English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ R ] / Rapport

Rapport Çeviri Türkçe

269 parallel translation
He's not in rapport with you.
Seninle uyumlu değil.
Will be someone we can have a rapport with.
Anlaşabileceğimiz biri olur.
You're now on rapport with Professor Charcot.
Artık Profesör Charcot ile ilişkidesin.
The admiral felt close rapport should be kept with the forward areas.
Amiral, bölgeler arası uyumlu ilişkiyi öngördü.
The waterfall will dictate to me, with no logical rapport between us.
Şelaleyi görmüyorum, O, aramızda herhangi bir mantıki ahenk olmaksızın kendini bana dikte ediyor
For one minute or until full rapport is achieved.
Ya bir dakika ya da tam uygunluk elde edilene kadar bekleriz.
I don't think she'll want anyone to intrude in the kind of rapport she has with Kollos.
Kollos ile kurduğu dostlukta kimsenin araya girmesini istemiyor.
And everybody knows I never had... and never will have a rapport with that... gentleman.
Herkesin malumudur... ben o ismi lazım olmayan beyle hiç temas kurmadım, kurmam da.
I shall establish a rapport with him.
Onunla uyumlu bir ilişki kuracağım.
Makes it hard to establish a rapport, to put the other person at his ease.
Bir ahenk tutturup, karşı taraftakini rahatlatmak kolay iş değil.
A situation has been created in which the old colonial system can be replaced with a rapport based on direct collaboration between producing and consuming nations.
Eski sömürgeci sistemin... üretici ve tüketici ülkeler arasında dostça ilişkiye dayalı doğrudan işbirliğinin yerine geçebileceği bir durum yaratılmaya çalışılmakta.
I study the Psychological rapport between students and teachers.
Öğrenci ve öğretmen arasındaki psikolojik ilişkiyi araştırıyorum.
There's no rapport and I don't dig you physically.
Uyum yok ve fiziksel olarak seninle uyuşmuyoruz.
I've got a terrific rapport with Linda.
Linda'yla harika bir uyumum var.
The difficulty is in the rapport between the taste of the wine... and the moment when each dish is ready.
Zorluk, şarabın lezzetiyle her tabağın hazırlanışı arasında geçen zamanın ahenginde.
How? One of the Alphan pilots has been in rapport with her.
Alfa pilotlarından birisi onunla ilişkiye geçti.
Rapport with Psyche benefits everyone.
Ruh ile girilen ilişkiden herkes fayda sağlar.
We don't have a rapport and there's nothing to talk about
Biz arkadaş değiliz. Ve konuşacak bir şey de yok.
We had instant rapport.
Aramızda hemen bir bağ oluşuverdi.
He has such a rapport with the actors and the crew.
Oyunculara ve çalışanlara karşı çok anlayışlı.
You have a natural rapport with the camera.
Kamerayla doğal bir bağ kuruyorsun.
Inspector! Since our rapport is based on mutual trust I would be grateful if you could take care of one small formality.
Komiser bey, ilişkimiz karşılıklı güvene dayalı olduğu için, son bir formaliteyi yerine getirmeniz beni mutlu edecektir.
And all that time I thought we had this incredible rapport.
Beş gündür aramızda inanılmaz bir çekim var.
I mean, we've got this special rapport.
Yani, geleceğimi güven altına alabilirim.
It's great you have this rapport with him. Right off the bat.
Onunla böyle bir ilişkin olması müthiş bir şey.
It seems to have a quicker rapport with our computers than we have.
Bilgisayarlarımızla, bizden çok daha samimi gibi.
But I've got an instinctive rapport with kids.
Öylesine sorduğum bir soruydu!
And I always have had a special rapport with the wee people.
Hem zaten küçük insanlarla aram daima iyi olmuştur. Ne zararı olabilir ki?
Ah. And also they had together the great rapport, no?
Ayrıca birbirleriyle çok iyi anlaşırlardı, değil mi?
Rapport?
Hayır, tam tersi.
They have a rapport.
Çok uyumlu görünüyorlar.
The rapport that exists between us also means a great deal to me.
Aramızdaki ilişkinin benim için de anlamı büyük.
Our greatest hope may be Monsieur Chopin, in whose music we find both emotion and science in the most perfect rapport.
En büyük umudumuz, mükemmel bir ahekle bilim ve duyguyu birarada bulabildiğimiz müziğiyle Chopin olabilir.
I THINK I CAN ESTABLISH A RAPPORT WITH THIS GIRL.
Bu kızla bir yakınlık kurabilirim.
A RAPPORT!
Yakınlık demek?
A RAPPORT!
Yakınlık!
IT LOOKS LIKE YOU ESTABLISHED... QUITE A RAPPORT, PROCTOR.
Baya yakınlık kurmuşa..... benziyorsun Proctor.
Being honest about everything, from your erotic fantasies to your life-long insecurities, builds the kind of rapport that a quick one-nighter could never match.
Erotik fantezilerinizden, berigelen güven sorunlarınıza kadar her türlü konuda birbirinize dürüst olmalı, ve asla tek gecelik ilişkiler peşinde olmadığınıza inandırmalısınız.
There was some kind of rapport I felt here that was meaningful.
Bilmiyorum. Ortada anlamlı olduğunu hissettiğim bir uyum vardı.
Now the greater your rapport with the vehicle, the greater the joy.
Araca ne kadar uyum sağlarsan keyfin o kadar artar.
Besides, you have such a lovely rapport with him.
Raporunuzu okudum, her şey çok iyiydi...
No outside worry, food or anything... interrupted the rapport we were establishing.
Hiçbir dış etkenle, yemek içmekle sağladığımız uyumu bozacak şeylerle alakadar olmuyordu.
I thought pitchers and catchers had a special rapport.
Vuranla yakalayan arasında bir bağ var sanırdım.
No, but I have a very good rapport with women.
Hayır, ama kadınlarla iyi bir bağım var.
Through your unique psychic rapport, you may be her only hope.
Psikolojik desteğin sayesinde, onun tek umudu sensin.
There is one with whom she has a psychic rapport.
Psişik destek sağlayan birisi var.
And it will infect them, their rapport.
Ve bu onların tatilini etkileyecek.
We've found that kids, after a certain age develop a better rapport with doctors if they're one on one.
Çocuklar belli bir yaştan sonra doktorla baş başa daha rahat oluyor.
We obviously have a good rapport.
Aramızda kesinlikle iyi bir kimya var.
You know, Lisa, I feel like I have an instant rapport with you.
Lisa, seninle anlık rapor hazırlıyormuş gibiyim.
We need more control, a better rapport between school and family.
Okul ile veliler arasında daha iyi bir dayanışma olmalı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]