Sable Çeviri Türkçe
257 parallel translation
The sable of the High North
Kuzeyin samurları
He drown off Cape Sable in storm.
Sable Burnu açıklarında fırtınada boğuldu.
A lion couchant gardant or... holding between the paws an escutcheon sable charged with a cock proper.
Pençelerinin arasında horozlu bir arma tutan... " "... seyirciye kafasını çevirmiş yatan bir aslan. "
Remember, after mink comes sable.
Unutma, vizondan sonra samur gelir.
We forgot your sable.
Samurunu unuttuk.
- It was as I have seen it in his life, a sable silvered.
Sağlığında gördüğüm gibiydi, siyah, ama yer yer gümüştü.
Sable coats, jewels just dripping from my fingers.
Samur kürkler, pırlanta yüzükler.
Next to that sable, my new mink seems like an old bed jacket.
Şu samurun yanında yeni vizonum eski bir gündelik ceket gibi kalıyor.
- Which one is sable?
- Hangisi samur?
Live sable?
Canlı samur mu?
- Sable.
- Samur.
- Sable?
- Samur mu?
Did she say sable or Gable?
Samur mu dedi Gable mı?
The full season will buy me a sable-dyed rabbit coat.
Sezon uzarsa kendime iyi bir tavşan kürkü alabilirim.
I had a sable coat before that.
Daha önce bir samurum vardı.
Sable-dyed Russian Kolinski mit mink workings.
Rus Kolinski marka Kahverengi iyi işlenmiş bir Vizon Kürk.
She's afraid of a sable.
Samurdan korkmuş.
Deer walked quitely and wanted to escape. But the sable saw it.
Ceylan sessizce kaçmak ister ama görür samur onu.
But the sable was very clever people.
Akıllı insandır, samurlar.
The deer was running in circles and came right to the sable.
Ceylan kaçar çizerek daireler ve gelir samurun ayağına.
Ay-ay-ay, sable lost his lunch!
Samur kaçırır yemeğini!
Captain, now we have to see where that sable went.
Yüzbaşı, şimdi lazım görmek, nereye gitti samur.
Stupid sable lost his head and ran into the trap.
Aptal samur düşüverdi tuzağa.
Where is the sable?
Nerede bu samur?
Why he took someone else's sable?
Neden alır başkasının samurunu?
If you wish to catch a sable, build your own trap.
İstersen samur tutmak, kendin kurarsın tuzak.
He stole your sable.
Senin samurunu çaldı o.
This is a fine wrap made from Siberian crown-sable.
Bu da Sibirya kral samurundan yapılma kaliteli bir atkı.
Argent on a chevron sable.
Rütbe siyahı üzerine gümüşler.
- Thank you, Mr. Sable Basilisk.
- Sağ olun Bay Sable Basilisk.
A sable coat or jewelries.
Samur kürk veya mücevherler.
Sable chase, no.
Samur kovalamak yok.
Me heard... many, many sable there.
Ben orada çok, çok samur olduğunu duymak.
- I could buy a sable coat. - If that's what you want.
- Samur bir kürk alabilirim.
I have a right to have a sable coat.
Benim de samur kürk alma hakkım var.
I'd look swell in a sable coat.
Samur kürk beni güzel gösterir.
Dash, I don't want you to think I just care about sable coats.
Dash, sadece samur kürk istediğimi düşünmeni istemiyorum.
If you want a sable coat, buy one.
Samur kürk istiyorsan, satın alırsın.
It's only a sable coat and doesn't have anything to do with writing.
Sadece samur bir kürk ve yazmakla hiçbir ilgisi yok.
Fedka hunt many sable... Many marten, many squirrel.
Fedka bir sürü samur... ağaçsansarı ve sincap avlıyor.
Return the sable skins to the man.
Samur derilerini adama geri verin.
Let us assume we did not reach the sable deadlock, the abyss of mind.
Hadi varsayalım derin çıkmaza ulaşamadı aklın uçurumu
Roger, SABLE-D.
Anlaşıldı, SABLE-D.
He comes here to buy our sable pelts.
Samur postlarımızı satın almak için geldi.
"A member of the Komsomol brigade, Valerya Davidova, demonstrates a pelt of a Barguzinsky sable to visiting American... businessman... Jack Osborne."
"Kominist gençlik derneğinin bir üyesi Valerya Davidova Amerikan iş adamı Jack Osborne'a... bir Barguzinsky samurunun postunu gösteriyor."
I understand you import our wonderful Soviet sable into America.
Anladığıma göre bizim eşsiz samurlarımzı Amerika'ya ithal ediyorsunuz.
You Soviets have the world monopoly on sable.
Siz Sovyetler dünyada samur üzerine tekelsiniz.
I always wanted a sable hat.
Her zaman samur kürkünden bir başlık istemişimdir.
That's no way to catch a sable.
Böyle samur yakalayamazsınız.
A sable, perhaps.
Bir samurun mesela.
that looks like a Russian sable.
Ne oldu ki? Rus kürkü gibi duruyor.