Perfume Çeviri Türkçe
2,564 parallel translation
But their lawyers are gonna try to screw us... by claiming we knew the perfume had this problem but put it on the market anyway.
Fakat avukatları bizi daha fazla düzebilmek için dava açtılar. Bu parfümün böyle bir sorunu olduğunu biliyorduk fakat bir şekilde pazarda yer almak istiyorduk.
Tell me, Mr. Crisp, would you give this perfume to your wife?
Söyler misiniz Bay Crisp... Bu Parfümü karınıza alır mıydınız?
I mean, that you would give the perfume to.
Demek istediğim, bu parfümü verebileceğiniz kimse yok mu?
You told the lawyers that you sent me an e-mail saying that the perfume attracts hornets?
Avukatlara bu parfümün eşek arılarını etkilediğine dair bana bir mail attığını mı söyledin? Yeminliydim.
Oh, before I forget, we've been getting some unusual results... on this perfume product I've been testing.
Oh az kalsın unutuyordum, yaptığım teste göre bu parfümde alışılmadık sonuçlara rastladık. Ted, bir dakika görüşebilir miyiz?
If there's something I should know about the perfume results, just send me an e-mail.
Eğer parfüm sonuçları ile ilgili bir şey bulursan bana mail at.
If there's something I should know about the perfume results, just, uh, send me an e-mail.
Eğer parfüm sonuçları ile ilgili bişey bulursan bana mail at.
Linda's claim that she had warned me and the C.E.O. about the faulty perfume... made things pretty frosty between us.
Linda'nın beni ve CEO'yu hatalı parfüm konusunda uyardığını iddia etmesi yüzünden aramız buz gibi.
This is right after we talked about the perfume. This is what I was doing.
Bu parfüm hakkında yaptığımız konuşmanın hemen sonrası.
I, AngelJunk... am responsible for the hornets... the perfume, you name it.
Ben, eşekarılarından ben sorumluyum, yani parfüme her ne diyorsanız.
Like she pisses perfume....
Sanki kendisi parfüm işiyor...
Yeah, pesticides, power lines, incinerators, gas stations, fresh paint, even perfume made them sick.
Evet, böcek ilaçları, enerji nakil hatları, fırınlar, benzin istasyonları, boyalar, hatta parfümler hasta olmalarına yetiyordu.
At your mother's house, that's transgressive, that's rebellious, and we can spill those perfume bottles of hers
Annenin evinde, suçluluk duygusu içinde, isyankar, ve parfüm şişelerini de üzerimize boşaltırız.
The thing is I didn't have any perfume, so I grabbed a deodorant in the bathroom and I sprayed myself
Sorun parfümüm kalmadı, o yüzden banyodaki deodorantı aldım ve her yerime sıktım.
Probably her perfume.
- Herhalde kadının parfümüdür.
Well, mother, you're wearing so much perfume, all you can do is smell yourself.
- Anne o kadar çok parfüm sıkmışsın ki, alabildiğin tek koku kendininki.
Then your children took my $ 300 perfume and gave their dolls a bath.
Sonra kızların $ 300'lık parfümümle oyuncak bebeklerine banyo yaptırdı.
Yes, I spent $ 300 on perfume.
Evet bir parfüme $ 300 verdim.
The perfume of America.
Amerika'nın parfümü.
You know, I cannot get the smell of crappy perfume out of my hair.
O berbat parfümün kokusunu saçımdan çıkaramıyorum.
This is French perfume
Bu Fransız parfümü.
Are you using the perfume I gave you?
Sana verdiğim parfümü mü kullandın?
You know, I feel weird that we're the only ones dancing, and that we're wearing the same perfume.
Sadece ikimizin dans etmesi ve seninle aynı parfümü sürmemiz biraz garip geliyor.
Oh, my God, you've got perfume on, don't you?
Aman Tanrım, parfüm sıktın değil mi?
No, I don't have perfume on, dude.
Hayır, parfüm sıkmadım adamım.
You're wearing heels and, like, three gallons of perfume.
Topuklu ayakkabı giyiyorsun ve 3 galon parfüm sıkmışsın üstüne
4-inch heels and deadly perfume.
On santim topuklar ve öldürücü bir parfüm.
I'm allergic to perfume, and you're wearing quite a bit.
Parfüme alerjim var da, ve siz de biraz fazla sürmüşsünüz.
And it's not perfume. It's Eau de Cologne.
Ve bu parfüm değil, kolonya.
I like your perfume.
Parfümünü sevdim.
That's weird, because I've never worn perfume in my entire life.
Bu çok tuhaf çünkü hayatım boyunca hiç parfüm kullanmadım.
For you, my dear, a Chinese perfume jar said to contain the soul of a Ming dynasty poet.
Sana hayatım, Çin işi bir parfüm şişesi. İçinde Ming dönemi şairlerinden birinin ruhunu barındırdığı söylenir.
From what I can tell, she likes to shop, nag, and wear perfume that smells like zoo dirt.
Bildiğim kadarıyla alışveriş yapmak, dırdır etmek ve hayvanat bahçesi pisliği kadar pis kokan bir parfüm kullanmak.
I hope I haven't missed the part Where the three Chinese guys give perfume To the star baby.
Umarım üç Çinlinin yıldız bebeğe parfüm verdikleri yeri kaçırmamışımdır.
Get yourself some perfume or something.
200'e da parfüm marfüm artık bakarsın yani.
Colour, perfume, nectar and shape all act to make a flower irresistible.
Renk, koku, nektar ve şekil hepsi çiçeği çekici kılmak içindir.
This male adds more of his wrist gland perfume to his tail.
Bu erkek, bileğindeki parfümden kuyruğuna biraz daha sürüyor.
This picture shows a 14th-century perfume distillery.
Bu resim 14. yüzyıla ait bir parfüm damıtımını gösteriyor.
Not the same perfume.
Başka bir parfüm sürmüş.
The ground doesn't vibrate in the same way it's a different perfume
Yer önceki gibi titremiyor. Farklı bir parfüm sürmüş.
Ivan, who's wearing that awful perfume?
Ivan, bu korkunç parfüm de kimin?
That's, uh, strong perfume you have on there.
Üzerine sürdüğün parfüm çok keskin.
Cigarette smoke, cheap perfume.
Sigara kokusu ucuz parfüm kokusu.
Tonight's the big night, and that's why you're wearing perfume.
Bu gece büyük gece. Parfüm kullanma nedenini anladım.
I can't wear perfume!
- Hayır! Parfüm sıkamam!
Darla, do you want your dad thinking that you're wearing perfume or smoking?
Darla, babanın parfüm sıktığını mı yoksa sigara içtiğini mi düşünmesini istersin?
You're not wearing perfume, are you?
Üzerine parfüm sıkmadın, değil mi?
You just want the perfume clouds of love, the magicalness of it all, the false crap.
Aşk bulutlarının parfümünü koklamak istersin. Büyülü kokuları..... sahte şeyleri.
Either that or the ginger midget wore the same Parisian perfume.
Tabii kızıl bücür aynı Paris parfümünü sürünmediyse.
Whereas I noticed immediately you'd changed your perfume.
Ama ben parfümünü değiştirdiğini hemen fark ettim.
I like your perfume.
Parfümünü beğendim.