Passenger Çeviri Türkçe
2,533 parallel translation
Henry Sampson is using passenger planes to smuggle drugs.
Henry Sampson, uyuşturucu kaçırmak için yolcu uçağı kullanıyordu.
- Okay. - Passenger is Memmo Fierro.
Çalan Memmo Fierro.
Tariq, get me passenger manifests from all flights out of Beirut, border control data...
Tariq, bana Beyrut'tan gelen bütün uçuşların yolcu listelerini, sınır kontrol verilerinin bul.
We are missing 1 passenger
Bir yolcumuz kayip.
"The passenger has a fever, shaking, and red eyes."
"Yolcuların ateşi var, titriyorlar ve gözleri kanlı."
Her dark passenger. It's vanished.
Karanlık yolcusu kaybolmuş.
Help me. And not a single passenger would listen to me.
Tek bir yolcu bile beni dinlemedi.
Listen, can you check airplane passenger manifests from here?
Dinle, havaalanı yolcu listesine buradan bakman mümkün mü?
Here it is - they're all passenger planes smashing into runways, explode in mid-air.
İşte, uçak havada patlıyor ve tüm yolcular piste dağılıyor.
It's like you're a passenger, right. You're in a car that's speeding out of control.
Sanki son sürat giden bir araçta yolcu gibisin, değil mi?
I checked the passenger lists for both cruise ships, and there's one name that appears on both.
İki geminin de yolcu listesini kontrol ettim ve ikisinde de yer alan bir isim var :
He noted in his report, "a strong odor " of strawberry air freshener and allergy medicine in the passenger seat. "
Raporunda, koltuktan güçlü bir... çilekli araba parfümü geldiği ve alerji ilacı kokusu geldiği yazıyordu.
Today we've sold one to every passenger on the flight.
Bugün uçuşumuzdaki herkese birer tane sattık.
I'm the Executive Passenger Liaison Officer for the airline.
Seçkin Yolcu İdari Sorumlusu'yum.
Today, a question mark has arisen over the authenticity of a passenger's passport.
Bugün bir yolcunun pasaportuna dair bir soru işareti belirdi.
Moses is looking forward to greeting a very special passenger, 92-year-old Hetty Wolf.
Moses, çok özel bir yolcuyu karşılamak için sabırsızlanıyor. 92 yaşındaki Hetty Wolf.
This passenger is due to fly to Malaga for his sister's wedding, but there's a problem.
Bu yolcu, kız kardeşinin düğününe gitmek üzere Malaga'ya uçuyor. Ama bir problem var.
Meanwhile at the departure gate, Moses is pulling out all the stops to get an upgrade for his elderly passenger.
Aynı zamanda kalkış salonunda Moses, elindeki tüm olanakları kullanarak,... yaşlı yolcusu için yükseltilmiş bir bilet almaya çalışıyor.
'Curly'is the one in the passenger aisle. And "Little" is the one that looks young.
Yolcu koridorunda sakallı kıvırcık biri ve bir diğeri ufak tefek ve genç görünüyor.
30 passenger deaths, 10 GIGN deaths.
30 yolcu ve, 10 özel kuvvet ölür.
You will intervene if the hijackers endanger passenger lives or try to take off.
Yolcuların hayatını tehlikeye atmadan, teröristleri, etkisiz hale getirmelisiniz.
'This passenger is on standby to Seoul.
Bu yolcu Seul'e gitmek için hazır.
No one passenger was
Araba da külüstürün teki.
It's my first time... to sit in your passenger seat.
İlk defa bu arabada yanında oturuyorum.
Uh, I don't know, that your passenger might have been the killer, Cole.
Bilmiyorum. Belki müşterin katilin ta kendisi olabilir Cole.
Passenger Clark Poundstone routed Washington, DC to Amman, Jordan.
Clark Poundstone, başkentten Amman, Ürdün'e doğru yola çıkmış.
We have a passenger.
Bir yolcumuz var.
And turn on the passenger seat heat to pressurize the system.
Ve ön koltuğu aktif hale getir ve sistemi basınç alması için ısıt.
That means the passenger got off... somewhere between Tiergarten Strasse... and 17th Juli Strasse.
Bu demektir ki yolcu indi.. Tiergarten ve 17. Juli caddeleri arasında bir yerde indi.
A long time ago, a ship arrived with no crew and one passenger.
Uzun bir süre önce bir gemi geldi İçinde ne yolcu ne de mürettebat vardı.
- "Jupiter and the Passenger".
Çabuk! "Jüpiter ve Seyyah".
I have never lost a passenger.
- Kesinlikle
No, no, passenger side. Give me your keys.
hayır, hayır, yolcu koltuğuna, anahtarları ver.
# Leave our worries at the passenger gate # Two thousand miles behind
Tasalarımızı yolcu kapısında bırakırız 3220 km arkada.
It could have been an absolute disaster, but all of a sudden I'm driving down the road and the passenger wheel overtakes us.
Mutlak bir felakete dönüşebilirdi. Hızlıca yoldan aşağı doğru sürüyordum ve çıkan tekerlek yanımızdan sollayıp geçti.
Um, would you mind coming around to the passenger side?
Yolcu tarafının etrafından dolaşsan sorun olur mu?
Talking to the other passenger, 81 %.
Diğer yolcularla konuşmak. - Yüzde 81.
"The RMS Titanic was the largest passenger steamship in the world when it made its maiden voyage across the north Atlantic in 1912."
Rms Titanik en büyük yolcu kapasitesine sahip buharlı gemiymiş. İlk yolculuğu 1912 yılında Kuzey Atlantik'i geçmesiymiş.
A passenger who is going to enjoy having someone cater to her needs in first class.
Birinci sınıfta ihtiyaçlarını gidermekten zevk alan bir yolcuyum sadece.
So then, a pattern on the left ribcage indicates that the victim was a passenger on the right side of the hicle.
Göğüs kafesinin sol bölümündeki yaralanma kurbanımızın, aracın aracın sağ koltuğunda oturduğunu gösteriyor.
Dixon was a passenger in the accident about a month ago.
Bir ay önce Dixon bir arabada yolcuyken kaza geçirmiş.
Well, the passenger rode for 26 minutes, then got dropped off at the same corner where Amir picked him up.
26 dakika seyahatten sonra yolcu, Amir'in onu aldığı yerde inmiş.
Check those traffic cameras, see if we can get a look at that passenger.
Trafik kameralarını inceleyin. Belki yolcunun görüntüsüne ulaşırız.
Got a break on our mystery passenger off a traffic cam near where Amir dropped the guy off.
Gizemli müşteri hakkında bir şey yakaladık. Amir'in adamı bıraktığı yerdeki trafik kamerasından.
We just got a hit on our canvass for the mystery passenger.
Gizemli müşterimizle ilgili bir şey bulunmuş.
That means that a passenger was involved.
Bu, bir müşterinin işin içinde olduğunu gösterir.
A regular passenger.
Düzenli bir müşteri. Doğru.
But why would a passenger talk about the storage unit in front of Amir?
Ama neden bir yolcu, Amir'in önünde bir depo ünitesinden bahsetsin ki?
He's in the passenger seat.
Yolcu koltuğunda.
You were the only passenger.
Tek yolcu sizdiniz.
I'm just a passenger.
Tüm aileden sen sorumlusun.