Prison Çeviri Türkçe
26,362 parallel translation
What's he in prison for?
Hangi suçtan hapiste?
The man was in a military prison under maximum security.
Adam maksimum güvenlikli askerî hapishanedeydi.
That your real dad is actually an inmate in a federal prison?
Gerçek babanın hapiste olduğu söyleniyor.
You were with Jason at the prison when Nassar was murdered.
Nassar öldürüldüğünde oradaydın.
So you intended to poison Nassar before you arrived at the prison?
Yani hapse atılmadan önce Nassar'ı öldürme niyetindeydin.
And he knows once he leaves the protection of the embassy, he's going to prison for a long time.
Büyükelçilik korumasından çıkar çıkmaz uzun süreliğine hapse gireceğini de biliyor.
In a few moments, they're going to be taking you to federal prison, so I need to make this quick.
Kısa süre içinde seni federal hapishaneye götürecekler, yani hızlı olacağım.
We should look into recent local prison releases that match that timeframe.
Yakın zamanda hapisten çıkanlardan zaman dilimine uyanlara bakalım.
Remember when you used to write Grandma in prison about how you wanted to spend some quality time together?
Hapisteki anneannene birlikte kaliteli vakit geçirmeyi ne kadar çok istediğini yazdığını mektubunu hatırladın mı?
I asked you that in one of my letters to you in prison.
Sen hapishanedeyken yazdığım mektupların birinde sormuştum bunu.
I wanted to tell you, but they would've sent me back to prison.
Sana anlatmak isterdim, ama o zaman beni cezaevine geri postalarlardı.
Didn't he tunnel his way out of a Mexican prison?
Meksika hapishanesinden kaçmak için tünel kazmamış mıydı?
Serving time in a maximum security prison in Texas.
Üst düzey güvenlikli bir Texas hapishanesinde takılmaca.
Actually, I was thinking that he could show us, after we help him escape from prison.
Aslında, biz onun hapisten çıkmasına yardım ettikten sonra, kendisinin bize göstereceğine inanıyorum.
And apparently, I've broken out of prison.
Ve aslında, hapisten kaçmışım.
You survived prison, didn't you?
Sen de bu yollardan geçtin, değil mi?
Oh, and did I mention that in the 22 years since this prison opened its doors, not one person has ever escaped?
Bu arada 22 yıl önce bu hapishane açıldığından bu yana hiçbir mahkumun kaçamadığından bahsetmiş miydim?
Turns out, 16 straight hours of prison surveillance is some pretty good nightmare fuel.
Anlaşılan, 16 saatlik cezaevi gözetleme nöbeti kabuslarımın geri gelmesine sebep oldu.
Then we still have the small task of breaking them both out of prison.
Sonrasında tek işimiz ikisini birden cezaevinden kaçırmak olacak.
Riley's been locked out of the prison control systems.
Riley hapishanenin sistemine giriş yapamıyor.
Prison is all about cliques.
Cezaevi çetelerden ibarettir.
I would if I could, but Riley can't Riley her way into the prison's computers right now.
Ben de anlatırdım, ama Riley şimdi yapamaz Riley hapishanenin bilgisayarlarıyla ilgilenmekte şu aralar.
Look, I may not know Mac as well as you or Jack, but I know prison.
Bak, Mac'i sen veya Jack kadar iyi tanımıyor olabilirim, ama hapishaneleri iyi bilirim.
I get us out of the prison, you get us out of the country.
Ben ikimizi hapishaneden çıkarıyorum, sen bizi ülkeden çıkarıyorsun.
And live feeds of every road south of the prison.
Hapishanenin güneyindeki bütün yolların görüntüsünü istiyorum.
I wanted to tell you, but they would've sent me back to prison.
Sana söylemek istedim,..... ama o zaman da beni cezaevine geri postalarlardı.
In prison, we call that a narc.
Cezaevinde buna ispiyonculuk derdik.
You break any of the rules, your ass is headed back to prison.
Eğer bu kurallardan birini ihlal edersen hapishaneye geri dönersin.
Why, it's Shawshank Prison, of course.
- Shawshank Hapishanesi herhalde.
Well, look, no matter what happens in this room today, you're going to prison.
Bugün burada ne olursa olsun hapse gireceksin.
But that's fine, I'm sure your prison rep can survive a five-foot hacker saving your ass.
Sorun yok ama, hapishane ünün, kısacık hackerin seni kurtarmasıyla zedelenmez.
You think I didn't realize that I could go to prison for this?
Bunun için hapse girebileceğimi farketmedim mi sanıyorsun?
That was the risk that I was willing to take to save you, but I will not go to prison to save Freddy, and that is exactly what will happen if we don't put that knife back.
Seni kurtarmak için riski göze aldım ama Freddy için hapse girmem. Bıçağı yerine koymazsak olacak olan o.
That was quite a task... rebuilding my machine in prison?
Bu çok zordu. Makinemi hapishanede kurmak.
And can you imagine the joy I felt knowing even in prison, I could begin my crusade for justice again.
Hapisteyken bile adalet cihadımı devam ettirebileceğimi bilmenin verdiği tadı biliyor musun?
Apparently, my experience in the prison cafeteria is not a "real qualification."
Görünen o ki, hapishane kafeteryasındaki tecrübem işi almam için yeterli değilmiş.
He's serving a five-year prison sentence.
Şu an 5 yıllık hapis cezasını çekiyor.
You should try going to prison for a while.
O zaman bir ara hapse girmeyi dene.
Jerome Chun is still in a coma, and Reuben Welker is still in prison.
Jerome Chun hala komada, Reuben Welker hala hapiste.
He'll be spending the rest of his life in an Indonesian prison.
Hayatının geri kalanını Endonezya hapishanesinde geçirecek.
We know that she's wearing a prison outfit.
Hapishane kıyafeti giydiğini biliyoruz.
A prison outfit store!
Hapishane kıyafeti satılan yerde!
I'd only been out of prison a few days.
Sadece bir kaç gün hapisten çıkardım.
If he kept me up to speed on his gang, he didn't have to go back to prison.
Çetesini hızlandırmak için beni tuttu, O hapishaneye geri dönmek zorunda değildi.
If you don't do something, he's gonna be sent back to prison.
Eğer bir şey yapmazsan, O cezaevine geri gönderilecek.
You went to prison for them.
Onlar için hapse girdin.
Prison changed me.
Hapishane beni değiştirdi.
Explain that and my partner and I will do everything we can to see that you're offered a deal that keeps you out of gen pop when you go to prison.
Bunu ve eşim ile ben Bir anlaşma teklif ettiğinizi görmek için elimizden geleni yapacağız Hapishaneye gittiğinizde sizi populer bir yerden uzak tutuyor.
He'll be better off when he goes back to prison.
Hapishaneye döndüğünde daha iyi olur.
He's not going back to prison.
Hapishaneye geri dönmeyecek.
The way I see it, I got one day before I have to go back to prison.
Benim gördüğüm şekilde, bir günüm var. Hapishaneye geri dönmeden önce.