Rance Çeviri Türkçe
187 parallel translation
He didn't carry no handgun, Rance.
Tabanca taşımıyordu Rance.
Goodness, Rance, aren't you finished yet?
Tanrım, Rance, daha bitmedi mi?
Here's the supper for Rance.
İşte Rance'in yemeği.
- Rance, do you think I could?
- Rance, sence yapabilir miyim?
- Rance'll learn me to read.
- Rance bana okumayı öğretecek.
Rance, I'm sorry.
Rance, üzgünüm.
Rance?
Rance mi?
Rance, we'll need you for some of that legal stuff later.
Rance, yasal bir konu için sonra sana ihtiyacımız olacak.
Rance, please.
Rance, lütfen.
You should hear what he's swearing to do to Rance.
Rance'a neler yapacak ettiği yemini bir duyman lazım.
Mr Rance, I have the buckboard out here.
Bay Rance, arabayı getirdim.
Go, Rance.
Git Rance.
Rance?
Rance?
Rance Stoddard?
Rance Stoddard?
Rance!
Rance!
Rance is out front with a gun!
Rance elinde tabancayla dışarıda duruyor!
You all know that Rance Stoddard couldn't shoot the hat off his head with a gun in his hand.
Bildiğin gibi Rance Stoddard elinde silah varken kafasındaki şapkayı bile vuramaz.
Rance, if it had been you instead of Valance, I would...
Rance, Valance'ın yerinde sen olsaydın, seni...
- Rance, this is Handy Strong.
- Rance, bu Handy Strong.
Come on, Rance.
Haydi Rance.
He's right, Rance.
O haklı Rance.
- But, Mr Rance...
- Ama Bay Rance...
- Rance...
- Rance...
WIhat will we find wIhen we go back to F rance?
Fransa'ya geri dönünce ne bulacağız?
Hiya, Rance.
Selam Rance.
Good morning, Rance.
Günaydın Rance.
Aw, you look great, Rance.
Harika görünüyorsun Rance.
Did you sleep well, Rance?
İyi uyuyabildin mi Rance?
Hiya, Rance!
Selam Rance!
Oh, by the way, Rance, I'd like you to meet a little friend of mine.
Bu arada Rance, seni arkadaşımla tanıştırayım.
Rance, this is Miss Stardust.
Rance, Bayan Stardust.
Miss Stardust, Rance.
Bayan Stardust, Rance.
Rance, why don't you sit down and join us for a minute?
Rance, bize katılmak istemez misin?
How's Mrs. G, Rance?
Bayan G. nasıl Rance?
- You're the first one to know it, too, aren't you Rance?
- Sen de farkındasın zaten değil mi?
Rance... I want you to find out if there's anything stinking up his files.
Rance dosyasında onu kötüleyecek bir şeyler olup olmadığını araştır.
DAWSON : Rance.
Rance.
RANCE : So long, Joe Morgan.
Hoşça kal Joe Morgan.
RANCE : All right, you stay right where you are! Far away from the Sheriff.
Tamam, olduğunuz yerde kalın, şeriften uzak durun.
RANCE : Come on, let's get those reinforcements going.
Haydi şu destek ekibini gönderin.
RANCE : You're about the last person I expected to come waltzing in here.
Buraya gelmesini beklediğim son kişi sendin.
RANCE : They're with the Sheriff.
Şerif'le beraberler.
RANCE : What do you fellas want?
Ne istiyorsunuz?
'Cause as soon as Rance gets back here with Mrs. Morgan... you are gonna get a whole new understanding... of the will of the people.
Çünkü Rance, Bayan Morgan ile buraya geldiğinde halkın iradesinin anlamını yeniden öğreneceksiniz.
Come on, Sheriff. Rance radioed and said the MPs are on their way.
Rance arayıp askeri polislerin yolda olduğunu söyledi.
Lisa, I'll be leaving next month on the IIe de rance... for a linguistics symposium in Brussels.
Lisa, ben önümüzdeki ay Brüksel'deki bir hayvan çiftliğine... bir dilbilim sempozyumu için gidiyorum.
Tomorrow I go see an ex-Newfoundlander and who lives now on the Rance river.
Yarın, Rance nehri kenarında oturan buranın yerlilerinden birini ziyaret edeceğim. Gelmek ister misin? Araban var mı?
I'd like to take this moment to thank Mr. Rance for interrupting a busy travel schedule to pay us a visit.
Bu arada Bay Rance'e, yoğun iş gezilerini bölerek bizi ziyaret ettiği için teşekkür etmek istiyorum.
Mr. Rance met with John and me earlier to make another bid for our involvement in the unions.
Bay Rance, ben ve John ile daha önce sendikalara girme önerimizle ilgili görüştü.
Rance.
Rance.
RANCE :
Kamyon tamirhanesinde.