Pire Çeviri Türkçe
624 parallel translation
Without proper tools you can't even kill a flea.
Elinde doğru dürüst birşey olmayan, bir pire bile öldüremez.
Says "Positively kills fleas, lice, and other scourges".
Bak, tahta kurusu, pire ve benzeri böcekleri öldürür diye yazıyor.
They'll blow his head off if he goes out West with that flea incubator.
O pire yuvası şapkayla Batı'ya giderse kafasını uçururlar.
Now out of my way, you masters of a thousand fleas.
Şimdi çekilin yolunda, sizi pire torbaları.
Go milk a duck!
Pire için battaniye yakarsın!
A few weeks ago I'm playing five-a-day stands in flea-bitten vaudeville houses.
Birkaç hafta önce pire yenikleriyle dolu vodvil tiyatrolarında oynuyorum.
The Chindwin river is lined with them like fleas.
Chindwin Nehri'nde pire gibi sıralanmışlar.
How did you happen to get mixed up with this outfit of leaping fleas, anyway?
Sahiden, bu sıçrayan pire kıyafetine nasıl büründün sen?
Been thick as fleas ever since Jerry disappeared.
Jerry kaybolduğundan beri pire gibi çoğaldılar.
If I'm in the wrong, I want to make it right... but you're making a mountain out of something that isn't even an anthill... let alone a molehill.
Hatalıysam, bunu düzeltmek istiyorum... ama sen pireyi deve yapıyorsun... pire bile değil.
Doctor, there is a flea in my plaster cast.
Doktor, alçımın içerisinde bir pire var.
A flea circus.
Bir pire sirki.
The Flea Hop.
Pire dansı.
- What fleabag did you give him?
- Hangi pire torbasını söyledin?
I'm tired of training elephants So why not train a flea
Fil eğitmekten yoruldum. Öyleyse niye pire eğitmeyeyim?
I'd sooner be a flea
Pire olmak isterim.
The Ekbergs and Asta and all the kids have worms, and all the wagons are full of fleas.
Ekbergler, hasta ve bütün çocuklar kurtlandı. Ayrıca at arabalarının hepsi pire yuvası olmuş.
Eight hundred Indians working for me on nearly 200,000 acres of river bottom, eaten by flies, worms, lice.
800 kızıl derili ve 200.000 hektarlık nehir yatağı. Sinek, solucan, pire ve ormandan kapılan daha birçok hastalıktan ölen adamlar.
The first nibble I got on that was up in Copenhagen... in a flea circus.
Elde ettiğim ilk bilgi kırıntısı Kopenhag'daydı... pire sirkinde.
- In Piraeus, the little port.
- Pire'de, küçük limanda.
As for cattle, those miserable, slab-sided fleabags...
Sığırlara gelince, onlar sefil, sıska pire torbalarıdır...
Miserable slab-sided fleabags!
Sefil, sıska pire torbaları!
Well, you just better get yourself hustling and get me out of this flea trap.
Neyse, hemen işe koyul da beni bu pire yuvasından kurtar.
Fleabag.
Pire yatağı.
I'm sorry, but it must be this flea powder.
Özür dilerim, ama pire pudrasından olmalı.
Sprinkling flea powder?
Serpinti pire pudrası?
A flea must have bitten you.
Sizi bir pire ısırmış olmalı.
This is Billy, and that fleabag at your feet is Clancy.
Bu Billy. Ve bu pire torbasıda Clancy'dir.
Shut up, you fleabag, unless you want to get dunked in the creek!
Kapa çeneni, pire torbası, kapamazsan ağzına vuracağım!
Now I work in the yard here, in Piraeus.
Şimdi ise buradaki tersanede çalışıyorum, Pire'de.
You will come back to Piraeus sometime?
Pire'ye ileride dönecek misiniz?
Not if you were the last man in Piraeus.
Pire'deki son erkek olsan bile.
Bring me back to Piraeus.
Beni Pire'ye geri götür.
- The most beautiful knee in Piraeus.
- Pire'nin en güzel dizleri.
Who when they become men will be the pride of Piraeus
* Oğlanlar ki, büyüyüp erkek olduklarında... *... Pire'nin gururu olacaklar.
If I search the world over I'll find no other port which has the magic of my Port of Piraeus
* Bütün dünyayı baştan başa dolaşsam... *... benim Pire Limanım gibi... *... büyülüsünü... *... bulamam.
And young men and echoes of song fill my Port of Piraeus
* Genç erkekler, şarkıların yankıları... *... Pire Limanı'mı doldurur.
If I search the whole world over I'll find no other port which has the magic of my Port of Piraeus
* Bütün dünyayı baştan başa dolaşsam... *... benim Pire Limanı'm gibi... *... büyülüsünü... *... bulamam.
And young men and echoes of song fill my port of Piraeus
* Genç erkekler, şarkıların yankıları... *... Pire Limanı'mı doldurur.
The happiest house in Piraeus.
Pire'nin en mutlu evi.
Go find a louse.
Gidip pire bul
When we get to Piraeus he can explain himself to the police. Protozoa!
Pire'ye vardığımızda her şeyi polise anlatacak.
Yes, meanwhile, tomorrow we drop anchor at Piraeus.
Evet. Bu arada, yarın Pire'ye varmış olacağız.
Once upon a time... there was a little sleepyhead...
Bir varmış bir yokmuş... Çok uslu bir pire varmış...
What do you tell there? You do no flea something to sorrow.
Neden, sen bir pire'ye bile zarar veremezsin ki?
Don't go shooting all the dogs'cause one's got fleas.
Birinde pire var diye bütün köpekleri vuramazsın.
Father caught a flea!
Babam pire tuttu!
Dancing about like a flea-bitten monkey.
Pire torbası bir maymun gibi dans ediyor.
Devil damn me, but look at Sir Flea bristle!
Bay Pire'yi kızdırdık galiba.
So, Sir Flea has deserted us.
Bay Pire de bizi terk etmiş.
The flea hunt, isn't it?
- Pire avı, öyle değil mi?