Sacrifice Çeviri Türkçe
7,033 parallel translation
Before Whitehall, an elder would sacrifice themselves every few decades so she could live on, carry on tradition.
Whitehall'dan önce, on senede bir o yaşayabilsin diye gelenek devam etsin diye kadimlerden biri kendini feda ederdi.
You don't think I noticed that press conference was a pathetic bishop sacrifice?
Basın toplantısının acınası fili feda etme hamlesi olduğunu fark etmediğimi mi sandın?
Once, to unburden me of you... you were ready to sacrifice your life.
Bir defasında üstümden yükünü almak için kendi hayatına kıymaya hazırdın.
I believe there must still be a part of the beautiful man I fell in love with capable of one last act of sacrifice.
Aşık olduğum o güzel adamda son bir fedakarlıkta bulunacak bir parçanın hala olduğuna inanıyorum.
I didn't sacrifice my whole life for him to lose him now.
Onu şimdi kaybetmek için tüm hayatımı feda etmedim.
I'd rather not sacrifice the prisoners.
Tutsakları feda etmemeyi tercih ederim.
Would you have been willing to sacrifice Mike?
- Mike'ı feda etmeye niyetli misin?
Not just for winning... but to be used for sacrifice. As a trick.
Sadece kazanmak için değil rakibi kandırmak için feda olarak da kullanılırlar.
People are not a thing that you can sacrifice.
İnsanlar feda edebileceğin şeyler değillerdir.
Your father... his sacrifice was not for nothing.
Baban... Fedakârlığı boşa değildi.
Sacrifice, that's the only way.
Fedakarlık, tek yolu bu.
You know, the other you told me to ask you about the cost of all this, sacrifice.
Diğer sen, sana tüm bunların bedelini sormamı söyledi. Fedakarlığı.
Your country thanks you for your sacrifice.
Ülkeniz, fedakârlığınız için teşekkürlerini sunuyor.
I am the one who should sacrifice the cow, not the boy.
İneği kurban edecek kişilerden biri benim, Çocuk değil.
As much as I wish it weren't true, it's a sacrifice either way whether you go to work or whether you stay at home.
doğru olmasını istemsemde, Her iki yolda fedakarlıktır. Çalışsan da evde kalsan da.
You said if I make a sacrifice, in return, I would live forever.
Sen dedi ben kurban yaparsanız, Karşılığında, Sonsuza kadar yaşamak istiyorum
"For the Lord God of hosts hath a sacrifice..."
"Tanrı kutsanmış bir kurban indirdiği zaman..."
The gods love sacrifice.
Tanrılar fedakarlığı sever.
It would diminish the sacrifice they've made for our happiness if I forgot them.
Eğer onları unutursam mutluluğumuz için yaptıkları fedakarlıkları azaltmış olurum.
Their beliefs also called for human sacrifice.
İnanışları aynı zamanda insan kurban etmeyi de gerektiriyordu.
They found him in an alley, half-dead because of his sacrifice.
Ara sokakta bulmuşlar, fedakârlığı yüzünden ölmek üzereymiş.
This time is a sacrifice at the altar of you.
Kendi sunağınızda adak adama vaktiniz geldi.
All we can do is keep fighting and win this war and honor their memory and their sacrifice.
Elimizden gelen bu savaşı kazanmak ve hatıralarını, fedakarlığını onurlandırmaktır.
Sacrifice the ones you love.
Sevdiklerinizi feda edin.
You think Tom would sacrifice them?
Sence Tom onları feda eder miydi?
The next sacrifice just might be you.
Sıradaki fedakarlık siz olabilirsiniz.
His sacrifice would not be in vain.
Boşuna ölmeyecek.
Without this... sacrifice..... there can be no enlightenment.
Bu fedakarlıklar olmadan aydınlanma gerçekleşemez.
I saved the kids'lives, but I had to sacrifice one of my own.
Çocukların hayatını kurtardım ama kendi hayatımı feda etmeliydim.
Some kind of ungodly sacrifice.
Ritüel kurban herhangi bir türüdür!
- Sacrifice, it's the only way.
Tek yolu kurban vermek.
Look, I know you don't wanna sacrifice your life for a kid.
Bak, bir çocuk için hayatını feda etmek istemediğini biliyorum.
Sacrifice anyone, no.
Birini kurban ettim mi mi? Hayır.
How much are we willing to risk, to sacrifice, to endure?
Kendimizi tehlikeye atmaya fedakârlığa, acıya katlanmaya ne kadar razıyız?
I know that I owe everything to your sacrifice, the lie that we told in Daniel's name.
Herşeyi sana borçlu oldumuzu biliyorum, Daniel için söylediğimiz yalanlardan dolayı.
Saving the future that we've squandered, and that requires sacrifice.
Çarçur ettiğimiz geleceği kurtarıyoruz. Bu da fedakarlık gerektiriyor.
Molly Walker- - did she understand about sacrifice too?
Molly Walker. O da mı böyle düşünüyordu?
How exactly does this work, this big sacrifice of yours?
Nasıl olacak peki bu büyük fedakarlığın?
The only way to free Hiro Nakamura is for her to sacrifice herself.
-... herhangi bir bilgi veremem. - Lüfen, öğrenmem lazım. - Quentin, buraya gel!
As difficult as this sacrifice is, it's ultimately a small price, when you consider... if you think this comes at a small price, you're wrong.
Fedakârlık ne kadar zor olursa olsun, As difficult as this sacrifice is,... bu nihayetinde küçük bir bedel, şeyi göz önünde bulundurduğunda... Bunun küçük bir bedel olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz.
But some things are worth the sacrifice.
Ama bazı şeyleri feda etmeye değer.
This is my punishment... for refusing to sacrifice my children.
Çocuklarımın kurban edilmesine müsaade etmememin cezası bu.
This hero will sacrifice everything for you.' 'He has a scar on his cheek just like yours.' 'Now, he will kiss you and so end your captivity.'
Senin için her şeyini feda etmeye hazır olan yüzünde seninki gibi bir yara izi olan kahraman seni öpecek ve esaretini sona erdirecek.
On the night of a full moon. Dodging giants and flames. He'll sacrifice all for you.
Gökte ay tabak gibi asılı kaldığı bir gece devlerin içinden sıyrılıp alevlerin arasından çıkıp gelecek senin için her şeyi yapacak olan kimse.
Sacrifice?
Fedakârlık mı?
What do you know of sacrifice?
Fedakârlık hakkında ne bilirsin ki?
You know, what the ADF needs... men who understand what it is to sacrifice, men like Charles P. Thompson.
ADF'in ihtiyacı olan şey feda edeceği şeyi anlayan adamlardır. Charles P. Thompson gibi adamlar.
Of his sacrifice?
Onun fedakârlığıyla?
Their deaths are a necessary sacrifice.
Onların ölmesi zaruri bir fedakarlıktı.
We must be pure of heart, imbued with the courage to fight, and prepared for the sacrifice to come.
Kalbimiz temiz olmalı. Savaşacak cesarete sahip olmalı. Edilecek fedakarlıklara hazırlıklı olmalı.
We have our last sacrifice.
Son bir kurbanımız var.