Passing through Çeviri Türkçe
1,221 parallel translation
Those folks just passing through?
Şu buradan geçen adamlar mı?
When I saw him at the award ceremony, I thought he was passing through.
Onu ödül töreninde gördüğüm zaman buradan sadece geçtiğini sanmıştım.
Mr. Volker, you're no independent businessman just passing through.
Bay Volker, siz alelade bir bağımsız iş adamı değilsiniz.
25 bucks he's hitting me for! He could be one of them Yankee drug dealers we sometimes get... passing through on their way to Florida.
Arada bir yakaIadığımız uyuşturucu satıcıIardan oIabiIir FIorida'ya gitmek üzere.
Probably passing through Huashan Bamboo Wood... straight to Baiyu Heights
Batıya. Sanırım Huashan Bambu koruluğunu geçip .. Baiyu Tepelerine doğru gidecekler
Passing through?
Sadece buradan geçiyor musunuz?
Just passing through town.
Sadece kasabadan geçiyordum.
I left, and guess who I ran into passing through the port.
Ettim. Kime rastladım tahmin et.
He was just passing through, and I gave him a job doing some chores.
Geçiyordu, ben de ona iş verdim.
You just passing through.
Sadece geçiyorsun.
I'm just passing through this district.
Ben buralardan geçiyorum sadece.
- I'm only passing through.
- Ben sadece bir süreliğine buradayım.
Carbon dioxide is exhaled... and oxygenated blood continues passing through the veins... into the left atrium... through the left ventricle, passing out again.
Karbondioksit dışarı verilir... oksijenli kan ise damarlardan geçerek... sol kulakçığa... oradan da sol kapakçığa gelir, ve tekrar dışarı çıkar.
We're just passing through.
Sadece gelip geçiciyiz.
Just passing through?
Buradan mı geçiyordun?
We're passing through an old-style distress signal.
Eski tarz bir imdat çağrısı alıyoruz.
Well, I was just passing through East Berlin, and...
Doğu Berlin'den geçiveriyordum ve...
Are you just passing through?
sadece geçiyorduk.
Mostly people passing through on their way to new parishes.
Genellikle başka cemaatlere giderken yol üstünde uğrayanlar.
Just passing through?
Buralara yolun mu düştü?
I was passing through, lookin'for something to do.
Evet. Bu akşam bir şey yapmak için şehre uğramıştım.
I'm passing through a crisis, Eduardo.
Bir bunalım geçiriyorum, Eduardo.
- No. I'm just passing through.
- Hayır, sadece geçerken uğradım.
A bunch of TV news folk passing through.
Bir grup televizyon muhabiri de uğradı.
No, we're just passing through.
Değiliz, bayım. Sadece geçiyorduk.
- Are you just passing through Nilbog?
Nilbog'dan sadece geçiyor musun?
A hippy passing through painted that picture.
Şu resmi buradan geçen bir hippi yaptı.
You're just passing through.
Sen sadece içinden geçiyorsun.
All that lives must die... passing through nature to eternity.
Yaşayan herşey bir gün ölür... Doğadan sonsuzluğa geçer.
I'm passing through a crisis, Eduardo.
Bir kriz yaşıyorum Eduardo.
Just passing through... I thought I'd stop by and see how you folks made it through the winter.
Geçiyordum da... uğrayıp kışı nasıl geçirdiğinizi sormak istedim.
- You're lucky I was passing through.
- Buradan geçtiğim için şanslısın.
Passing through a little turbulence here.
Şu anda küçük bir türbülansın içinden geçmekteyiz.
I don't know whether it is God trying to get back at me... for something I have done, but... your passing through life makes me certain that you are marked... and that heaven is punishing me for my mistreatings.
Bilmiyorum ki Tanrı yaptığım bir şeyden ötürü... bir şeyler yapmam için yönlendiriyor mu beni, ama... senin hayatın önünde eriyip gitmen gösteriyor ki sen damgalanmışsın bir kere... ve ben yanlış davranışlarımdan dolayı cezalandırılıyorum.
I don't know if we're going to be passing through this way again.
Bu bölgeden bir daha geçer miyiz bilmiyorum.
No, I'm just passing through.
Hayır, ben sadece geçiyorum.
"All that lives must die, Passing through nature to eternity."
"Yaşayan herkes ölür, dünyadan sonsuzluğa akar."
The cyclists are passing through.
Bisikletçiler şimdi buradan geçtiklerini görüyorum...
- We were just passing through anyway.
- Biz zaten geçerken uğramıştık.
- I'm just passing through.
- Öylesine geçiyordum.
It means that we were to climb the steepest slopes... since the comrades partisans... loved passing through shitty places.
Bu, yoldaş partizanların boktan yerlerden geçmeyi sevdiği için, bizim de dik yamaçlardan tırmanmamız anlamına geliyordu.
- They were just passing through here?
- Geçerken uğramışlar ha?
That's from a report by a young couple passing through on vacation.
Bu tatil nedeniyle geçmekte olan, genç bir çiftin ifadesinden alınmıştır.
You've made it very clear from the beginning you were just passing through.
Bunlar gerçek. Başından itibaren bunu çok açık yaptın.
It's passing through the heliopause.
"Heliopause" geçiyor.
It was just another passing phase I was going through.
Bu sadece geçici bir evreydi.
You may be passing for white, but you ain't invisible. What time are you through here?
Beyaz gibi görünebilirsin ama kesinlikle görünmez değilsin.
And he floated through the lakes, passing the days, knowing... that it was only temporary, only for a while.
Ve adam gölde yüzüyor günler geçiyor ama biliyormuş ki bu durum geçici sadece bir süre için.
While I was laid up with broken bones, she rifled through my desk, found my memo outlining a Trask radio acquisition and has been passing it off as her idea.
Ben kırık kemik sebebiyle yatarken masamı yağmalayarak Trask radyo alımıyla ilgili notlarımı bulmuş ve kendi fikriymiş gibi size sunmuş.
Then the ceiling of the delivery room just opened up... and I just kept rising up into the air... until it felt like all the stars were passing right through my body.
Sonra doğumhanenin tavanı açılıverdi... ben de havada yükselmeye devam ettim... bütün yıldızların vücudumdan geçişini hissedene kadar.
We were passing through...
Buradan geçiyorduk...