Raison Çeviri Türkçe
71 parallel translation
That's your whole raison d'etre, ain't it? No leads!
Tüm varoluş nedeniniz bu değil mi?
Your entire raison d'être is out the window?
Bütün varoluş sebebini camdan dışarı mı atıyorsun?
It just isn't my raison-d'etre.
Ama varoluş nedenim bu değil.
And yet, it is my raison d'être.
Even so, she is my raison d'être.
- Those cars are my life, my soul, my raison d'etre! - Shh! Mr. Toad owes me money.
Bay Kurbağa'nın bana borcu var.
It's sort of our raison d'être, you know?
Bu bizim dünyadaki tek amacımız, çünkü.
Il a raison.
O haklı.
This journey is his raison d'être.
Varoluşlarına has bir eğilimdir yaptıkları.
If we must fight, we will fight. If we do, there will be no mercy.
Komün'ün "raison d'être" i olan toplumsal devrime yardım etmek.
Now we must go to the barricades to look after these people. We're offering help and support, but if nobody wants it, we'll do it alone.
Toplumsal adaleti savunan bizler bu sınıf için hiçbir şey yapmazsak, Komün'ün raison d'être'ini yerine getirdiğini görmem mümkün olmaz.
But the second, equally important, is to contribute to the social revolution "which is the Commune's" "raison d'etre." " "
Elbette, camlarının ardında şık takım elbiselerin olduğu ve tavanlarından jambonlar sarkan dükkânların önünden bizler de geçiyoruz.
" " "was won by the working class." " " "l fail to see the Commune's raison d'etre,"
Versay'a gidiyoruz, on gündür bekliyorduk.
You're my raison d'etre.
Sen benim var olma sebebimsin.
Qui s'éleve vers la vie et sur la raison. That is raising toward life and reason.
Kendi sonuna gidebilen insanoğludur.
I thought vengeance demons only punished men who wronged women. Oh, that was Anya's little raison d'être.
İntikam iblislerinin sadece, kadınlara kötü davranan erkekleri cezalandırdığını sanırdım.
Today you are the Springsteen family's raison d'être. Come in, come in. - Was your drive long?
İçeri geçin Yolculuk uzun muydu?
- No, that was my raison d'etre.
- Hayır, varlık nedeni oldu.
This is my raison d'etre.
Bu benim olma nedenidir.
To your raison d'etre.
Sizin varlık nedeni için
Trust in me, and my raison d'etre.
Bana Güven, ve benim raison d'être
All right. If I'm second-rate as the smart kid, I'll find a new raison d'etre.
Pekâlâ, şimdi ikinci dehâ olarak yaşamak için yeni bir neden bulacağım.
My raison d'état.
Hedeflerimi ya da tutkularımı.
Which explains his familiarity with LIGO's raison d'etre.
LIGO'nun varolma nedeniyle aşinalığını açıklıyor.
The chain of sad souls that lost their raison d'etre.
Var olmanın anlamını kaybetmekle kederlenmiş bir grup beyin.
- One pack of Raison.
- Bir paket Captain Black.
Had I been anywhere else in the world, I never would have found my raison d'etre.
Dünyanın başka bir yerinde olmuş olsaydım varoluş nedenimi asla bulamayacaktım.
That's my raison d'etre, baby.
Bu benim varoluş nedenim, bebeğim.
Doing all six novels is the raison d'être of the book club and it is the only reason I'm here.
Tüm 6 kitabın olması kulübün teması için önemli... ve benim burada olma sebebim de bu.
It is called Raison et Sensibilité.
İsmi de Raison et Sensibilité.
I know this is very difficult for you to understand but my whole reason for being here, my raison d'etre, this is the denoument...
Bunu anlaman çok güç biliyorum, ama burada olmamın tüm nedeni var oluş nedenim, çözümü bu...
That is the raison d'¨ ¦ ¨ ºtre of society.
Sosyetenin bir var olma sebebi var.
I'll explain the whole sort of raison d'etre thing to Lou and she'll listen.
Ben Lou'ya neyin neden olduğunu anlatmaya çalışırım. Beni dinleyecektir.
Oh, well, actually, I brought along a portfolio... Which has got my "raison d'etre."
Aslında, bu dosyayı yanımda getirdim kendisi "benim varoluş sebebimdir".
Removing Joe Chill as the killer of Batman's parents effectively deprived him of his raison d'être.
Batman'in ailesinin katili Joe Chill'i ortadan kaldırmak Batman'in varoluş nedeninin yok olmasına sebep oldu ( raison d'etre ).
It's given me a purpose in life, a goal, a raison d'etre.
Bu bana bir hedef, yaşamak için bir neden veriyor.
Albeit a selfish, mean-spirited, childish raison.
Bencilce, acımasızca ve çocukça bir sebep olsa da.
That's my raison d'être :
Başım dik ve sarsılmadan, ihanetle geçen günler ve teslimiyetle geçen geceleri atlatacağım.
I hope you will reconsider NSS raison d'etre
Lütfen, NSS'e olan ihtiyacınız konusunda dikkatlice düşünün.
Mr. President, you have to worry for the country, day and night It's our mission and our raison d'être, to remove any obstacles and solve problems and aid you in achieving your goals
Halkımızın sahip olduğu sorunları çözmenizi mümkün kılmak bizim misyonumuz ve varoluş amacımızdır.
If you say Raison d'etre I'm going to kill myself
- Eğer'yaşama amacı'dersen kendimi öldürürüm.
My raison d'etre.
Bu benim var olma nedenim.
Raison, please.
Raison olsun.
But we asked for Raison.
Raison istemiştik ama.
- It's my raison d'etre.
- Hanımefendi, Todd Margaret durmaz. - Hayır dokunmayın.
True story. No, raison d'etre. It's French.
Reçeli kavanozdan çıkarmayı başardınız.
His helium infused chicken balloons?
"Raison d'etre" Fransızca.
Art crimes are your FBI raison d'être.
Sanat Suçları senin FBI güvenliğin.
Because he took away, when he did what he did to himself, he took with him the raison d'etre for the kind of work we did together.
Çünkü kendine bunu yaptığında beraberinde beraber yaptığımız işin varlık sebebini de alıp götürdü.
- Um... - I'd like you to meet my raison d'etre.
Benim varoluş nedenim ile tanışmanı istiyorum.
"C'est la fièvre de la raison."
"Bu nedenle hep ateşlidirler."
So, what's your favorite dish of his?
Sizlerin tabiriyle "tutkum." - "Raison d'etre" yani.