Pay dirt Çeviri Türkçe
131 parallel translation
Ever seen anything that looked like pay dirt?
Maden gibi bir şey gördün mü hiç?
- We hit pay dirt, lieutenant.
- Bir bağlantı yakaladık, Komiserim.
Oh, pay dirt.
Para.
- We just hit pay dirt.
- Sadece ilginç bir şey.
Look, gentlemen, I think we hit pay dirt.
Şuraya bakın. Beyler, sanırım hedefi 12'den vurduk.
Pay dirt!
Zengin olduk!
Senator Allen, at his morning press conference said we'd soon hit pay dirt.
Senatör Allen, bu sabahki basın toplantısında... bunun çok büyük faydasını yakında göreceğimizi söyledi.
Look at them eyes, glowing like he just hit pay dirt.
Şu gözlerine bakın, piliç bulmuş gibi parlıyor.
Ever hit pay dirt?
Bir şeyler bulabildin mi?
Finally hit us some pay dirt here.
Sonunda birini vurdum burada.
Pay dirt.
Paraya bak sen.
Looks like we just hit pay dirt.
Temizlemek bize kalmış görünüyor.
Look, pay dirt.
Bakın, madeni bulduk.
One try, if we don't hit pay dirt -
Bir şans tek bir deneme...
- Okay, but if we don't hit pay dirt -
- Tamam ama başaramazsak...
If you don't see pay dirt, I'll refund your money.
Memnun kalmazsanız paranızı iade ederim.
- You with me? - Pay dirt.
- Aynı şeyi mi düşünüyorsun?
- Great. Pay dirt.
Sesinizi yükseltmeniz gerek.
Pay dirt.
Çok garip.
Dad, before your fingers hit pay dirt you sure you didn't use too much dynamite?
Baba, Parmakların çamura saplanmadan önce söylesene çok dinamit kullanmadığından emin misin?
Hit pay dirt with K-DlRT.
"K-DIRT'le aradığımı buldum".
As always, if we call you and you answer the phone by saying "Hit pay dirt with K-DlRT", you could win a cool million.
Her zamanki gibi sizi arayacağız, telefonunuzu "K-DIRT'le aradığımı buldum" diyerek açacaksınız, ve milyonları kazanma şansınız olacak.
- Hit pay dirt with K-DlRT.
- "K-DIRT'le aradığımı buldum".
Pay dirt! Touchdown!
Güzel bir orta ve top ağlarda.
Pay dirt. All the reports are back from the lab.
- Laboratuar analizleri geldi.
- If we don't hit pay dirt soon,
Kısa sürede hızlı kâr elde edemezsek,
- "Pay dirt"?
- "hızlı kâr" mı?
I find you your "pay dirt," but I run the show my way.
Senin "hızlı kâr" ını buldum, ama kendi işimin patronu oldum.
I wonder if they? Commander, I think we might have just struck pay dirt.
Yarbay, galiba altın madenini bulduk.
We might hit pay dirt on one of the legal issues.
Yasal hususlardan bazıları bizi zengin bile edebilir.
I remember the first time we struck pay dirt down here.
bu pislikte ilk çalıştığım günü hatırlıyorum.
Looks like I struck pay dirt.
Seni yerde ararken, gökte buldum.
But it's been months now since we've - or rather since I've struck pay dirt.
Ama şu anımıza kadar veyahut epeyce değerli bir madene rastlayıncaya kadar aylar geçti.
Pay dirt.
Ödeme zamanı.
That's science-fair pay dirt.
Bu bilimin adaletine gölge düşürecek.
Your search finally hit pay dirt.
Araştırma sonuş vermedi.
Two weeks of chasing every catering truck in the county and I hit pay dirt.
Ben sadece yemek kamyonlarını takip ettim.
Looks like we hit pay dirt.
Aradığımızı bulduk gibi.
The Milwaukee registers are the pay dirt.
Milwaukee kasaları acayip.
Pay dirt!
Altın bulduk!
Pay dirt, partner.
Tam isabet.
Pay dirt!
Eanyi malı!
I look around and all I see are little boys sitting on their asses too scared to go and get some pay dirt.
Bakıyorum da, tek gördüğüm, kıçının üzerine oturmuş, başarmak için dışarı çıkmaktan korkan bir sürü oğlan çocuğu.
30 years on the beat, 30 years of dirt and crummy pay...
30 yıl devriye, 30 yıl pislik ve kötü maaş...
You pay me, Mr. Bronson, and I eat your dirt.
Maaşımı siz ödüyorsunuz, Bay Bronson. Sizin ekmeğinizi yiyorum.
Not just sodbusting Marcus, fighting skinny dirt to scratch up a crop that won't even pay coffee money.
Kahve parasına bile yetmeyen mahsul için toprağı eşeleyip duran çiftçi Marcus değil.
This is it. Pay dirt!
- İşte burada.
Sweetie, I'm not gonna pay some guy to dig in the dirt.
Sevgilim, eşelensin diye adamın birine para veremem.
I was telling your wife, if she wants to get rid of her dirt, she has to be willing to pay the price.
Eşine eğer ardında bıraktığı pislikten kurtulmak istiyorsa bedelini ödemesi gerektiğini söylüyordum.
My piece of dirt.
Benim payıma düşen toprak.
You mean, how much will I pay you to dish the dirt on your friends?
Yani arkadaşlarınızı satmanız için kaç para vereceğimizi mi soruyorsunuz?