English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ P ] / Puddles

Puddles Çeviri Türkçe

145 parallel translation
If there are any puddles, you'll carry me, won't you, boys?
Çamur falan varsa, beni taşırsınız, değil mi çocuklar?
No, no, puddles.
Hayır, hayır, su birikintisi.
Puddles, sir?
Su birikintisi mi, efendim?
Fifteen spotted puddles stolen.
15 benekli su birikintisi çalınmış.
From mud to puddles. Some reinforcements!
Kızartma tavasının dışında... biraz da takviye gıda var!
- From puddles to mud!
Aziz George sadece bir malikti.
The other night I dreamt I was in a dark road, full of puddles.
Geçen gece, su birikintileriyle dolu karanlık bir yoldaydım rüyamda.
I was searching along the edge of the sidewalk, the puddles full of light, like northern lights, a long Siberian sunset, for something.
Kaldırım kenarında bir şey arıyordum, üzerine ışık düşen birikintiler... aynı kuzey ışıkları gibi, Sibirya'da bitmek bilmez bir günbatımı gibiydiler. Peki, ne arıyordum?
And at the edge of one of these puddles I see a pig, a young pig.
Birikintilerden birinin kenarında bir domuz, genç bir domuz görüyorum.
- No pond. Just puddles.
- Gölet yok, sadece küçük su birikintileri.
I felt the heat in the soil. The water puddles were hot.
Sıcaklığı hissedebiliyordum.
Henceforth you will be able to glimpse in the puddles, in the shop windows, in the gleaming bodywork of cars, the fleeting reflections of your decelerating life.
Yavaşlayan hayatının anlık yansımalarını su birikintilerinde dükkan vitrinlerinde, arabaların parıldayan kaportalarında yakalayabileceksin artık.
They'll be giving birth to seahorses... like those found in puddles... or to diabetics...
Ellerinden gelse aynı denizatlarındaki gibi erkekleri hamile bırakırlar! Veya şeker hastası yaparlar!
It's cluttered with debris, potholes, large gaping crevices, and numerous mud puddles.
Enkazlarla, çukurlarla, geniş ağzı açık yarıklarla ve çok sayıda çamur birikintileriyle dolu.
YOU'RE MAKING PUDDLES.
Çamurlu su yapıyorsun.
The creatures seem to be melting into horrible little green and brown puddles. It's, it's like...
Yaratıklar yeşil ve kahverengi çamur olup eriyorlar.
No dirt, no puddles.
Ne kirlet, ne de ıslat.
Slipping in puddles of baby juice.
Bebek mamasında yüzeceğiz.
I don't care if they died on puddles of their own vomit.
Kendi kusmuklarında boğulmalarını umursamıyorum.
There's puddles of water... all over the freakin'stage.
Hilkat garibesi sahneninizin her tarafında su birikintileri var.
No puddles.
Çamursuz.
Did Eddie drag you through the puddles again?
Tanrım. Bay Crane, Eddie yine mi sizi su birikintilerine soktu?
These puddles of glazed ketchup on the bureau?
Ya da bu ketçap öbeklerini?
Now don't jump in the puddles!
Suyu üzerinize sıçratmayın.
I tried the back door and there were puddles.
Arka kapıya gittim, çamurluydu.
And then, I beg you on the bearskin rug in his study and finally, as a crowning gesture we'll leave puddles of love on the Peruvian marble.
Sonra da sana yalvarıyorum çalışma odasındaki ayı postu üzerinde. Sonunda da üzerine tüy dikmek için Peru mermeri üzerinde izimizi bırakalım.
Be careful, there's puddles.
Su birikintilerine dikkat et.
Puddles of blood.
Börek ve ezme.
Those eyes, they're like gasoline puddles!
O gözler. ParıItısı gözümü alıyor.
Lois, it looks as if Puddles has done it again!
Lois, köpek yine yapmış yapacağını!
I'm just an 8-year-old boy who likes climbing trees and playing in puddles.
Ben sadece ağaçlara tırmanmayı ve göletlerde oynamayı seven 8 yaşında bir çocuğum.
Only a few puddles of bluish pain sloshed around inside.
sadece birkaç mavi acı gölü içini doldurmuş.
They don't step in puddles or over puddles.
Su birikintisine basmazlar.
They can't even look at puddles.
Hatta su birikintilerine bakamazlar.
They need to be blindfolded... and thrown in a sack and carried over puddles.
Gözlerini bağlayıp onları bir çuvala atmak ve taşımak gerekir.
# Jumping in puddles skipping down the hallway #
? Su birikintilerine atlayıp holden aşağı inen?
We sat or lay in puddles for three days.
Üç gün boyunca kendi pisliğimizde oturduk ve yattık.
I named my dog Puddles.
Köpeğimin adını Puddles koymuştum.
Quit jumping You're gonna have two puddles
Kes zıplamayı. İki birikintin olacak.
It's just that there's always puddles of water on the floor after you shower.
Ama duş aldıktan sonra yerde su oluyor.
- And look out for potholes and puddles.
- Çukurlara ve tümsekle dikkat edin!
And it doesn't like you either, Puddles!
Ve o seni de sevmiyor, Puddles.
That's enough, Puddles.
Bu kadar yeter, Puddles.
Well, actually l had to go on a mission last night and as you know the streets have lots of holes and puddles
Elbiselerin batmış. Dün gece bir işim vardı Fazlı Bey. Sokakların çukur ve göletlerle dolu olduğunu sen de biliyorsun.
Like my daddy always said, "Every path has its puddles."
Babamın hep dediği gibi, her yolda çamur vardır.
And somehow, the filthy mattress, the aroma of stale poppers and stepping into puddles of cold cum didn't exactly move me to hum "Isn't It Romantic".
Nedense, iğrenç şilteler, bozuk Poppers kokusu ve meni göllerinin üzerinden atlamak beni, "Ne romantik, değil mi?" demeye pek itmedi.
I suspect there's more puddles than dry land, each producing more mosquitoes in their slime than there are beads in a nunnery, and each mosquito as hungry as a priest.
Tahminimce kuru topraktan çok su birikintisi var her biri bir manastır dolusu tembihten daha çok sinek üretiyor ve her bir sinek de, bir keşişten daha aç.
Puddles!
Su birikintisi!
You remember how everybody called you "Puddles"?
Sana herkesin "Su birikintisi" dediğini hatırlıyor musun?
Everybody called you "Puddles".
Herkes "Su birikintisi" derdi.
I had to jump over the puddles.
Üzerinden atladı...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]