Quarry Çeviri Türkçe
818 parallel translation
You conduct the lady to her seat, leave the auditorium, get into the car number 3825 waiting outside the door, and drive at full speed over the mountain road into the quarry.
Bayana koltuğuna kadar eşlik edip, toplantı salonundan çıkın, dışarıda bekleyen'3825'plakalı arabaya binin, dağ yolundan geçerek arabayı son sürat taş ocağına sürün.
- I gotta get to the quarry.
Hemen taş ocağına dönmeliyim.
You'll never make the quarry in this truck.
Bu kamyonla taş ocağına asla varamazsın.
Let's me and you take a little walk over by the quarry, huh?
Taşocağına kadar seninle biraz yürüyüş yapalım mı, ha?
This bit of meat was mined in a rock quarry.
Bu et de kaya gibi sert.
That marble quarry in the valley is simply magnificent.
Vadideki mermer ocağı tek kelimeyle büyüleyici.
We can't expect to catch the quarry if we shut up the bait.
Yemi susturursak avı yakalamayı bekleyemeyiz.
I had a job working in the quarry.
Taş ocağında bir işim vardı.
- I thought I'd take a look at this quarry.
- Ben de ocağa bir bakayım dedim.
The man sent from the quarry, Miss Francon.
Taş ocağından gönderdikleri adam, Bayan Francon.
The tall guy down at the quarry told me you got a fireplace you wanted me to fix.
Taşocağındaki sırık şöminenizi benim tamir etmemi istediğinizi söyledi.
But you were working like a convict in a granite quarry.
Ama bir mahkum gibi granit ocağında çalışıyordun.
Stone quarry's all you can expect.
Taş ocakları görebileceğin en iyi yer.
- I got out of the quarry.
- Oradan çıktım
How about taking a swim, a moonlight swim at the old rock quarry?
Yüzmeye ne dersin? Eski taş ocağının orada, ay ışığında?
The soldiers slogged away in the quarry and cursed the awful heat.
Taş ocağında çalışmaktan pestili çıkmış askerler sıcağa sövüp saymaktaydılar.
You all come out of the same quarry.
Hepiniz aynısınız.
There was no sign of our quarry.
Canavardan iz yoktu.
An orchestra plays a march from some operetta as inmates head off to the quarry or the factory.
Bando bir opertten marşlar çalıyor Mahkumlar taşocağına veya fabrikalara giderken.
Three thousand Spaniards died building these steps leading to the Mauthausen quarry.
Mauthausen taşocaklarına uzanan bu tarım teraslarını yaparken üçbin İspanyol asıllı mahkum öldü.
The quarry by the River Nahe.
Nahe Nehri'ndeki maden ocağının.
No, I saw you in the slate quarry and a cold wind was blowing out of the cave and I waited so long for you and above me Eduard was sitting in the woods holding a lump of gold in his hands.
Seni taş ocağında gördüm ama. Mağaranın dışında soğuk bir rüzgar esiyordu. Seni çok bekledim.
Have you finished searching the quarry yet?
Taş ocağını aramayı bitirdiniz mi?
Cochepaille, I don't ask to be thanked, but do you remember the quarry and the rockslide?
Cochepaille, teşekkür edilsin istemem ama taş ocağında düşen kayaları hatırladın mı?
Pierre Michel, stone quarry, Saint Jean de Luz.
Pierre Michel, taş ocağı, Saint Jean de Luz.
Second quarry on the left.
Soldan ikinci taş ocağında.
This is a special quarry
Bu özel bir taş ocağı.
I saw 2 men at the quarry
Ben taş ocağında iki kişi gördüm.
North Quarry : 2 dead
Kuzey taş ocağı : 2 ölü.
West Quarry : 6 dead
Batı taş ocağı : 6 ölü.
Spoken like the true captain... of the Rockhead and Quarry Cave Construction Team.
Tıpkı Rockhead ve Quarry Cave Construction takımlarının kaptanı gibi konuştun.
We'll be drummed out of the Rockhead and Quarry bowling team for this.
Ritim tutmak için RockHead ve Quarry takımlarının dışında kaldık.
Then we found it in a quarry this morning... totally wrecked, with a body inside.
Sonra bu sabah onu bir taş ocağında içinde bir cesetle paramparça halde bulduk.
But gunshots in the air scare the quarry away.
Ama silah sesleri avımızı korkutabilir.
CAR TOOK DIZZYING PLUNGE INTO QUARRY
ARABA BAŞ DÖNDÜRÜCÜ BİR ŞEKİLDE TAŞ OCAĞINA ÇAKILMIŞ DURUMDA
"Sucy-en-Brie quarry, end of the line."
"Sucy-en-Brie taş ocağı, yolun sonu."
The quarry is a specific Russian submarine.
Avladığımız şey belirli bir Rus denizaltısı.
And in 1930 great-grandfather boasted in front of stone cutters whose quarry had just been closed and they beat him so badly he died.
Ve 1930'da büyük büyük babam, yakınında taş çıkartan işçilerin önünde övündü. Onu feci şekilde dövdüler ve öldü.
Take the quarry.
Ganimeti siz alım.
Eva Zolchak, mineral quarry.
Eva Zolchak, maden ocakları.
Well, Uncle, did you ever see a quarry so swiftly put to flight?
Amca, hiç bu kadar çabuk kaçan av gördünüz mü?
And, well, we got into his car, and we drove to the quarry, and it was a very beautiful night, and... well...
Ve arabasına bindik ve taş ocağına gittik. Çok güzel bir geceydi.
Starting now, there'll be no work in this quarry except for punishment.
Şu andan itibaren, bu taş ocağında ceza dışında iş olmayacak.
I'll put you to work with your uncle in the quarry.
Seni amcanın yanında çalışman için madenlere göndereceğim.
He's been chased into the quarry. My boss told me to gather men.
- Taş ocağında kıstırıIdı, patron adamları toplamamı emretti.
You know, when I got this leg hurt I was down in this rock quarry and all of a sudden there was this dynamite blast coming at me with the kind of force to kill 10 men.
Bacağım yaralandığında bir taş ocağındaydım. Sonra birden bir dinamit patladı. On adamı öldürebilecek güçte bir dinamit.
Where did you get these? Some quarry near here?
Bunları nereden aldın?
Found him in a quarry with a knife in his eye.
Bir taş ocağında gözüne bıçak saplanmış halde bulundu.
What are you guys doing mining in our quarry?
Maden ocağımızda ne işiniz var?
What are you planning to do with the villages'quarry?
Köylerin maden ocağı ile ne yapmayı düşünüyorsun?
For generations, the quarry has been the inheritance of the villages.
Taş ocakları nesiller boyu köylülerin olmuştur.