Remorse Çeviri Türkçe
1,181 parallel translation
Your Honor, due to the heinous nature... of this crime and the defendant's obvious lack of remorse, the State moves that Vanessa Julia Lutz be tried as an adult.
Sayın hakim, suçun iğrenç hali gereği ve sanığın pişman olmaktan son derece uzak olması sebebiyle Vanessa Julia Lutz'un bir yetişkin olarak yargılanmasını istiyoruz.
Inmate shows no remorse for her crimes.
Tutuklu işlediği suçlardan dolayı vicdan azabı duymuyor.
And never did the Cyclops'hammers fall on Mars his armor, forged for proof eterne with less remorse than Pyrrhus'bleeding sword now falls on Priam.
Devlerin topuzu daha amansızca düşmemiştir Mars'ın delinmez zırhları üstüne Pirus'un Priamos'a indirdiği kanlı kılıçtan.
And now, in the midst of my obvious remorse, you make me grovel?
Ve şimdi de, açıkça belli ettiğim halde vicdan azabıma karşılık, benim dizlerine kapanmamı mı bekliyorsun?
Mr Murphy, you are a habitual thief, devoid of regret and remorse.
Bay Murphy, siz hırsızlığı alışkanlık haline getirmiş pişmanlık ve vicdandan yoksun bir insansınız.
WaIIowing in useless remorse.
İşe yaramaz dedikodular içinde yuvarlanıyorsunuz.
That's an indication of remorse.
Bu vicdan azabının göstergesidir.
It's rare to have remorse for a stranger.
Bir yabancıya karşı vicdan azabı duymak nadir görülür.
No rejection, no guilt, no remorse.
İtitraz yok, suçluluk yok, pişmanlık yok.
You've never felt remorse.
Sen hiç pişmanlık hissetmedin.
Champ! Champ, do you feel remorse for your crime?
Şampiyon, işlediğin suçtan pişman mısın?
Do you feel remorse?
Vicdan azabı, hissediyor musun?
You mustn't feel remorse.
Pişmanlık duymamalısın.
I don't hear any real remorse.
Bana pişman gibi gelmedi.
I don't hear any real remorse here.
Bana pişman gibi gelmedi.
Don't you have any remorse?
Hiç pişmanlık duymuyor musun?
Remorse comes when you feel you've done something wrong.
Pişmanlık yanlış bir şey yaptığını düşündüğünde gelir.
No guilt, pain, remorse, fear.
Ne suçluluk, ne acı, ne pişmanlık, ne de korku.
Try feeling a little remorse.
Biraz vicdan azabı hissetmeye çalış.
You did it all for the money, and now, overcome with remorse... you took your own life.
Bunların hepsini para için yaptın, ve şimdi vicdan azabına yenik düşüyorsun... Ve kendi hayatına kendin kıyıyorsun.
Rose left me a riddle I haven't solved... of how we judge those who have hurt us... when they have shown no remorse, or even understanding.
Rose, hiçbir pişmanlık ya da... anlayış göstermeyip bizi inciten insanları... yargılayışımızla ilgili çözemediğim bir bilmece bıraktı bana.
Remorse reminds me of Daddy, who had none.
Pişmanlık duygusu bana, bu duygunun zerresi bile olmayan babamı hatırlatıyor.
Now that he has been freed of alien influences... he has reportedly indicated feelings of remorse and regret... for his actions against his own homeworld.
Yabancı etkisinden kurtulduktan sonra kendi vatanına karşı giriştiği isyan hareketinden dolayı son derece üzgün ve pişman olduğunu belirtti.
No conscience, no remorse.
Ne bilincin ne de vicdanın kalır.
She said murderers often show no remorse for their actions because they have no moral centre.
Katillerin ahlâki değerleri olmadığı, için yaptıklarına pişman olmadıklarını söyledi.
I've known men that have committed violent crimes to feel remorse.
Vicdan azabı hissetmek için ağır suçlar işleyen adamlar gördüm.
Groves is a demented sociopath without a scoosh of remorse.
- Groves hiç bir vicdani rahatsızlık duymayan manyak bir sosyopat.
Enticing people to use a product that could give them cancer probably will give them cancer and feel no remorse.
İnsanları, kanser verebilecek ürünlerini kullanmaya ayartmaya yönelik muhtemelen, kanser verecek ürünlerini ve hiç pişmanlık duymayabilirler.
You'd be spared the morning-after remorse, huh?
Sonraki sabah pişmanlığından da kurtulmuş olursun.
Tell me something... when you hear about people like the Caatati, do you have any feelings of remorse?
Katati gibi bir... isim duyduğunda, hissettiğin bir şey söyle... herhangi bir, vicdan azabı duyuyor musun?
We apologize with family, friends, between foreign relieving his soul remorse and resentment.
Aile, dostlar, yerliler ve yabancılarla her şey paylaşılıyordu. Ruhunda pişmanlık ve öfke olan herkesle.
When you finally say the thing you mean to say at the moment you mean to say it, remorse inevitably follows.
Söylemek istediğin şeyi, söylediğin anda arkasından nedamet takip eder.
Today in Guernica a German delegation officially expressed their feelings of remorse to basque authorities.
Bu akşam Guernica'da, bir Alman temsilciler heyeti üyesi Bask Bölgesi otoritelerine, duydukları pişmanlığı resmen dile getirdi.
It's no bullshit. I don't want to spend my life with remorse!
Hayır değil, hayatımı kalanını vicdan azabıyla geçirmek istemiyorum.
No remorse, brother!
Acıma yok!
No remorse for the helpless one
Çaresiz olana acımamız yok
No remorse, no repent
Acıma yok pişmanlık yok
As much as she declares remorse, I know she doesn't.
Ne kadar pişman olduğunu söylerse söylesin, öyle olmadığını biliyorum.
Maybe feeling a little dumper's remorse?
- Onu terk ettiğine pişman mısın?
Has he shown any remorse?
Pişmanlık gösterdi mi?
Does that count as remorse?
Bu pişmanlık sayılır mı?
He tried to kill his brother, and he has no signs of remorse.
Kardeşini öldürmeye çalıştı ve pişmanlık belirtisi göstermedi.
It's a little late for remorse, don't you think?
Pişman olmak için çok geç, öyle değil mi?
would you risk that to this man's remorse?
Bu adamın pişmanlığına güvenip, onları riske atar mısınız?
Despite the opinion of the expert witness, your remorse, evidenced by psychiatric reports and behaviour, persuades us you are now fully rehabilitated.
Uzman tanıkların görüşleri doğrultusunda, pişmanlığınız, psikiyatrik raporlar ve davranışlarınızla ispatlandı. Tamamen rehabilite olduğunuza ikna olduk.
No regrets, no remorse.
Ne pişmanlık, ne de vicdan azabı.
Manson has never shown any signs of remorse for his crimes. If you see Manson please kick his ass and smash his fuckin'face in for me and then call the police.
İşlediği cinayetlerden pişmanlık duymayan biri olarak bilinen Manson'u görürseniz önce kafasını ezin ve sonra polise teslim edin.
I am not seeking a statement of remorse.
Bir vicdan azabı ifadesi aramıyorum.
It's called remorse, Seven.
Buna vicdan azabı denir, Seven.
I do not enjoy this remorse any more than I enjoyed anger.
Yaşadığım kızgınlık kadar bu vicdan azabından hoşlanmıyorum
People come to me who are close to being driven mad by remorse and guilt.
Bana gelen insanlar pişmanlık ve suçluluktan dolayı çıldırmaya çok yakınlar.