Rushed Çeviri Türkçe
1,502 parallel translation
Or else it wouldn't have been such a rushed job. You know me.
Vallahi kokudan tam konsantre olamadım, yoksa biliyorsun böyle aceleye şey yapmazdı yani...
Officers rushed to the roofs of the towers.
Görevliler çatıya koşuştular.
Back at the house, Michael finished his work... and, now late, rushed to pick up Rita.
Evde, Michael işini bitirmiştir ama geç kalmıştır.
And Michael arrived at the courthouse... only to discover that Maggie had already been rushed to the hospital.
Michael adliyeye geldi Maggie'nin hastaneye kaldırıldığını öğrendi.
So Michael rushed to the Four Seas Hotel... to keep Tobias from finding out about Lindsay's date.
Bu yüzden Michael aceleyle Four Seas Hotel'e Tobias'ın Lindsay'nin randevusunu öğrenmemesini sağlamaya gitti.
George Sr. Sure rushed this to market.
George Sr. piyasaya çıkarmak için acele etti.
And Michael rushed home to teach his son to drive.
Ve Michael oğluna araba sürmeyi öğretmek için eve gelir.
Michael rushed to the office only to find that his worst fears had come true.
Michael en büyük korkusunun gerçekleşmiş olduğunu öğrenmek için aceleyle ofise gitti.
Gangstalicious was doing a show in town when three men rushed the stage and shot him.
Gangstalicious kasabasında bir gösteri yapıyor oldu üç adam sahneye koştu zaman ve onu vurdu.
Uh, I was told that he was rushed here?
Duyduğuma göre buraya yetiştirilmiş.
He followed us out of the elevator, and... we just kind of ignored him and rushed in the apartment.
Asansörden çıkınca da peşimizden geldi... biz de onu sallamadık eve girdik.
Remember when I rushed you back into the apartment?
Seni kapıdan içeri soktuğum zamanı hatırlıyor musun?
Not until he was hit by a car this morning and rushed to a hospital.
Bu sabah bir araba çarptı kadar olmaz ve hastaneye koştu. - Peki, o kaç yaşında?
She was just rushed to the hospital with convulsions.
- İstem dışı kasılmalar nedeniyle hastaneye kaldırılmış.
He dropped to the ground when he heard the shots and then rushed over to help... after he saw the S.U.V. drive off.
Silah sesi duyunca kendini yere atmış. Jipin uzaklaştığını görünce de yardıma koşmuş.
It was lonny who rushed susan to the hospital the night julie was born.
Julie'nin doğduğu akşam, Susan'ı hastaneye Lonny yetiştirmişti.
Because Sam had rushed his tests, we were able to get them into surgery that afternoon.
Sam testleri hızlandırdığı için öğleden sonra onu ameliyata alabildik.
YEAH, SO I JUST RUSHED OVER THERE AND STARTED CLEANING UP THE TRASH, AND WHAT POPS OUT OF ONE OF THE CANS?
Evet, koşup çöpü toplamaya başladım ama tenekeden ne çıktı?
The facts are still sketchy... but Nessa's sister was rushed to the hospital.
Birini bulmuşlar, Adanna Holt, Jackson'ın kızı.
Somebody called security, the guard rushed in.
Biri güvenliği aramış.
I saw Erin lying there, and I rushed in without clearing the room.
Erin'in yerde yattığını görünce odanın güvenli olup olmadığına bakmadım.
And then, they rushed me, they beat me up, then they shook my hand.
Ve sonra, bana saldırdılar, beni dövdüler,... sonra da elimi sıktılar.
Three guys rushed them at the front door, bound them with duct tape.
Üç kişi ön kapıda saldırmış. Sonra da koli bandıyla bağlamışlar.
I noticed your husband hasn't rushed home from Europe yet.
Kocanın telaşlanıp Avrupa'dan döneceği yok sanırım.
It can't be rushed.
Aceleye gelmez.
Oh, I do, but I feel like... maybe we rushed things a little bit, maybe I... I rushed things a little bit.
Oh, seviyorum, ama galiba... belki de işleri aceleye getirdik, belki ben işleri aceleye getirdim.
I was such an idiot and he just rushed out straight away to try and find me because he's so lovely like that. I feel like I'm always the one.
Çok salaklık ettim, hemen beni aramaya çıktı çünkü hep sevecendir, bana kendimi eşsiz hissettirir.
Your car is streaked with dried soap like you rushed out of there without having time to rinse.
- Senin araba durulamaya fırsat bulamadan sabunlu bir şekilde oradan hızla uzaklaşmış gibi.
Young woman was rushed to Mission Cross for surgery.
Genç bir kadın ameliyat için acilen hastaneye kaldırılmış.
I am 18, and i've been in love with lana since I was like 7, so it's not like we just rushed into something.
Lana'ya 7 yaşından beri aşığım, yani bir şeyi aceleye getirdiğimiz söylenemez.
The Ancient scientists running Arcturus were rushed into testing before they had perfected a means of effectively controlling the power output.
Kadim bilimadamları güç çıkışının kontrolünü etkili biçimde düzeltmeden Arcturus'u test etmişler.
Miles rushed to find out.
"Miles öğrenmek için harekete geçti" - Bak bu o.
" Father crawls through fire to save daughter, father rushed to hospital.
" Baba kızını kurtarmak için kendini ateşe atar, hastaneye kaldırılır.
Well, he said he rushed home to get it.
- Onu almak aceleyle eve gittiğini söyledi.
Whatever we do, nothing must be rushed.
Ne yaparsak yapalım aceleye getirmemeliyiz.
On December 1st 2003 Hawking was rushed to hospital.
1 Aralık 2003'te Hawking hasteneye yetiştirildi.
The police rushed to the apartment and found Kimiko Yano stabbed to death.
Polisi hızlı bir şekilde olay yerine intikal edip bıçaklanarak öldürülmüş olan Kimiko Yano'nun cesedini buldu.
would I have died, my twin sister Miriam would have been rushed immediately to MengeIe`s lab, killed with an injection to the heart and then MengeIe would have done the comparative autopsies.
"Eğer ölecek olsaydım, ikiz kız kardeşim Miriam..." "... derhal Mengel'in laboratuarına getirilip... " "... kalbine yapılacak bir iğneyle öldürülecekti... "
The inmates rushed to the wire fences that surrounded the camp, all the time under fire from Ukrainian guards in the watch towers.
Mahkumlar, gözetleme kulelerindeki Ukraynalı muhafızların sürekli ateşi altında, kampı kuşatan tel örgülere doğru koştular.
If I hadn't rushed him, if we'd stayed talking to you...
Eğer onu acele ettirmeseydim, eğer kalıp seninle konuşsaydık...
The guy downstairs had to be rushed to the hospital... so I'm bringing him some clothes.
Şu aşagıdaki adamın hasteneye koşturması gerekiyordu... onun için birkaç giyecek götüreceğim.
They rushed it and closed the case.
Apar topar dosyayı kapattılar.
And then we can talk about this when we're not so rushed.
Acelemiz olmadığında bu konuyu konuşabiliriz.
So you just rushed right over here to save her?
Demek sen de onu kurtarmak için koşarak buraya geldin, öyle mi?
Maybe they were rushed.
Belki aceleleri vardı.
For now, both will be rushed to Overland General for psychiatric evaluation and trauma care.
Her iki kurban da geçirdikleri travma nedeniyle ruhsal bir değerlendirmeden geçirilecekler.
Let's hurry, I'm rushed.
Çabuk, acelem var.
I rushed right over.
Koşarak geldim.
I rushed out of an investment committee meeting.
Ben toplantıyı bırakıp çıktım.
Now we won't be rushed, we can take our sweet time...
Acele etmemize gerek yok, tadını çıkaralım.
You rushed me into making an offer with,
Evet, doğru.