Peace offering Çeviri Türkçe
340 parallel translation
- Peace offering...
- Barış imzalamaya geldim.
As a peace offering, from one prince to another.
Bir prensten diğerine barış hediyesi.
- Anyway, I brought a peace offering.
- Neyse, ben barış yapmaya geldim.
- It's a peace offering on behalf of Gerry.
Geliyorsun, değil mi?
As a peace offering I am going to fetch some flowers which I picked for you this morning.
Barış teklifi olarak bu sabah sizin için topladığım çiçekleri getireceğim.
Thought I'd drop over there tomorrow with a little peace offering.
Düşündüm de yarın küçük bir barış teklifiyle gelsem diyorum.
Nay, but he brought a goose as a peace offering to his wife.
Yalnız bu değil, ayrıca eşine bir barış hediyesi olarak bir kaz getirmiş.
And so, if you will set aside this impressive peace offering, I shall fortify myself for the fray with a large glass of whiskey, and a pint of your most excellent beer.
Ve böylece, eğer bu etkileyici barış teklifini bir yana bırakırsak, geniş ve büyük bir bardak viski ve senin o mükemmel biran ile kendimi kavgaya karşı kuvvetlendireceğim.
Just a little peace offering.
Küçük bir barış hediyesi.
It's a peace offering.
Barış hediyesi.
A peace offering, huh?
Barış yapmaya geldin, hah?
You call that a peace offering?
Sen buna barış yapmak mı diyorsun?
I'd really love it if you'd come with me, kind of as a peace offering.
Benimle gelirsen çok mutlu olurum, bir çeşit barış önerisi.
I come with a peace offering.
Buraya barış önerisi sunmaya geldim.
I was just trying to make a peace offering, but I think it's all in that crate.
Barışmak için gelmiştim. Şu sandıkta bir şey var sanırım.
Yeah, you know, kind of a peace offering.
Evet, bilirsin, barış ister gibi.
- Hmm, as a peace offering - - Admit it! As an offering of peace, I am going to bring you... a bouquet of roses!
- Barışmamızın ifadesi olarak size bir buket gül getireceğim.
As a peace offering... would you do me the great honour of dining with me tonight?
Bu akşam benimle yemek yer misiniz?
We've come to apologize and make a peace offering.
- Özür dilemeye ve barış yapmaya geldik.
A peace offering I made to Maris when I was foolish enough to point out an extra syllable in a haiku she'd written.
Özür dilemek için bunu aldım.
Peace offering to Giles.
Giles'la barışmak için.
Should we give these to the girls? Like a peace offering?
Bunları kızlara vermeli miyiz?
- A peace offering.
- Barış için.
A kind of peace offering.
Bir tür barış teklifi.
If that's your peace offering, you can take it and go.
Eğer barış teklifiniz buysa, bunları alıp gidebilirsiniz.
I just hope she accepts my peace offering.
Barış isteğimi kabul eder, umarım.
It's a peace offering.
Bu bir barış teklifi.
This is a peace offering.
Bu, bir barış önerisi.
From me. A peace offering.
Benden.Barış önerisi.
It's... it's a... it's a friendly little peace offering.
Bu... bu- - Küçük bir zeytin dalı.
Daphne, if you're offering up your attractive friend as some sort of a peace offering, well, then, I accept.
Barışmak için bana arkadaşını sunuyorsan kabul ediyorum.
I, uh, I felt bad about that squabble earlier, so I thought I'd drop off this little peace offering.
Ben, sabah ki tartışmamızdan dolayı biraz kendimi kötü hissettim. Bu yüzden bir barış teklifi yapmaya geldim.
Anyway, I brought a little peace offering. Bribe.
- Barışmak için sana bir şey getirdim.
You shall accept this peace offering, Warwick.
Bu barış teklifini kabul etmelisin Warwick.
A peace offering, is it?
Demek barış teklifi öyle mi?
Peace offering?
Barış çubuğu?
You think I should make a peace offering to your mother?
Sence annenle barış anlaşması yapsam mı?
Call it a peace offering.
Barış teklifi de diyebilirsin.
Bearing a peace offering from their weak and fearful government.
Zayıf ve ödlek hükümetleri, bir şeyler göndermiş.
Please see this invite as a peace offering.
Lütfen bu daveti barış teklifı olarak görün.
If that's your peace offering, you can take it and go. My "Nine Gates" is absolutely genuine.
Eğer barış teklifiniz buysa, bunları alıp gidebilirsiniz.
Well, peace offering.
Barış teklif ediyorum.
We will present the blankets as a peace offering.
Battaniyeleri barış teklifi olarak vereceğiz.
Here. Peace offering.
Al barış antlaşması.
The cake is actually a peace offering.
- Zaten kavga etmiştik.
Yesterday the war began... its 3rd springtime... henceforth offering no sight of peace.
Dün itibarıyla savaş üçüncü baharına girdi ve ufukta hâlâ barıştan iz yok.
I'm offering you the opportunity to be the mother of peace.
Sana, barışın annesi olabilme fırsatını veriyorum.
I brought you a peace offering.
Barış yapalım diye sana bir hediye getirdim.
You're trying to tempt me from my way by offering me peace.
Bana huzuru teklif ederek beni yolumdan çıkartmaya çalışıyorsun.
Peace offering.
- bunu daha önce de duymuştum.
Let him be an offering for peace!
İzin ver, barış teklifi yapsın!
peace 747
peaceful 87
peacekeeper 20
peace be upon you 37
peace out 93
peace of mind 38
peace be with you 78
peacefully 32
peace on earth 28
peace and quiet 26
peaceful 87
peacekeeper 20
peace be upon you 37
peace out 93
peace of mind 38
peace be with you 78
peacefully 32
peace on earth 28
peace and quiet 26