Runner Çeviri Türkçe
1,898 parallel translation
You're, uh, turning into a majorly fast runner.
Sen git gide acayip hızlı koşmaya başladın.
You're gonna aim for the lower part of the first baseman's glove while calibrating the number of steps before the runner gets there.
Amacın birinci bölge oyuncusuna aşağıdan koşucu oraya varmadan topu güzelce atmak. Anladın mı?
Her guy was more the rock climber, runner, not-so-corporate type.
Yanındaki adam, dağ tırmanıcısına ya da koşucuya falan benziyordu. İşadamı tipli değildi.
I read in the newspaper this morning that, that south African runner, well, she tested positive for having both male and female parts, and now, she's banned from competing as a woman.
Bu sabah gazetede okumuştum şu, Güney Afrikalı sprinter kadının, test sonuçları pozitif çıkmış, hem kadın hem de erkek bölgeleri varmış, ve şimdi, kadın olarak yarışmaktan men edilmiş.
Heart like a marathon runner.
Kalbi maraton koşucusu kadar sağlammış.
- So, why did you do a runner?
- Neden kaçtın o zaman?
How'd it go? Second runner-up.
Nasıl gitti?
- You Are A Runner and I Am My Father's Son In the national league, the Dodgers beat the Cardinals...
Ulusal ligde, Dodgers, Cardinals'i yendi...
And my wife is a runner, and it shows.
Eşim bir atletmiş ve bunu belli ediyordu.
Wow. Fast runner.
Hızlı koşuyormuş.
The girl, done a runner.
Kız, alelacele çıkmış.
400 - metre runner.
400 metre koşucusuyum.
He's a fast runner.
- Çok hızlı koşuyor.
You, idiot boy, put some stones on the bridal runner so the breeze won't take it.
Hadi eşyalarımızı yerleştirelim. Stan, nereye gidiyorsun?
You're that runner guy.
Sen şu atlet çocuksun.
You're that runner guy.
Önceki Bölümlerde... - Feci sıçmışsın bu sefer.
You never have to drug-test an African distance runner.
Afrika'lı maratonculara doping testi yapmanıza gerek yok.
He was an Ethiopian distance runner and he won the Rome Olympics running barefoot.
Etiyopyalı bir maratoncuydu. Roma Olimpiyatlarını çıplak ayakla kazandı.
Cut to miss Semenya, the South African middle-distance runner who turns out to be a he / she.
Bayan Semenya'ya bakalım, güney afrikalı yarı maraton koşucusu kızmı erkekmi anlaşılamayan.
- Deckard from Blade Runner.
- Blade Runner'da Deckard.
Well, I don't wanna brag, but I did break all the sales records as business manager of the school newspaper and was runner-up in the Michigan State Econ Olympics and...
Gösteriş yapmak istemem, ama okul gazetesinde yöneticiyken yaptığım satışlarla zamanında elde edilen rekoru geri bıraktım. Ayrıca Michigan State ekonomi olimpiyatlarında...
He's a runner.
- O tam bir kaçaktır.
Now if you don't fill me in, I'll have you in there playing Victoria and Albert quicker than a bookies runner.
Bildiklerini hemen anlatmazsan seni içeri atarım, mahkûmlarla Victoria ve Albert'çılık oynamak zorunda kalırsın.
He used to be a marathon runner before he joined up.
Orduya katılmadan önce maraton koşucusuydu.
- I didn't know you were a runner.
- Koştuğunu bilmiyordum. - Koşuyorum.
Prepare the light runner, Quorra.
Işık-mobili hazırla Quorra.
- We have a runner!
- Kaçağımız var!
No, I did a runner.
Kaçtım.
It's ugly, but a good runner.
Çirkin ama iyi bir atış.
Doing a runner.
Kaçmaya çalışmaktan.
# Do a runner # when her fella arrives
Yağlıyorum tabanları kocası eve ulaşınca...
You're a runner, Pinkie.
Sen bir ayakçısın Pinkie.
I'm just saying, I've got a runner on third, and I can't get him home.
Çünkü bu çok zor, Andy.
Greek runner Achilles while competing with a tortoise, if tortoise comes little earlier, it's proven theory that tortoise has won,
Yunan atlet Aşil, bir kaplumbağa ile yarıştığında kaplumbağa önce başlarsa, bu onun kazanacağını gösterir.
So when the runner takes his lead...
Ve koşucu öne çıktığı zaman...
There he is, the best Austrian runner!
İşte geliyor, Aşağı Avusturya Eyaleti'nin en iyi atleti!
We hold the bond on Jessup Dolly, and now he's a runner, it looks like.
Elimizde Jessup Dolly'nin senedi var ve görünüşe göre kendisi firarî konumunda.
Dad ain't no runner.
Babam firarî falan değil.
That makes him a runner.
Bu onu firarî yapar.
- I was runner-up to you?
-... hatırlamıyor musun?
- Runner-up to me?
- Ardımdan geldiğini mi?
You need a runner?
Koşucu mu lazım?
- Where's my runner?
- Kaçırıcı nerede?
- I say we do a runner.
- Bence tamam deyip sonra satalım.
He was a beautiful runner.
İyi bir koşucuydu.
Really beautiful runner.
Gerçekten iyi bir koşucu.
You know, you see a movie like Blade Runner, and then you find the phrase "blade runner" came from him.
Eğer BLADE RUNNER gibi bir film ile karşılaşırsanız, BLADE RUNNER ifadesinin kendisine geldiğini bulabilirsiniz.
Hey, looks like we got a runner.
Bir kaçak var.
I am a much faster runner than you.
Ben senden daha hızlı koşuyorum.
All of this says runner-up.
Bunların hepsi ikinciliği gösterir.
We can see that, the effort the unknown runner, number 8950, that's Johann Rettenberger,
... 8950 numaralı sürpriz koşucu evet, bu Johann Rettenberger,