Poster Çeviri Türkçe
1,989 parallel translation
God, I'm so angry I could just throw a rock at that poster of David Cassidy.
Tanrım, o kadar sinirliyim ki şu David Cassidy posterine taş fırlatabilirim.
Riney was that had the responsibility of the poster, that people knew that this was an ad and when you talk to someone while you make it clear that it is in advertising, but that world is gone and, you know?
Riney bir reklamcının sorumluluğunun izleyene bunun bir reklam olduğunu bilmesini sağlamaktır der bu da demek oluyor ki birisine bunu aktarırken eklam formunda bunu yaptığını net bir şekilde anlatabilmelisin. Ama düşünce artık çok geride kaldı.
Somebody better put that on a poster.
Birileri bunu postere bastırsa iyi olur.
Two just to get me on a poster
İkisi beni postere koyar
Um, i'm just curious. Did you happen to take any pictures of baby this morning that would make a good poster?
Merak ettim de bu sabah Bebiş'in büyüttürüp odama asabileceğim fotoğrafını çektin mi?
Because in spite of what my new poster says, I'm having trouble hanging in there.
Yeni posterimin söylediğinin aksine orada durmaya dayanamıyorum.
You know the fifth-grade boy with the vintage dr. J poster and the instant recall of his career stats?
Odasında efsane Dr. J posteri olan ve kariyer istatistiklerini anında söyleyebilen beşinci sınıftaki çocuğu bilirsin?
I'm working on a poster idea for my new campaign.
Yeni kampanyam için bir poster fikrim var.
- That is a good poster, sir.
- Güzel bir poster, efendim.
We have a lot of children visit, so often we have to cover up the more gruesome parts with a poster.
Çok fazla çocuk ziyaretçimiz olduğundan dehşet verici kısımlarını posterle kapatırız.
He's kind of a running joke around here, the poster boy for just say yes to anything.
Burada dolaşan bir şaka gibi. Boş gezerek her şeye evet diyor.
I'm sorry, she strikes me as the poster child for people who believe.
Bana bu konuda inanacağına eminim.
I'm 27 years old and I live in the same room with the same Tron poster I've had since I was 12.
Aslında çok mantıklı. 27 yaşındayım ve 12 yaşımdan beri sahibi olduğum Tron posteri ile aynı odada uyuyorum.
The governor really wants to make him the poster boy for early release?
Vali gerçekten onu erken salıvererek poster çocuğu mu yapmak istiyor?
I can't understand why the governor wants him for a poster boy, right?
Vali'nin onu neden poster çocuğu yapmak istediğini anlaşılıyor, değil mi?
But your posters'tube is not here.
Ama poster kabın burada değil.
Why are you looking at a poster about gonorrhea?
Neden sen belsoğukluğu hakkındaki bir afişe bakıyorsun?
The poster used an IP anonymizer, making it impossible to trace.
Yükleyici ip'sini gizli tutmuş. Takip etmek imkansız.
Maybe the Tron poster that you've had since you were 12.
12 yaşından beri sende olan Tron posteri.
Dad gave me that poster,.
O posteri babam vermişti.
Look, if this is another attempt to turn me into the poster boy for rehab, cancel the photo shoot,'cause i'm not interested.
Bak eğer bu beni rehabilitasyona....... göndermek için başka bir girişimse hiç uğraşma çünkü istemiyorum.
I saw the poster in the square.
Meydandaki afişi gördüm.
If I hadn't seen the poster, I'd never found you.
Posteri görmeseydim, seni asla bulamayacaktım.
For your free tree of life poster, and to find out more about Charles Darwin and Open University programmes on the BBC, call :
c : # FF80FFBu güne kadar yaşamın üstün değerine inandınız... c : # FF80FF... ve hayal kırıklığına uğradınız diye... c : # FF80FF... onu hemen yok pahasına satmak zorunda mısınız?
You don't have the poster above your bed?
Posteri yatağının yanında asılı değil mi?
I'm pretty sure I've seen laughing boy on a wanted poster.
Aranan birinin afişinde gülümseyen bir delikanlı görmüştüm vaktiyle.
Should we order you a poster with a cat? Maybe hanging off a tree?
Şöyle ağaçtan sarkan kedi posterlerinden de ister misin?
She just didn't have the poster over her bed.
Sadece yatağının üstünde poster yoktu. Sen...
You don't need to make a poster.
Bunun için afiş hazırlamanıza gerek yoktu.
So the walls will be white, we'll have a Mondrian poster instead, but the bedroom can stay.
Pekala duvarlar beyaz olacak, Mondrian posteri beyaz duvar üzerinde daha iyi durur, Ama yatak odası orada olabilir.
Why didn't you put the Mondrian poster there?
Mondrian posteri neden orada duruyor?
Oh, that's adorable, considering you're my poster boy.
Senin bir örneğim olduğunu düşünürsek bu çok hoş.
- That is some poster.
Poster çok güzel.
Do you think you would like that better in the spare bedroom or in your office?
Sence poster kişisel yatak odanda ya da ofisinde daha hoş durmaz mı?
It was the way he said it as if the very idea of us ever getting married was somehow completely ridiculous to him. And then he hung this ugly army-man poster in the living room.
Sorun söyleme tarzında sanki bizim evlenmemiz gibi güzel bir fikir bir şekilde ona saçma geldi sonra da salona gidip şu çirkin ordu askeri posterini astı.
No, about the poster, you dork.
Hayır, poster hakkında aptal. Oradan kalkmalı.
- Fixing you dinner and thinking about getting rid of my poster.
Sana yemek hazırlıyorum ve o posterden kurtulmayı düşünüyorum. Neden?
I have this poster hanging in my living room, Paul. Of course, I'm upset. And the only reason that it's hanging there is because you took him to see that movie and for one day, that boy felt close to his father.
Salonumda böyle bir poster var, Paul tabii ki üzgünüm ve onun oraya asılmasının tek nedeni oğlunu o filme izlemeye götürdüğün için ve bir gün de olsa onun babasına yakın olduğunu sandığı için.
That poster that was a good day for us? - The best.
O poster o gün güzel geçti mi?
He sounds like a poster boy.
Tam afişlik bir çocukmuş.
I had a poster of you on my wall growing up!
Ben büyürken duvarımda sizin posteriniz vardı.
And he was carrying a poster with a sharpy hand.
Ve elinde bir poster taşıyordu.
You will find that poster in your room so beautiful.
Odanda çok sevdiğin posterde bunlardan var.
A poster that my father in Hawaii has bought for me.
Babamın bana Hawaii'deyken aldığı poster.
I did not you had the poster there.
Posteri babanın aldığını bilmiyordum.
Well, there's no posters, there's no video games.
Hiç poster yok, video oyunu yok.
Danka lost it when she saw the poster.
Danka pankartı görünce kafayı yedi.
the main thing i remember is... the poster in that girl's room.
Hatırladığım asıl şey ise kızın odasındaki duvarda asılı duran posterdi.
he knew what that would do to you, that's all the poster in your room.
Bedelini senin ödemeni istemedi, hepsi bu. Odandaki poster.
remember the poster
Posteri hatırlıyor musun?
ed : that's how the cops found out ; there was blood on the poster.
İşte polisler olayı böyle çözdü. Posterin üzerindeki kan izinden.