Salt of the earth Çeviri Türkçe
105 parallel translation
Jerry's the salt of the earth, but he's not the right seasoning for you.
Jerry, dünyanın tuzu gibidir ama senin için doğru baharat o değil.
At the end of the day, people are the salt of the earth.
Günün sonunda, insanlar dünyanın tuzudur.
The salt of the earth
Dünyanın Tuzu
The salt of the earth.
Toplumun en değerli insanları.
Salt of the earth.
Kökü topraktadır.
You're the salt of the earth, honey.
Sen ahlaklı, iyi bir insansın.
And all of us... leopards, lions, jackals and sheep... we'll go on thinking ourselves the salt of the earth.
Ve hepimiz leoparlar, aslanlar, çakallar ve koyunlar kendimizi toplumun en değerli insanları sanmaya devam edeceğiz.
You are the salt of the earth ; if salt loses salinity, what can restore it?
Siz yeryüzünün tuzusunuz. Ama tuz tadını yitirirse, ona tekrar nasıl tat verilebilir?
Railwaymen are the salt of the earth.
Çorbada demiryolcuların da tuzu olsun diye.
You are the Salt of the Earth.
Yeryüzünün tuzu sizsiniz.
You are the salt of the earth!
Sen bu dünyanın tuzusun.
Good lad, stout fellow, salt of the earth, backbone of england.
Sağlam çocuk, İngiltere'nin bel kemiği.
You really are the salt of the earth, you know that, Andrew?
Sen gerçekten en iyi tabakadansın bunu biliyorsun ya Andrew?
"Salt of the earth"?
"En iyi tabaka" mı?
They are the salt of the earth, and one of the backbones of this country.
Onlar en mükemmel sınıftır ve bu ülkenin bel kemiğidir.
See, Harry's the salt of the earth.
Harry, hayatın tadı tuzudur.
You can be the salt of the earth, the light of the life.
Toprağın tuzu, hayatın ışığı olabilirsin.
How is it that a once arrogant young nobleman has found contentment living rough with the salt of the earth?
Nasıl oldu da bir zamanların genç, kibirli asilzadesi basit insanlarla zorlu bir yaşama razı oldu?
Now, this is the salt of the earth.
Bunlar da iyi kalpli insanlar.
Because you're the salt of the earth.
Çünkü sen dünyanın en tatlısısın.
Salt of the earth.
Dürüst insanlar.
earthworm, raise your army from earth, to the promised land, lead your peers, you're the Salt of the Earth... and your mom.
Ey solucan, topla topraktaki ordularını. Vaat edilmiş topraklara doğru, götür akranlarını, Sensin toprağın tuzu... ve senin annen...
Neighbors saythey're the salt of the earth.
Üniversiteden beri sevgililermiş.
But this guy is the salt of the earth.
Bu herif çok güvenilir biri.
That's pretty salt of the earth. You know what?
Bu ne asalet!
You see, I have to stay in touch with the common man... the common folk, the salt of the earth... the unwashed, the unloved, the unwanted... the unknown, the unattractive.
Sokaktaki adamla bağlantımı koparmamam gerek. Halkla, toprak kokusuyla... Kirli, sevilmeyen, istenmeyen tanınmayan, çekici olmayan insanlarla.
I don't know what I would have done without you today... you're the real salt of the earth, you know?
Sen olmasan bugün ne yapardım, bilmiyorum. Sen gerçek bir dostsun, biliyor musun?
They're fine people, salt of the earth.
Onlar iyi insanlar, çok çalışkanlar.
The salt of the earth!
Saygıdeğer birisi!
And these truckers, they're like... they seem like great salt of the earth guys, you know?
Ve bu kamyoncular, sey gibiler... Dünyalilarin iyi yüzü gibi görünüyorlar, biliyor musun?
Colin Clay was a good bloke, salt of the earth, no one had a bad word to say about him.
Colin Clay iyi bir adamdı, saygı duyulan biriydi. Hiç kimse Onun hakkında kötü bir söz söylememiş.
Salt of the earth, these people, and they work hard.
Dünyanın tadı bu insanlar, ve çok sıkı çalışıyorlar.
Monsieur Joseph Roulin, postman, salt of the earth.
Bay Joseph Roulin, ki dürüst bir postacıdır.
JOE : You can tell she's salt of the earth.
Şahane bir bebek.
That's what makes you so real, Piz so "salt of the earth."
Seni bu kadar gerçek ve iyi kılan da bu, Piz.
This is the heartland, the salt of the earth.
Uzak bir diyardayız. Alçak gönüllü insanlar.
You mean, he was just good old, sober, reliable gentle, salt-of-the-earth, friend-to-man Barney?
Yani bizim iyi, ayık, güvenilir... nazik, altın kalpli, herkesin dostu Barney gibi mi demek istediniz?
The sounds of the countryside floated into my cell with the cool night air, that smelled of earth, and salt, and fanned my cheeks.
Kırdan gelen sesler, toprak ve tuz kokan serin gece havası hücreme doldu ve yanaklarımda esti.
He's salt of the earth.
Toprağın tuzu.
They were all salt-of-the-earth types.
Onlar güvenilir, saygıdeğer kişilerdi.
Well, they were a pretty ordinary bunch, salt-of-the-earth type people.
Onlar sıradan, sevimli, yüksek ahlaklı insanlardandı.
He's the salt of the fucking earth.
Bu dünyanın tuzu.
It seemed that real salt-of-the-earth people, like Toby and me... were getting co-opted by these huge corporations.
Toby ve benim gibi gerçek ve dürüst insanlar büyük şirketler tarafından kullanılıyorlardı.
God-fearing, salt-of-the-earth types.
- Eğer mütevazı, Tanrı korkusu taşıyan, saygıdeğer insanlarsa neden olmasın?
Salt of the earth.
hmm.
You know how many people are cheering right now... that the spoiled, rich kid lost to some salt-of-the-earth farmer?
Biliyorsun şu anda kaç kişi gülüyor şımarık zengin çocuğunu bir çiftçi geçti diye?
Salt of the earth people.
İşçi sınıfının yaşadığı bir yerdir.
She and her mom are decent, hard-working, salt-of-the-earth people.
O ve annesi, iyi kalpli, çalışkan insanlar. toplumun değerli bireyleri.
The ash of the volcano blends with the salt of the lake and the dust of the earth, scattering in the restless dry season wind.
Volkan külleri, amansız kuru mevsim rüzgarında etrafa saçılarak gölün tuzu ve toprağın tozuyla birleşir.
- I'm sittin'there explaining to the salt of the fuckin'earth why their eldest, who is living on the street because nothing they did could fix his problems, but God knows they tried, why he met his end being bit on and fucked with by some sick motherfucker
- Orada oturmuş, o yaşlı insanlara dünyanın çivisini çıktığını sokaklarda yaşayan kişilerin sorunlarının çözülemediğini açıklıyorum. Ama Tanrı biliyor ya, ellerinden geleni yaptılar. Onları boşalmak için kullanan orospu çocuğu tarafından ırzlarına geçilip ısırılmasına neyin sebep olduğunu anlamaya çalışıyordum.
Salt-of-the-earth single mother of four dies from allergic reaction to blue crabs.
Dört çocuk annesi bekar bir kadın mavi yengeç alerjisinden ölmüş.