meadows... and is now preparing its final recommendation for the assembly.
Birleşmiş Milletler Filistin Komisyonu Flushing Meadow'a ulaştı. Ve şimdi toplantı için son önerilerini hazırlıyorlar.
Dov Gruner and three other leaders of the Irgun in Palestine... were hanged today in Acre prison.
Dov Gruner ve Filistin grubundaki üç lider bugün Acre hapishanesinde asıldı.
The United Nations Commission on Palestine is still delaying... its recommendations to the General Assembly.
Birleşmiş Milletler Filistin Komisyonu genel kurula sunacağı öneriyi hâlâ erteliyor.
He will go to Palestine with me, or here on this ship, we will die together.
Benimle Filistin'e gelecek ya da bu gemide beraber öleceğiz.
If you hate these people so much, why do you want to go to Palestine with them?
Bu insanlardan nefret ediyorsan neden onlarla Filistin'e gidiyorsun?
"His Majesty's Government, having no desire to witness needless suffering... "... grants permission for the Olympia to sail to Palestine...
" Majestelerinin hükümeti, bu gereksiz ıstıraba tanık olamadığı için Olmpia'nın Filistin'e gitmesine izin vermiştir.
I have the honour to present Mr. Barak Ben Canaan... member of the Executive Committee... of the Jewish Agency for Palestine.
Sizlere Bay Barak Ben Canaan'ı takdim etmek isterim. Filistin için Yahudi İdari Birliği Komite Üyesi.
You are here to build a Jewish homeland in Palestine.
Buraya Filistin'e bir Yahudi anavatanı kurmaya geldiniz.
Boys and girls, when I came to Palestine 47 years ago... it was not a musical reception with little cakes served.
Sevgili çocuklar, ben Filistin'e geldiğimde 47 yıl önce küçük keklerin verildiği müzikli karşılamalar yoktu.
You mean, here in Palestine?
- Yani Filistin'de mi?
The British High Commissioner to Palestine.
Filistin'deki Britanya Komiserliği.
Thirdly... one can argue the justice of Arab claims on Palestine... just as one can argue the justice of Jewish claims.
Üçüncüsü, Arapların Filistin'de hak iddia edişlerindeki adalet tartışılabileceği gibi Yahudilerin talepleri de tartışılabilir.
I'll put it this way. Let the National Committee keep on trying to talk the British out of Palestine.
Şöyle açıklayayım, bırakalım Ulusal Komite İngilizleri Filistin'den çıkarmaya çalışsın.
I've been in Palestine.
Filistin'de bulundum.