Quivering Çeviri Türkçe
160 parallel translation
You were shouting just now, but your lips are quivering.
Şimdi sadece bağırıyorsun, ama dudakların titriyor.
Look at you, quivering with pride.
Şu haline bak, gururdan titriyorsun.
But in their depths I see a trembling, quivering flame which you have kindled.
Ama o derinlikte gördüklerim zayıf, titrek bir alev senin tutuşturduğun.
How I liked you, wanted you when all quivering you lashed out against me!
Titreyerek kendimi kollarına atmak istiyorum.
He's a quivering mass of remorse and regret.
Pişmanlıktan yaprak gibi titriyor.
Brilliant and tranquil, then quivering
Harika ve huzur dolu, sonra bir titreme...
So is the moon still quivering from that impact?
O zaman Ay, çarpışmadan dolayı hala titriyor mu?
Rita? Ah, you mean that girl with the quivering lips?
Şu dudakları titreşen kızı mı kastediyorsun?
Great quivering icebergs!
Yüce titreyen buz dağları!
They make it impossible for me to pronounce this word without quivering.
Hayatı onlarsız temsil etmek imkansız.
Don't stand there quivering in limbo.
Orada dikilip durma. Elin ayağın titremesin.
I would have probably given up, had I not sensed she was hesitating, that she was quivering, that she loved me.
Muhtemelen, tereddütlü olduğunu hissetmeseydim titrediğini, beni sevdiğini algılayamasaydım vazgeçecektim.
A quivering, glistening mass.
Bıngıldayan, parlak bir kütle.
Cowering and quivering like downtrodden serfs.
Ezilmiş köleler gibi korkudan sinip titriyoruz.
Give... so that this quivering, shivering, helpless victim... can receive desperately needed medical attention.
Verin. Öyle ki bu titreyen, çaresiz kurban ihtiyacı olduğu tedaviye kavuşabilsin.
Have you never noticed swallows rising from between the lines of certain books, whole stanzas of quivering swallows?
Kırlangıçların kimi kitapların satırlarından havalandığını, ve bütün şiir kıtalarının titreşen kırlangıçlarını hiç fark etmiş miydiniz?
Quivering.
Titriyorum.
Until, finally, the poor bastard is reduced to a quivering, wasted piece of jelly.
Ta ki sonunda zavallı herif kasılan bir jöleye dönüşene dek.
Shaking and quivering.
Titriyorsun.
A total, quivering woman.
Her yeriyle titreyen bir kadın.
The old man stood quivering with fury... stammering as he tried to come up with a real crusher.
İhtiyar adam sinirden titriyordu. Okkalı bir laf söylemek için çabalıyorsa da, ağzı kekeliyordu.
We plunged into the cornucopia... quivering with desire and the ecstasy of unbridled avarice.
Kontrolsüz bir hırs ve büyük bir hevesle kutulara saldırmıştık.
Your jaw muscles are quivering.
Parmak eklemlerin beyazlamış ve çene kasların titriyor.
"into the quivering mouth... of her ever-fluttering love purse."
"titreyen ağzına doğru... onun titreyen cüzdanı gibi."
So stop quivering at the mention of his name, you Turkish coward.
Bu yüzden onun adından bahsedilince titremeyi kes, seni korkak Türk.
And it's still quivering there today.
Ve bugün de bu hala aynı.
Let's welcome the incredible iceman, who slices his enemies limb from limb... into quivering, bloody sushi...
İnanılmaz buz adama hoş geldin diyelim. Düşmanlarını lime lime doğrayıp..... onları kanlı birer suşi haline getiren..... Profesör Buz Adam!
But you're a yellow-bellied, spineless, bigoted, quivering, drunken, insomniatic, paranoid, disgusting, perverted, voyeuristic, little obscene phone callers. That's what you are.
Siz beni arayan bir avuç korkak bağnaz, ödlek, sarhoş, uykusuz, paranoyak, iğrenç, sapık röntgenci, ahlaksız dinleyicisiniz.
Mary O'Brien dances naked, screaming about her boyfriend's quivering loins.
Mary O'Brien ortalıkta çıplak dans edip, erkek arkadaşının belinin titremesinini çığlık atarak anlatıyor.
"into her quivering mound of love pudding."
"kadının titreşen aşk pudinginin tümseğine soktu..."
" I raised my quivering arms on high ;
"Ben yükseğe kaldırırken titreyen kollarımı".
"Our bright sun " was walking back up your quivering life "to show you it quivered..."
"Bizim parlak güneşimiz, titrediğini göstermek için o titrek yaşamına geri dönecek."
And turn you around and open your cheeks, it's like a little pink quivering rabbit nostril.
Ve dönüp yanaklarını açtığında tıpkı küçük, pembe, titreyen bir tavşanın burun delikleri gibi.
You are quivering with anticipation.
Heyecandan titriyorsunuz.
Why are they called "Quivering Brethren"?
Neden "Quivering Brethren ( Titreyen Din Kardeşleri )" diyorlar?
But now, your skill is fallen away... and you are one foolish, quivering mass.
Ama şimdi, yeteneğin bitti... ve aptal, titreyen bir yığınsın.
Then her face comes up out of the toilet bowl, lips quivering with rage gums bad and bleeding.
Daha sonra annemin kafası leğenden dışarı fırladı, dudakları şiddetle titriyordu diş etleri çok kötüydü ve kanıyordu.
If you wake up in the morning and find a quivering purple mass wearing my watch, don't touch it.
Sabah kalktığında, saatimi takan mor bir maske bulursan sakın dokunma!
I ´ m a quivering wreck.
Sinir küpüne döndüm.
" As his brazen fingers peeled the silken fabric from her heaving bosom he beheld her quivering alabaster mounds.
" Utanmaz parmakları, kabaran göğsünün üstündeki ipeği araladı. Titreyen, taş gibi tepelerine bakakaldı.
I will not go meekly like an obedient child or a quivering bride.
İtaatkâr bir çocuk ya da titrek bir gelin gibi başımı eğerek gitmeyeceğim. Hayır.
A small electric current breaks the heart's rhythmic beat, leaving it quivering, as if gripped by a heart attack.
Küçük elektrik akımı, kalp kriziyle teklemiş gibi titremeyi bırakarak kalbin ritmik akışını kesiyor.
Quivering in fear?
Korku içinde titremeli miyim?
I'll let you get back to Reginald's quivering member.
Ben sizi Reginald'ın titrek uzuvlarıyla baş başa bırakayım.
"Quivering member." I like that.
"Titrek uzuv". Tuttum bunu.
He wasn't rasping or quivering any longer.
Onun hırlaması kesilmiş, titremesi de durmuştu.
One serving zip, I see a quivering lower lip.
Bir servis atarak, gördüm sarkık bir alt dudak.
- Of quivering purple flecked with bars of gold. Insentient!
Biz, şimdi Tanrı gibiyiz ama önceden titrek sesli bir avuç insandık zevk ve acı karşısında duygusuzduk!
striking my quivering lips
Benim titreyen dudaklarıma vurarak.
Dougie, if you continue in this manner, you are going to force me to unleash a salvo of gay-stereotype humour that will leave you quivering.
- Dougie? Bu hal ve hareketlerini sürdürürsen, eşcinsellikle ilgili basmakalıp espriler yaylım ateşine başlayacağım ve ürpereceksin.
Lover! and quivering thigh! Passion!
Çılgın!